1991 yılını hatırlıyorsunuz. Körfez harekatı. Özal 'bir koyup, üç alacağız' derken kalabalıklar kendinden geçiyordu. Yine bir tek Haydar Baş aykırı bir duruş gösteriyordu; "Bu harekatın hedefi Türkiye'dir" diyordu.
Sayın Baş neden genelin aksine bir görüş dile getirmişti? Çünkü Sayın Baş bu milleti, bu medeniyeti, bu coğrafyayı ve tarihi çok iyi biliyor ve de analiz ediyordu. Her daim bu gerçekleri milletimize de anlattı.
"Şark Meselesi olarak isimlendirilen ve Batının topyekûn ittifakıyla kabul gören bu proje, Türkleri önce Balkanlar'dan sonra Anadolu'dan uzaklaştırmayı içerir. Fiili uygulamaları, 1096 yılındaki 1. Haçlı Seferine kadar giden bu planın ismi, açıkça 1815 Viyana Konferansı'nda dile getirilmiştir. Bu planın uygulamaları hâlen devam etmektedir." (13 Ağustos 2002 Yeni Mesaj)
"Arzı Mevud hayalleri ile Güneydoğumuzu kendilerine vaad edilmiş topraklar olarak gören İsrail, tüm dünyanın gözü önünde kanla yayılma politikasını sürdürmektedir. Filistin devletini bitirme noktasına gelen İsrail'in, ülkemize doğru bu politikasını devam ettireceği, izlediği kararlı projelerden anlaşılmaktadır." (9 Ocak 2002 Yeni Mesaj)
Sayın Baş'ın dikkat çektiği bu tarihi gerçekler 21. yüzyılda isim değiştirdi. Adına BOP, dediler. Medeniyetler arası ittifak, dediler. Dinler arası diyalog, dediler. Arap Baharı, dediler. Neden isim değiştirdiklerini, kılıktan kılağı girdiklerini de anlattı Sayın Baş:
"Onlar (AB, ABD) şunun hesabını yaptılar. Biz bütün orduları bir araya getirdik, Türk Milletinin sırtını yere getiremedik. O halde bunlarda biz öz var, onu almalıyız ki bunların da, bizden farkı olmasın. Geriye sadece posaları kalsın. İşte bu dinler arası diyalog, medeniyetler arası diyalog safsatası bundan sonra icat edildi. Bizim Müslüman olan kimliğimizi, Türklüğümüzü elimizden almak için başlatılan bir Haçlı seferberliğidir. Haçlı, bizi meydanlarda mağlup edemedi. Şimdi kültür yoluyla, siyaset ve medeniyet yoluyla mağlup etmeye çalışıyor" (23-05-2010 Yeni Mesaj)
Bu tarihi ve ilmi gerçeği bir kez daha vurgulayan Sayın Baş, milletimize de çağrısını yeniliyordu:
"Sandıkta kendi verdiğimiz oylarla şimdi bunlara ders vermeye var mıyız Anadolulum? Ey yüce milletim buna var mısın?"
Yok, dediniz. Tercihinizi BOP'çulardan, diyogçulardan, medeniyet ittifakçılarından yana kullandınız. Yani bir tercih yaptığınız ve yaptığınız tercih neticesinde İslam coğrafyasında 5 milyondan fazla Müslüman katledildi, ırzına geçildi, şehirler, devletler yok edildi. Şimdi ateş ülkemizi sarmış, hemen her gün küresel teröristlerin saldırılarına maruz kalıyor, canlar veriyoruz.
Artık ülkemizi 14 yıldır idare eden AKP de şapkayı önüne koymuş olacak ki, ülkemizdeki terörün sebebini Suriye'de izledikleri politikalardan kaynaklı olduğunu itiraf ettiler.
Bu önemli bir yüzleşme ve itiraftır. Ama asıl beklenen itiraf bu ülkeye ABD, AB ekseninde izlenen politikalar nedeniyle huzur ve güven yerine kan, gözyaşı ve terör geldiği, milli ve dini bütünlüğümüzün tehdit altında olduğu gerçeğidir.
Bu noktada da Sayın Baş, iktidar sahiplerine seslenerek bu noktaya gelinmemesi için çağrıda bulunmuştu:
"Türkiye'nin artık bundan sonra başını öne eğip ciddi bir muhasebe yapmasıdır. Nedir bu muhasebe?
Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini takdirini kazanan bir millet ve devletiz. Binaenaleyh bizim politikalarımız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına bina edilecektir.
Soruyorum şimdi Suriye'nin, bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok. İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok."
Kimlerin bu coğrafyada hesabı var?
İsrail'in var mı? Var.
ABD'nin var mı? Var.
Vatikan'ın var mı? Var.
AB'nin var mı? Var.
