Not: Yazarımızın dün yayınlanan yazısı sehven diğer yazarımızın yazısıyla karıştırılmış ve yayınlanmıştır. Bu hatadan dolayı Sayın Harun Kayacı’dan ve siz değerli okuyucularımızdan özür dileriz.
Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen 5. Ehl-i Beyt Sempozyumu’nu milyonlar gibi bende TV ekranlarından izledim. Sempozyum 5 saat sürdü. O vaktin nasıl tükendiğini anlamadan su gibi akıp gitti. Her biri kendi sahasında uzman her konuşmacı, insanlığa özelde milletimize yürek oldu, vicdan oldu ve en önemlisi Ehl-i Beyt’i günümüzde doğru anlamak için ölçü oldular. İzleyen milyonlara eşsiz duygular yaşattılar. Sempozyumun çok etkili olduğunu, özelliklede Türk kamuoyunda çok ciddi yankılar yarattığını, yeni uyanışlara vesile olduğunu yaşıyoruz. Bu olumlu etkinin boyutlarını nedenli olduğunu medyadaki Yezitlerin rahatsızlığından da anlayabiliyorsunuz.
Bu eşsiz gecede son olarak konuşmasını yapmak üzere davet edilen Prof. Dr. Haydar Baş; Dünyada yaşanan ekonomik, siyasi, ahlaki bütün problemlerin çözümünün Ehl-i Beyt anlayışını doğru anlamak, Ehl-i Beyt’i yaşamak ve günümüz olaylarına Onların gözüyle bakabilmekle mümkün olabileceğini ifade ettiler. Konuşması süresince Fatıma annemizin, İmam Ali(as)ın, İmam Hasan ve Hüseyin efendilerimizin dili oldular, yeri geldi gönlü oldular, yeri geldi ölçüsü oldular. Onları günümüze taşıdılar, evlerimize misafir ettiler. Onların nefesini, kokusunu, rengini, ölçüsünü bize yaşattılar Allah kendilerinden razı olsun.
Yalancıların, yanlışların, karanlıkların, karanlıktan beslenenlerin, güneşten rahatsız olanların döneminin tamamlandığını, yeni aydınlık dönemin başladığının müjdesini varlığı ile ortaya koydular.
Ehl-i Beyt’i anlamak onu yaşamakla mümkündür, olayları bir tarih gibi okuyup geçmekle değil. Bu çağın Hüseynisi olmak çağa Hüseyni yorum yapmayı gerektirir. O olmak için velayet nurunu taşımak gerek. O da Allah’ın sevdiği, seçtiği kullarına lütfettiği özel bir ilimdir. Bize düşen onlardan yana olmak, onlarla beraber olmaktır. O zaman Yezitlerin karşısında, islamdaki Mehdi anlayışının yanında kendine yer bulursun.
ABD’nin İsrail’in ve batı dünyasının Ortadoğu üzerindeki ince hesaplarını görmek, olayların arka planına ışık tutmak Ehl-i Beyt’i ve onların yaşadıklarını hakkıyla anlamakla mümkündür.
Suriye örneğinden hareket edersek; bugün Suriye’nin işgal edilmesini, bölünmesini, yeraltı kaynaklarının sömürülmesini isteyen başta ABD, İsrail ve Batı ülkeleri değil mi? Beki bu ülkeler bugün neyi temsil ediyor? Küfrü, Şeytanı, Nemrut’u, Firavun’u temsil etmiyorlar mı? Suriye’deki muhalifleri bu ülkeler desteklediklerine göre Suriyedeki iç savaş ABD, İsrail ve Batı güçlerine karşı Esad’ın verdiği Hak Batıl savaşıdır. O halde Esad’ın; Amerikan emperyalizmine ve Arz-ı mev’ud iddiasıyla topraklarımızda gözü, hesabı olan bebek katili Siyonizm’e karşı dimdik ayakta durmaya çalışması bir Hüseyni duruş değilse nedir? Yezitler; bu gerçekleri milletimizden gizleyerek Müslüman’ın kanının Müslüman’a helaldir fetvalarını vererek ABD ve İsrail menfaatlerine hizmet edenler değil midir? Ahir zamandaki en büyük fitne ise Hakkı Batıl, Batılı Hak gösteren deccal fitnesidir.
