Hocasının vefâtından sonra yerine geçip, talebe yetiştirmeye başlayan Abdullahı Dehlevî hazretlerine uzak yakın her yerden, Diyârı Rum, Şam, Irak, Hicaz, Horasan ve Mâverâünnehr'den pek çok talebe, ilim ve feyz almak, sohbeti ile şereflenmek için yarışırcasına yanına koştu... Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî, gibi bâzıları Resûlullah efendimizden aldığı mânevî emirle geldi. Bazısı, bu yolun büyüklerinin mânevî işâreti ile koşup teslim oldu. Bâzısı ise,Abdullahı Dehlevî hazretlerini rüyâda görüp geldi.Dergâhında iki yüz kişi civarında talebe vardı ve onların ihtiyaçlarını temin ederdi. Bununla berâber, dâimâ mütevâzî ve gönlü kırık bulunurdu. Bir gün bir köpeği görüp; "Yâ Rabbî! Ben kimim ki, seninle, sevdiklerim arasında vâsıta olayım. Bu yarattığın hürmetine bana merhamet eyle!" buyurdu.Abdullahı Dehlevî; Peygamber Efendimizin sünneti seniyesine uygun yaşamaya çok gayret ederdi. Az uyur, teheccüd, gece namazına kalktığında uyuyanları da kaldırırdı. Sonra murâkabeye oturur, peşinden Kur'ânı kerîm okurdu. Kur'ânı kerîmden her gün on cüz okurdu. Sabah namazını kıldıktan sonra talebeleriyle beraber işrak vaktine kadar zikir, Allahü teâlâyı anmak ve murâkabe, nefs muhâsebesi ile meşgul olurdu. Sonra hadîs ve tefsîr derslerine başlarlar bu hal zevâl vaktine kadar sürerdi. Sonra yemek yenirdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.