Bugüne kadar biz kimlerle dost idik? Bizimle hesabı olanlarla.
Bundan sonra kiminle dost olmalıyız? Hadi söyleyin?
Sayın Baş neden genelin aksine bir görüş dile getirmişti? Çünkü Sayın Baş bu milleti, bu medeniyeti, bu coğrafyayı ve tarihi çok iyi biliyor ve de analiz ediyordu. Her daim bu gerçekleri milletimize de anlattı.
"Şark Meselesi olarak isimlendirilen ve Batının topyekûn ittifakıyla kabul gören bu proje, Türkleri önce Balkanlar'dan sonra Anadolu'dan uzaklaştırmayı içerir. Fiili uygulamaları, 1096 yılındaki 1. Haçlı Seferine kadar giden bu planın ismi, açıkça 1815 Viyana Konferansı'nda dile getirilmiştir. Bu planın uygulamaları hâlen devam etmektedir." (13 Ağustos 2002 Yeni Mesaj)
"Arzı Mevud hayalleri ile Güneydoğumuzu kendilerine vaad edilmiş topraklar olarak gören İsrail, tüm dünyanın gözü önünde kanla yayılma politikasını sürdürmektedir. Filistin devletini bitirme noktasına gelen İsrail'in, ülkemize doğru bu politikasını devam ettireceği, izlediği kararlı projelerden anlaşılmaktadır." (9 Ocak 2002 Yeni Mesaj)
Sayın Baş'ın dikkat çektiği bu tarihi gerçekler 21. yüzyılda isim değiştirdi. Adına BOP, dediler. Medeniyetler arası ittifak, dediler. Dinler arası diyalog, dediler. Arap Baharı, dediler. Neden isim değiştirdiklerini, kılıktan kılağı girdiklerini de anlattı Sayın Baş:
"Onlar (AB, ABD) şunun hesabını yaptılar. Biz bütün orduları bir araya getirdik, Türk Milletinin sırtını yere getiremedik. O halde bunlarda biz öz var, onu almalıyız ki bunların da, bizden farkı olmasın. Geriye sadece posaları kalsın. İşte bu dinler arası diyalog, medeniyetler arası diyalog safsatası bundan sonra icat edildi. Bizim Müslüman olan kimliğimizi, Türklüğümüzü elimizden almak için başlatılan bir Haçlı seferberliğidir. Haçlı, bizi meydanlarda mağlup edemedi. Şimdi kültür yoluyla, siyaset ve medeniyet yoluyla mağlup etmeye çalışıyor" (23-05-2010 Yeni Mesaj)
Bu tarihi ve ilmi gerçeği bir kez daha vurgulayan Sayın Baş, milletimize de çağrısını yeniliyordu:
"Sandıkta kendi verdiğimiz oylarla şimdi bunlara ders vermeye var mıyız Anadolulum? Ey yüce milletim buna var mısın?"
Yok, dediniz. Tercihinizi BOP'çulardan, diyogçulardan, medeniyet ittifakçılarından yana kullandınız. Yani bir tercih yaptığınız ve yaptığınız tercih neticesinde İslam coğrafyasında 5 milyondan fazla Müslüman katledildi, ırzına geçildi, şehirler, devletler yok edildi. Şimdi ateş ülkemizi sarmış, hemen her gün küresel teröristlerin saldırılarına maruz kalıyor, canlar veriyoruz.
Artık ülkemizi 14 yıldır idare eden AKP de şapkayı önüne koymuş olacak ki, ülkemizdeki terörün sebebini Suriye'de izledikleri politikalardan kaynaklı olduğunu itiraf ettiler.
Bu önemli bir yüzleşme ve itiraftır. Ama asıl beklenen itiraf bu ülkeye ABD, AB ekseninde izlenen politikalar nedeniyle huzur ve güven yerine kan, gözyaşı ve terör geldiği, milli ve dini bütünlüğümüzün tehdit altında olduğu gerçeğidir.
Bu noktada da Sayın Baş, iktidar sahiplerine seslenerek bu noktaya gelinmemesi için çağrıda bulunmuştu:
"Türkiye'nin artık bundan sonra başını öne eğip ciddi bir muhasebe yapmasıdır. Nedir bu muhasebe?
Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini takdirini kazanan bir millet ve devletiz. Binaenaleyh bizim politikalarımız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına bina edilecektir.
Soruyorum şimdi Suriye'nin, bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok. İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok."
Kimlerin bu coğrafyada hesabı var?
İsrail'in var mı? Var.
ABD'nin var mı? Var.
Vatikan'ın var mı? Var.
AB'nin var mı? Var.
Bugüne kadar biz kimlerle dost idik? Bizimle hesabı olanlarla.
Bundan sonra kiminle dost olmalıyız? Hadi söyleyin?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025