Osman b. Said Amrî’ye gelen tevki’ler
İmamî kaynaklara göre, Osman b. Said el-Amrî, Ehl-i Beyt sevenlerinin içinde bulundukları durumlara ilişkin bazı tevki’leri Muhammed el-Mehdî'den almış, bunları Ehl-i Beyt dostlarıyla paylaşmıştır
22.07.2024 08:31:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmamî kaynaklara göre, Osman b. Said el-Amrî, Ehl-i Beyt sevenlerinin içinde bulundukları durumlara ilişkin bazı tevki'leri Muhammed el-Mehdî'den almış, bunları Ehl-i Beyt dostlarıyla paylaşmıştır. Muhammed el-Mehdî, Osman b. Said Amrî ve oğluna hitaben bir mektup göndermiştir.
Hasan el-Askerî'nin Ca'fer b. Ali'den başka halefi olmadığı ile ilgili halkın, özellikle bazı kişilerin iddiaları üzerine özetle söylenmiştir:
"Bu insanlar nasıl bir fitneye düşüyorlar, dinden mi uzaklaşmışlar yoksa gerçeklerden haberleri mi yok?
Yeryüzünün, Hüccet'siz kalmayacağını bilmiyorlar mı?
İmamet önceki İmam'dan Hasan el- Askerî'ye ulaşmadı mı? O kendilerinden öncekiler gibi vasisini belirledi. Allah O, Vasi'yi, bir müddete kadar kendi emriyle sakladı. Onlardan gizlenen şey hususunda araştırmaya kalkışmasınlar yoksa günaha düşerler. Bizden başka bunu iddia eden sapık ve azgındır."
Rivâyete genel olarak bakıldığında, İmamîyye'nin içinde bulunduğu zor durum ortaya konmuştur. İnsanların bir fitneye düştükleri, halkın bazı kişilerce tereddüde itildikleri, Hasan el-Askerî'nin takipçisi ile ilgili kendinden önceki İmamlar gibi davrandığı, insanların şaşkınlık içerisinde olduğu, bu konunun araştırılmaması gerektiği vurgulanmıştır. Böylelikle Muhammed el-Mehdî'nin Gaybet'i etrafında merkezileşen grubun dağılmaması hedeflenmiştir.
Ehl-i Beyt dostlarından bir grup, Hasan el-Askerî'nin oğlu konusunda tartışmışlardır. Bir kısmı evlat bırakmadan öldüğünü iddia etmişlerdir.
Ehl-i Beyt sevenleri bu konuda bir mektup yazıp, Ebu Amr aracılığıyla Muhammed el-Mehdî'ye göndermişlerdir.
Habere göre, Muhammed el-Mehdî, Osman b. Said Amrî aracılığıyla onların mektuplarına kendi el yazısıyla şöyle cevap vermiştir:
"Bir grubun dinlerinde şüpheye düştükleri bize ulaştı. Size üzülüyoruz. Kimsenin bizden uzaklaşması bizi yalnızlığa itmez. Sizlere ne oluyor, dalâlet vadisinde bocalayıp duruyorsunuz?
Geçmiş İmamlar ve onların halefi hakkında size ulaşan hadislerden haberiniz yok mu? Babamın vefat etmesiyle Allah'ın, kendi dinini bâtıl edeceğini mi sandınız?
Vasiyeti bizdedir, ahlakı ve halifeliği bizdedir. Öyleyse işleri bize bırakın. Sizden gizlenen şeyin üzerini açmaya çalışmayın. Hâlbuki Bende Peygamber'e bir benzerlik vardır."
Ehl-i Beyt dostları, Ca'fer'in, Hasan el-Askerî'nin mallarına el koymaya çalıştığını ve Abbâsîlerin de onu desteklediğini görünce, Osman b. Said Amrî'nin yanına gidip, Ca'fer olayının açıklığa kavuşturulmasını, Mehdî'den bir mektup getirmesini istemişlerdir. Daha önce geçtiği üzere Muhammed el-Mehdî gönderdiği tevki' ile amcası Ca'fer'in imametini reddetmiştir.