Prof. Dr. Haydar Baş sempozyumda bu gerçekleri bir cümleyle ifade ederek ‘Esad’ın tavrı Hüseyni tavırdır. Hakkı batıl, batılı hak gösterenler ise Yezid’in temsilcileridir’. Bu ifadeyi yanlış anlamak iki şekilde mümkündür. Ya çok kalın kafalısınızdır ya da bizatihi ihanetin içindesinizdir.
Paniğinizi anlıyorum. Millet, Haydar Baş gerçeğini anlamaya başladığından korkuyorsunuz. Sığındığınız tabularınızın tek tek yıkıldığından, milletin uyanacağından, Korkularınızın kaderiniz olacağından korkuyorsunuz.
Korkmayın; vatanperver olmak, Vatanı kutsal bilmek, Bu ülkenin milletiyle devletiyle bölünmez bir bütün olduğuna inanmak; Bu milletin Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Yörük’ü, Boşnak’ı, Arap’ı Ehl-i Beyt anlayışıyla kardeş olduğu gerçeği kavramak; Bu toprakları hep beraber Vatan yaptığımızı, birimizin bir diğerimizden bir üstünlüğümüzün olmadığını, üstünlüğün ancak Allah korkusu ile o yola hizmetle mümkün olabileceğinin ölçüsünü idrak etmek; Alevi’si, Şia’sı, Caferi’si, Sünni’si itikat, amel ve ahlak prensiplerinde temelde aynı olduğu, farklılıkların İslam’ın zenginliği olduğu gerçeğini anlamak çok zor değil. Azıcık akıl, birazcık vicdan, çok az da olsa samimiyetiniz varsa korkularınızdan kurtulursunuz.
Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen 5. Ehl-i Beyt Sempozyumu’nu milyonlar gibi bende TV ekranlarından izledim. Sempozyum 5 saat sürdü. O vaktin nasıl tükendiğini anlamadan su gibi akıp gitti. Her biri kendi sahasında uzman her konuşmacı, insanlığa özelde milletimize yürek oldu, vicdan oldu ve en önemlisi Ehl-i Beyt’i günümüzde doğru anlamak için ölçü oldular. İzleyen milyonlara eşsiz duygular yaşattılar. Sempozyumun çok etkili olduğunu, özelliklede Türk kamuoyunda çok ciddi yankılar yarattığını, yeni uyanışlara vesile olduğunu yaşıyoruz. Bu olumlu etkinin boyutlarını nedenli olduğunu medyadaki Yezitlerin rahatsızlığından da anlayabiliyorsunuz.
Bu eşsiz gecede son olarak konuşmasını yapmak üzere davet edilen Prof. Dr. Haydar Baş; Dünyada yaşanan ekonomik, siyasi, ahlaki bütün problemlerin çözümünün Ehl-i Beyt anlayışını doğru anlamak, Ehl-i Beyt’i yaşamak ve günümüz olaylarına Onların gözüyle bakabilmekle mümkün olabileceğini ifade ettiler. Konuşması süresince Fatıma annemizin, İmam Ali(as)ın, İmam Hasan ve Hüseyin efendilerimizin dili oldular, yeri geldi gönlü oldular, yeri geldi ölçüsü oldular. Onları günümüze taşıdılar, evlerimize misafir ettiler. Onların nefesini, kokusunu, rengini, ölçüsünü bize yaşattılar Allah kendilerinden razı olsun.
Yalancıların, yanlışların, karanlıkların, karanlıktan beslenenlerin, güneşten rahatsız olanların döneminin tamamlandığını, yeni aydınlık dönemin başladığının müjdesini varlığı ile ortaya koydular.
