ŞARK KÖŞESİ / İlhan GÜLTEKİN
Kuzey Irak'ta kurulacak bir kürt devleti İsrail'le hem aynı dinamikleri hem aynı kaderi paylaşmak zorunda kalacaktır. Bütün komşuları tarafından tehdit olarak algılanacak ve batıya eyvallah etmeyi şimdiden şiar edinmiş böyle bir suni devlet, İsrail kurulurken "bölgeye medeni insanlar geliyor hem de çok eza cefa çekmişler, bu bizim için bir kazançtır" diyenleri bile isyan ettiriyor artık.
Üstelik Kürt devleti projelerinin bir başka cephesi, batı taraftarı, gizli ya da açık batının projelerini uygulamayı kendine vazife edinmiş çevreler için "önemimiz azalacak" korkusu. Artık neden o ya da bu netice ortada, bölge tarihinde hiç olmadığı kadar tek yumruk, Amerika'nın projesine hayır diyor, Dick Cheney'in ortadoğu gezisi sırasında "ilk ihanet eden kim olacak" havası da bu durumu değiştirmedi. Ancak ABD'nin Irak baskısı sanıldığının aksine bitmiş değil. Amerikan dış işleri, Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra başarıyla uyguladığı bir stratejiyi deniyor bölgede. Tayvan merkezli krizlerle (Quemoy, Matsu) Çin'i sıkıştırıp Çinlilerin de Sovyetler birliğinden gittikçe daha çok şey istemesini sağlamış, neticede de iki ülkeyi savaşın eşiğine kadar getirmişti zamanın dış işleri bakanı John Foster Dulles.
Günümüzde de İsrail'de filistin'lilere baskı arttıkça hem İsrail ve ABD arasında nikah tazeleniyor (sana her geçen gün daha çok muhtacım bak senin için dostsuz kaldım) hem de arap ülkelerine baskı uygulanıyor. Başka şartlarda olsa, İsrail'deki katliamlar (alışılmışın aksine) dünya basınına yansıdıkça bölge insanının tepkisi hükümetleri zor durumda bırakıyor.
Yılgınlık ve ne yapsak boşuna psikolojisi, ABD'den yardım istemek zorunda kalınmas ise uzun vadede çok önemli başka kazançlar. Aynı oyunun Türkiye'de en önemli direnç merkezi orduya karşı oynandığını, tank modernizasyonu gerekçesiyle halkın Orduya karşı kışkırtılmaya çalışıldığını hatırlarsak olup bitenleri biraz daha iyi anlarız sanırım.
Arap dünyası, Bernard Lewis, ortadoğu konusunda bir otorite. 19. yüzyılın hemen başında Napoleon Bonaparte'ın Mısır'a çıkışı ve hazırlıksız Osmanlı karşısında kolay ilerleyişini Ortadoğu için bir milat sayıyor. İngiliz Amiral Horatio Nelson Fransızları durdurarak Türk, Memluk, Arap bölge insanına "batıya karşı batıyı kullanma" oyununu öğretti diyor. Lewis, Akka'da Napoleon'u bozguna uğratan Cezzar Ahmet Paşa'yı atlasa da koyduğu tarih yanlış değil. Tespitin bir de günümüze uzanan ayağı var. Tarihinde ilk kez Ortadoğu tek bir gücün pençesinde ve yardım isteyebileceği ikinci bir güç yok.
İngiliz sömürgesinden çıktığından beri Arap dünyasının diplomasi ve devlet tecrübesinde gözle görünür toparlanmaya rağmen tükeniş ve teslim le karşı karşıya Arap dünyası bu yüzden. Arap diplomatlar, Avrupa birliğini, Japonya'yı hatta Çin'i yanlarına almaya çalışsa da bu gerçek değişmiyor.
Bölge için tek çıkış yolu, güç eksiği olsa da bunu bcoğrafi yakınlık ve kader birliği ile kapatacak bir lider ülkenin sahip çıkması ve inanılır gibi değil ama neredeyse bütün bölge devletlerinin diplomatları özel görüşmelerde şunu dile getiriyor, "Bölgeye sahip çıkan olursa üzerimize düşeni yapmaya hazırız".