OSMAN B. SAİD AMRÎ'NİN CA'FER B. ALİ EL-HÂDÎ İLE MÜCADELESİ
Ca'fer, Ali el-Hâdî'nin oğlu ve Hasan el-Askerî'nin kardeşidir. Hasan el-Askerî öldükten sonra imamlık iddiasında bulunmuştur.
Hasan el-Askerî ölünce kardeşi Ca'fer ile ilgili Ehl-i Beyt dostlarının bir kısmı faklı düşünmekle beraber imamlığını iddia etmişlerdir. Bir grup, "Hasan el-Askerî, kardeşi Ca'fer'i vasiyet ettiğinden İmam, Ca'fer'dir" demişlerdir.
Bir kısmı; "İmamet, Ca'fer'e kardeşleri Hasan el-Askerî ve Muhammed'den değil babası Ali b. Muhammed el-Hâdî'den intikal ettiğinden, İmam'dır" demişlerdir.
Bu fırka mensuplarına göre, "İmam, yerine bırakacağı oğlu olmadan ölmez veya imamet, çocuğu olmayanda bulunmaz" delilini getirmişlerdir.
Diğer bir grup ise, Hasan el-Askerî'nin İmam olduğunu kabul etmekle beraber, "Hasan el-Askerî'nin oğlu olmadığından imamet Ca'fer'e geçmiştir" demişlerdir.
İmamî âlimlere göre Ca'fer, Hasan el-Askerî'nin oğlu olmadığını iddia ederek hem makamına, hem de mallarına vâris olmak istemiştir.
Ehl-i Beyt dostları; Ca'fer'in, Hasan el-Askerî'nin mallarına el koymaya çalıştığını ve Abbasîlerin de onu desteklediğini görünce, Osman b. Said Amrî'nin yanına gidip, Ca'fer olayının açıklığa kavuşturulması için Mehdî'den bir mektup getirmesini istemişlerdir.
Muhammed el-Mehdî bunun üzerine bir tevkî' göndermiştir. Tevkî'de özetle, "Allah'a yalan isnat edip, imamet iddiasında bulunan Ca'fer-i Kezzab, bilmiyorum neyine güvenerek bu işe yeltendi?
O, namazın vakitleri ve erkânını dahi bilmez. Onun şarap kaplarını herkes görmüştür. Mucizesini getirip göstersin" denilerek Ca'fer'in imamet iddiasının geçersiz olduğunu vurgulanmış, böylelikle Ca'fer engeli alışmaya çalışılmıştır.
Birinci Sefir'in, Hasan el-Askerî'nin mirasında hak iddia edip sonra imamet iddia eden Ca'fer ile mücadele etmesinin temelinde çocuğun mevcudiyetine olan inanç vardır.
Çocuğun varlığının tartışıldığı böylesine bir ortamda Hasan el- Askerî'nin halası Hâkime'den rivâyetle Sûsen ya da Nergis adındaki cariyeden doğan bir çocuk rivâyeti etrafta bilinçli olarak yayılmıştır.
Rivâyetler doğru ise Muhammed el-Mehdî anne tarafından ecnebi asıllı olmalıdır. Hâkime'nin rivâyetinde Sûsen ya da Nergis'in hamileliği doğaüstü bir süsle anlatılır.
Gizem dolu bir rivâyetin sonunda doğan çocuğun hemen konuşmaya başladığı ve Kur'an okuduğu bildirilerek Hakîme'ye çocuğun Gaybet'e gireceği bu yüzden bunun bir sır olarak kalması ancak Ehl-i Beyt'i sevenler arasında ihtilaf başlarsa da çekinmeden çocuğun doğum bilgisi verilmelidir şeklinde Hasan el-Askerî'den telkin vardır.
Osman b. Said Amrî beş yıl kadar nâiblik vazifesini sürdürmüştür. Bu dönemde siyasî ve içtimaî karışıklıklar ve Gaybet' döneminin ilk zamanları olduğundan Osman b. Said Amrî zamanının çoğunu Ehl-i Beyt dostlarını Muhammed el-Mehdî'nin Gaybet'ine inandırmaya ayırmıştır.