Ehl-i Beyt’i anlamak onu yaşamakla mümkündür, olayları bir tarih gibi okuyup geçmekle değil. Bu çağın Hüseynisi olmak çağa Hüseyni yorum yapmayı gerektirir. O olmak için velayet nurunu taşımak gerek. O da Allah’ın sevdiği, seçtiği kullarına lütfettiği özel bir ilimdir. Bize düşen onlardan yana olmak, onlarla beraber olmaktır. O zaman Yezitlerin karşısında, islamdaki Mehdi anlayışının yanında kendine yer bulursun.
ABD’nin İsrail’in ve batı dünyasının Ortadoğu üzerindeki ince hesaplarını görmek, olayların arka planına ışık tutmak Ehl-i Beyt’i ve onların yaşadıklarını hakkıyla anlamakla mümkündür.
Suriye örneğinden hareket edersek; bugün Suriye’nin işgal edilmesini, bölünmesini, yeraltı kaynaklarının sömürülmesini isteyen başta ABD, İsrail ve Batı ülkeleri değil mi? Beki bu ülkeler bugün neyi temsil ediyor? Küfrü, Şeytanı, Nemrut’u, Firavun’u temsil etmiyorlar mı? Suriye’deki muhalifleri bu ülkeler desteklediklerine göre Suriyedeki iç savaş ABD, İsrail ve Batı güçlerine karşı Esad’ın verdiği Hak Batıl savaşıdır. O halde Esad’ın; Amerikan emperyalizmine ve Arz-ı mev’ud iddiasıyla topraklarımızda gözü, hesabı olan bebek katili Siyonizm’e karşı dimdik ayakta durmaya çalışması bir Hüseyni duruş değilse nedir? Yezitler; bu gerçekleri milletimizden gizleyerek Müslüman’ın kanının Müslüman’a helaldir fetvalarını vererek ABD ve İsrail menfaatlerine hizmet edenler değil midir? Ahir zamandaki en büyük fitne ise Hakkı Batıl, Batılı Hak gösteren deccal fitnesidir.
Prof. Dr. Haydar Baş sempozyumda bu gerçekleri bir cümleyle ifade ederek ‘Esad’ın tavrı Hüseyni tavırdır. Hakkı batıl, batılı hak gösterenler ise Yezid’in temsilcileridir’. Bu ifadeyi yanlış anlamak iki şekilde mümkündür. Ya çok kalın kafalısınızdır ya da bizatihi ihanetin içindesinizdir.
Paniğinizi anlıyorum. Millet, Haydar Baş gerçeğini anlamaya başladığından korkuyorsunuz. Sığındığınız tabularınızın tek tek yıkıldığından, milletin uyanacağından, Korkularınızın kaderiniz olacağından korkuyorsunuz.
Korkmayın; vatanperver olmak, Vatanı kutsal bilmek, Bu ülkenin milletiyle devletiyle bölünmez bir bütün olduğuna inanmak; Bu milletin Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Yörük’ü, Boşnak’ı, Arap’ı Ehl-i Beyt anlayışıyla kardeş olduğu gerçeği kavramak; Bu toprakları hep beraber Vatan yaptığımızı, birimizin bir diğerimizden bir üstünlüğümüzün olmadığını, üstünlüğün ancak Allah korkusu ile o yola hizmetle mümkün olabileceğinin ölçüsünü idrak etmek; Alevi’si, Şia’sı, Caferi’si, Sünni’si itikat, amel ve ahlak prensiplerinde temelde aynı olduğu, farklılıkların İslam’ın zenginliği olduğu gerçeğini anlamak çok zor değil. Azıcık akıl, birazcık vicdan, çok az da olsa samimiyetiniz varsa korkularınızdan kurtulursunuz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- Magazin siyasetinden kurtulmak / 26.03.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025