Denizli'nin Serinhisar ilçesinin Yatağan kasabasında, "Yatağan Baba" isimli Velî'den kalma demircilik sanatı, köyün kurulduğu tarihten günümüze kadar devam ediyor.
Türklerin idaresine 12. Yüzyıl sonlarında girmiş ve adını, Oğuzların "yerleşmek, oturmak" anlamına gelen "Yatuk" kelimesinden alalan Yatağan, demircilik; ve buna bağlı olarak bıçakçılık alanında kayda değer bir gelişme göstermiştir. Pala üretimi ise, bu beldenin ismiyle özdeşleşmiş, "Yatağan Palası" olarak dünya literatürüne girmiştir. Bıçak, çakı, tahra, balta, malcas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde halen yapılmaktadır. Yatağan insanının maden sanatındaki yeteneği ve tarihten beri süregelen ata sanatı Türkiye'nin her yerine gönderilmekte ve tanıtılmaktadır.
Türkmen beylerinin idaresinde bulunan Yatağan, 1429 yılında Denizli ve yöresinin Osmanlılara geçmesi ile Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yatağan Baba'nın yadigarı olan demircilik sanatı köyün kurulduğu tarihten bugüne kadar devam etmiş, Osmanlı ordusunun kullandığı birçok silah Yatağan'da üretilmiştir. Öyle ki İstanbul'un fethinde Yatağan'da üretilen barutun kullanıldığı rivayet edilmektedir. Buna bağlı olarak bıçakçılık sanatı gelişmiş olup, bıçak, çakı, tahra, balta, malcas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde de yapılmaktadır.
Bugün dünya literatürüne "Yatağan" adıyla girmiş olan ünlü palalar kasabanın adıyla adeta özdeşleşmiştir. XIII. yüzyılın başlarında Osman Gazi'nin askerleri de, bu palaları kullanmıştır. XIII. yüzyılın başlarında Osman Gazi'nin askerleri de, kendi sanatkârları tarafından imal edilerek, erleri tarafından kılıç yerine kullanılınış, O tarihten bu yana büyük bıçaklar, Türkiye'nin her yerinde Yatağan palası adını almıştır. Yörede üretilen el aletleri ve "Yatağan"lar günümüzde de ülkenin dört bir yanına ve yurt dışına gönderilmekte, böylece kasabanın maden sanatındaki üreticiliği ile birlikte, tarihi ata sanatı da tanıtılmış olmaktadır.
Türklerin idaresine 12. Yüzyıl sonlarında girmiş ve adını, Oğuzların "yerleşmek, oturmak" anlamına gelen "Yatuk" kelimesinden alalan Yatağan, demircilik; ve buna bağlı olarak bıçakçılık alanında kayda değer bir gelişme göstermiştir. Pala üretimi ise, bu beldenin ismiyle özdeşleşmiş, "Yatağan Palası" olarak dünya literatürüne girmiştir. Bıçak, çakı, tahra, balta, malcas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde halen yapılmaktadır. Yatağan insanının maden sanatındaki yeteneği ve tarihten beri süregelen ata sanatı Türkiye'nin her yerine gönderilmekte ve tanıtılmaktadır.
Türkmen beylerinin idaresinde bulunan Yatağan, 1429 yılında Denizli ve yöresinin Osmanlılara geçmesi ile Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yatağan Baba'nın yadigarı olan demircilik sanatı köyün kurulduğu tarihten bugüne kadar devam etmiş, Osmanlı ordusunun kullandığı birçok silah Yatağan'da üretilmiştir. Öyle ki İstanbul'un fethinde Yatağan'da üretilen barutun kullanıldığı rivayet edilmektedir. Buna bağlı olarak bıçakçılık sanatı gelişmiş olup, bıçak, çakı, tahra, balta, malcas, kırklık, saban demiri ve pala gibi iş aletleri günümüzde de yapılmaktadır.
Bugün dünya literatürüne "Yatağan" adıyla girmiş olan ünlü palalar kasabanın adıyla adeta özdeşleşmiştir. XIII. yüzyılın başlarında Osman Gazi'nin askerleri de, bu palaları kullanmıştır. XIII. yüzyılın başlarında Osman Gazi'nin askerleri de, kendi sanatkârları tarafından imal edilerek, erleri tarafından kılıç yerine kullanılınış, O tarihten bu yana büyük bıçaklar, Türkiye'nin her yerinde Yatağan palası adını almıştır. Yörede üretilen el aletleri ve "Yatağan"lar günümüzde de ülkenin dört bir yanına ve yurt dışına gönderilmekte, böylece kasabanın maden sanatındaki üreticiliği ile birlikte, tarihi ata sanatı da tanıtılmış olmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.