Osman b. Said Amrî, 265/878 yılında Bağdat'ta vefat etmiştir. Ebû Amr Osman b. Saîd'in mezarı Bağdat'ta Medâyin şehrinin girişine yakın bir camidedir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Hasan el-Askerî'nin Ca'fer b. Ali'den başka halefi olmadığı ile ilgili halkın, özellikle bazı kişilerin iddiaları üzerine özetle söylenmiştir:
"Bu insanlar nasıl bir fitneye düşüyorlar, dinden mi uzaklaşmışlar yoksa gerçeklerden haberleri mi yok?
Yeryüzünün, Hüccet'siz kalmayacağını bilmiyorlar mı?
İmamet önceki İmam'dan Hasan el- Askerî'ye ulaşmadı mı? O kendilerinden öncekiler gibi vasisini belirledi. Allah O, Vasi'yi, bir müddete kadar kendi emriyle sakladı. Onlardan gizlenen şey hususunda araştırmaya kalkışmasınlar yoksa günaha düşerler. Bizden başka bunu iddia eden sapık ve azgındır."
Rivâyete genel olarak bakıldığında, İmamîyye'nin içinde bulunduğu zor durum ortaya konmuştur. İnsanların bir fitneye düştükleri, halkın bazı kişilerce tereddüde itildikleri, Hasan el-Askerî'nin takipçisi ile ilgili kendinden önceki İmamlar gibi davrandığı, insanların şaşkınlık içerisinde olduğu, bu konunun araştırılmaması gerektiği vurgulanmıştır. Böylelikle Muhammed el-Mehdî'nin Gaybet'i etrafında merkezileşen grubun dağılmaması hedeflenmiştir.
Ehl-i Beyt dostlarından bir grup, Hasan el-Askerî'nin oğlu konusunda tartışmışlardır. Bir kısmı evlat bırakmadan öldüğünü iddia etmişlerdir.
Ehl-i Beyt sevenleri bu konuda bir mektup yazıp, Ebu Amr aracılığıyla Muhammed el-Mehdî'ye göndermişlerdir.
Habere göre, Muhammed el-Mehdî, Osman b. Said Amrî aracılığıyla onların mektuplarına kendi el yazısıyla şöyle cevap vermiştir:
"Bir grubun dinlerinde şüpheye düştükleri bize ulaştı. Size üzülüyoruz. Kimsenin bizden uzaklaşması bizi yalnızlığa itmez. Sizlere ne oluyor, dalâlet vadisinde bocalayıp duruyorsunuz?
Geçmiş İmamlar ve onların halefi hakkında size ulaşan hadislerden haberiniz yok mu? Babamın vefat etmesiyle Allah'ın, kendi dinini bâtıl edeceğini mi sandınız?
Vasiyeti bizdedir, ahlakı ve halifeliği bizdedir. Öyleyse işleri bize bırakın. Sizden gizlenen şeyin üzerini açmaya çalışmayın. Hâlbuki Bende Peygamber'e bir benzerlik vardır."
Ehl-i Beyt dostları, Ca'fer'in, Hasan el-Askerî'nin mallarına el koymaya çalıştığını ve Abbâsîlerin de onu desteklediğini görünce, Osman b. Said Amrî'nin yanına gidip, Ca'fer olayının açıklığa kavuşturulmasını, Mehdî'den bir mektup getirmesini istemişlerdir. Daha önce geçtiği üzere Muhammed el-Mehdî gönderdiği tevki' ile amcası Ca'fer'in imametini reddetmiştir.
OSMAN B. SAİD AMRÎ'NİN CA'FER B. ALİ EL-HÂDÎ İLE MÜCADELESİ
Ca'fer, Ali el-Hâdî'nin oğlu ve Hasan el-Askerî'nin kardeşidir. Hasan el-Askerî öldükten sonra imamlık iddiasında bulunmuştur.