Kuzey Irak'ta kurulacak bir kürt devleti İsrail'le hem aynı dinamikleri hem aynı kaderi paylaşmak zorunda kalacaktır. Bütün komşuları tarafından tehdit olarak algılanacak ve batıya eyvallah etmeyi şimdiden şiar edinmiş böyle bir suni devlet, İsrail kurulurken "bölgeye medeni insanlar geliyor hem de çok eza cefa çekmişler, bu bizim için bir kazançtır" diyenleri bile isyan ettiriyor artık.
Üstelik Kürt devleti projelerinin bir başka cephesi, batı taraftarı, gizli ya da açık batının projelerini uygulamayı kendine vazife edinmiş çevreler için "önemimiz azalacak" korkusu. Artık neden o ya da bu netice ortada, bölge tarihinde hiç olmadığı kadar tek yumruk, Amerika'nın projesine hayır diyor, Dick Cheney'in ortadoğu gezisi sırasında "ilk ihanet eden kim olacak" havası da bu durumu değiştirmedi. Ancak ABD'nin Irak baskısı sanıldığının aksine bitmiş değil. Amerikan dış işleri, Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra başarıyla uyguladığı bir stratejiyi deniyor bölgede. Tayvan merkezli krizlerle (Quemoy, Matsu) Çin'i sıkıştırıp Çinlilerin de Sovyetler birliğinden gittikçe daha çok şey istemesini sağlamış, neticede de iki ülkeyi savaşın eşiğine kadar getirmişti zamanın dış işleri bakanı John Foster Dulles.
Günümüzde de İsrail'de filistin'lilere baskı arttıkça hem İsrail ve ABD arasında nikah tazeleniyor (sana her geçen gün daha çok muhtacım bak senin için dostsuz kaldım) hem de arap ülkelerine baskı uygulanıyor. Başka şartlarda olsa, İsrail'deki katliamlar (alışılmışın aksine) dünya basınına yansıdıkça bölge insanının tepkisi hükümetleri zor durumda bırakıyor.
Yılgınlık ve ne yapsak boşuna psikolojisi, ABD'den yardım istemek zorunda kalınmas ise uzun vadede çok önemli başka kazançlar. Aynı oyunun Türkiye'de en önemli direnç merkezi orduya karşı oynandığını, tank modernizasyonu gerekçesiyle halkın Orduya karşı kışkırtılmaya çalışıldığını hatırlarsak olup bitenleri biraz daha iyi anlarız sanırım.
Arap dünyası, Bernard Lewis, ortadoğu konusunda bir otorite. 19. yüzyılın hemen başında Napoleon Bonaparte'ın Mısır'a çıkışı ve hazırlıksız Osmanlı karşısında kolay ilerleyişini Ortadoğu için bir milat sayıyor. İngiliz Amiral Horatio Nelson Fransızları durdurarak Türk, Memluk, Arap bölge insanına "batıya karşı batıyı kullanma" oyununu öğretti diyor. Lewis, Akka'da Napoleon'u bozguna uğratan Cezzar Ahmet Paşa'yı atlasa da koyduğu tarih yanlış değil. Tespitin bir de günümüze uzanan ayağı var. Tarihinde ilk kez Ortadoğu tek bir gücün pençesinde ve yardım isteyebileceği ikinci bir güç yok.
İngiliz sömürgesinden çıktığından beri Arap dünyasının diplomasi ve devlet tecrübesinde gözle görünür toparlanmaya rağmen tükeniş ve teslim le karşı karşıya Arap dünyası bu yüzden. Arap diplomatlar, Avrupa birliğini, Japonya'yı hatta Çin'i yanlarına almaya çalışsa da bu gerçek değişmiyor.
Bölge için tek çıkış yolu, güç eksiği olsa da bunu bcoğrafi yakınlık ve kader birliği ile kapatacak bir lider ülkenin sahip çıkması ve inanılır gibi değil ama neredeyse bütün bölge devletlerinin diplomatları özel görüşmelerde şunu dile getiriyor, "Bölgeye sahip çıkan olursa üzerimize düşeni yapmaya hazırız".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.