Önce millet ve devlet gelir
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, hükümetin paralel yapıya yönelik operasyonları konusunda, "Bir dava adamı ve lider; milletinin, devletinin, dininin selametini düşünür" dedi
29.12.2014 00:00:00
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, siyasetin paralel yapıya yönelik operasyonlarını Meltem TV'de yayınlanan Diyalog programında değerlendirdi.BTP Genel Başkanı, programın yapımcısı ve sunucusu Muharrem Bayraktar'ın "Dinlerarası diyaloga karşı 17 yıldır en yoğun mücadeleyi siz sergilediniz ama pek konuşmamayı tercih ederek bugünkü kavganın da dışında kaldınız. Bu kavgayı nasıl yorumluyorsunuz" sorusuna şu cevabı verdi: "BTP ve AK Partisi kurulmadan önce Recep Tayyip Erdoğan ile Boğaz'da kahvaltıda bir araya geldik. Kendisine Türk milletini heder etmemek için dinlerarası diyalog hariç biz sizi destekleriz, dedik. Biz bunda anlaştık. Ancak akabinde Sayın Erdoğan, gittiği her yerde 4 hak dinden, 3 hak dinden bahsediyor. Bize dinlerarası diyalogun karşısında olduğunu söyledi, kendisi de bundan bir parça oldu. Arkadaşına haber gönderdim: sizinle bu yolu yürümem mümkün değil. Çünkü 1995 yılında ABD önce bana geldi. Bunlara 1998'den sonra geldi. Ben reddettim, görüşmedim bile. Bu sürecin şahitleri var. Sayın Cumhurbaşkanı, o günün şartlarında 'Niçin bizimle beraber olmadın diye bizimle savaştı.' Ben ilgili arkadaşlara onların yanlışta olduğunu yine ifade ederek, 'yanlışınızdan vazgeçmediğiniz müddetçe sizinle beraber olmamız asla mümkün değildir' ikazında bulunduk. Şimdi birbiriyle kavga ediyorlar: İkisinin de görüşü, tezi aynı. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dinlerarası diyalog yoluyla Müslüman ülkeleri işgal etmenin adıdır. Bunun başka bir izahı yok... Bunu defalarca anlattık, bu hususta kitaplar yazdık. Bu beyler buna kulak asmadılar. Şimdi ne zaman bunların hakkında Sayın Fethullah Gülen ve ekibi harekete geçince, 'at koştu, torba düştü!' Bunlar sana zarar verdikten sonra mı bunu göreceksin. Bundan sonra da ben bunların bu konudaki samimiyetine inanmıyorum. Paralel yapıyı dağıtacakmış... Sen bunun hangi mali konusuna el attın? Dimdik ayakta duruyor, milyarları var... Ya işin mücadele tekniğinden ilmi olarak haberleri yok veyahut da bağırarak bunların önüne geçme gayreti içinde bulunuyorlar. Bir sürü insana uydurma delillerle iftira edildi. Bu insanlar yıllarca hapishanede kaldı. Nasıl bir vicdan, nasıl bir Müslümanlık bu? Arkalarındaki insanlar da hala o kapıda sabit-i kadem yürüyor. Böyle bir Müslümanlık, böyle bir Türklük olamaz. İktidarın da yaptığı tek doğru iş de budur. Bunu da esasına ve usulüne uygun yapmadı, yapamıyor. Hukukun üstünlüğü esasa, hukuk sahasına bunları teslim edeceksin. Her türlü istihbarat senin elinde... Sen kalkıp istihbaratı, emniyeti, eğitimi buna teslim ediyorsun. Teslim etmediğin kurum, kurul yok! Ondan sonra 'vay', ne yaptık! Sen nefsini tatmin etmek için bir yola çıktın, işine geldi kullandın, işine geldi atıyorsun. Bir dava adamı ve lider, hiçbir şeyi kendi hesabına uygun olarak düşünmez. Milletinin, devletinin, dininin selametini düşünür. Bu yönüyle yanlış ve noksan yaptılar. Bu yapılanlar devlete, millete, dine zarar veriyor mu, veriyor. Bu esasa göre meseleyi önüne koyup, gerekli tecziyeyi yapıp devre dışına atacaksın. Bunu yapmadıkça yapılanlar bana göre laftan ibaret kalır. Ama son zamanlarda şunu görmemekte doğru değil: İşlediği suçtan dolayı Fethullah Bey'in Türkiye'ye iadesi isteniyor. Eğer bu isteğinde bunlar samimiyse, 'dananın kuyruğu kopacak' demektir. Sen kimsin ki, 'devlet içinde devlet olacaksın, devleti yıkacaksın, devlet kuracaksın...' Böyle mantar düşünce olabilir mi? Bu iftiraysa, kalkın bunu mahkeme önünde ispat edin. Bunu kendileri istemeli. 'Biz kendimizin temiz olduğunu ispat edeceğiz' deyip adliyede hesap verecekler, tertemiz olduklarını ispat edecekler. Biz de eğer yanlış düşündüysek, özür dileyeceğiz yoksa 'bakın, yanlış yaptınız' diyeceğiz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.