Hasan el-Askerî ölünce kardeşi Ca'fer ile ilgili Ehl-i Beyt dostlarının bir kısmı faklı düşünmekle beraber imamlığını iddia etmişlerdir. Bir grup, "Hasan el-Askerî, kardeşi Ca'fer'i vasiyet ettiğinden İmam, Ca'fer'dir" demişlerdir.
Bir kısmı; "İmamet, Ca'fer'e kardeşleri Hasan el-Askerî ve Muhammed'den değil babası Ali b. Muhammed el-Hâdî'den intikal ettiğinden, İmam'dır" demişlerdir.
Bu fırka mensuplarına göre, "İmam, yerine bırakacağı oğlu olmadan ölmez veya imamet, çocuğu olmayanda bulunmaz" delilini getirmişlerdir.
Diğer bir grup ise, Hasan el-Askerî'nin İmam olduğunu kabul etmekle beraber, "Hasan el-Askerî'nin oğlu olmadığından imamet Ca'fer'e geçmiştir" demişlerdir.
İmamî âlimlere göre Ca'fer, Hasan el-Askerî'nin oğlu olmadığını iddia ederek hem makamına, hem de mallarına vâris olmak istemiştir.
Ehl-i Beyt dostları; Ca'fer'in, Hasan el-Askerî'nin mallarına el koymaya çalıştığını ve Abbasîlerin de onu desteklediğini görünce, Osman b. Said Amrî'nin yanına gidip, Ca'fer olayının açıklığa kavuşturulması için Mehdî'den bir mektup getirmesini istemişlerdir.
Muhammed el-Mehdî bunun üzerine bir tevkî' göndermiştir. Tevkî'de özetle, "Allah'a yalan isnat edip, imamet iddiasında bulunan Ca'fer-i Kezzab, bilmiyorum neyine güvenerek bu işe yeltendi?
O, namazın vakitleri ve erkânını dahi bilmez. Onun şarap kaplarını herkes görmüştür. Mucizesini getirip göstersin" denilerek Ca'fer'in imamet iddiasının geçersiz olduğunu vurgulanmış, böylelikle Ca'fer engeli alışmaya çalışılmıştır.
Birinci Sefir'in, Hasan el-Askerî'nin mirasında hak iddia edip sonra imamet iddia eden Ca'fer ile mücadele etmesinin temelinde çocuğun mevcudiyetine olan inanç vardır.
Çocuğun varlığının tartışıldığı böylesine bir ortamda Hasan el- Askerî'nin halası Hâkime'den rivâyetle Sûsen ya da Nergis adındaki cariyeden doğan bir çocuk rivâyeti etrafta bilinçli olarak yayılmıştır.
Rivâyetler doğru ise Muhammed el-Mehdî anne tarafından ecnebi asıllı olmalıdır. Hâkime'nin rivâyetinde Sûsen ya da Nergis'in hamileliği doğaüstü bir süsle anlatılır.
Gizem dolu bir rivâyetin sonunda doğan çocuğun hemen konuşmaya başladığı ve Kur'an okuduğu bildirilerek Hakîme'ye çocuğun Gaybet'e gireceği bu yüzden bunun bir sır olarak kalması ancak Ehl-i Beyt'i sevenler arasında ihtilaf başlarsa da çekinmeden çocuğun doğum bilgisi verilmelidir şeklinde Hasan el-Askerî'den telkin vardır.
Osman b. Said Amrî beş yıl kadar nâiblik vazifesini sürdürmüştür. Bu dönemde siyasî ve içtimaî karışıklıklar ve Gaybet' döneminin ilk zamanları olduğundan Osman b. Said Amrî zamanının çoğunu Ehl-i Beyt dostlarını Muhammed el-Mehdî'nin Gaybet'ine inandırmaya ayırmıştır.
Osman b. Said Amrî, 265/878 yılında Bağdat'ta vefat etmiştir. Ebû Amr Osman b. Saîd'in mezarı Bağdat'ta Medâyin şehrinin girişine yakın bir camidedir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.