Öfkede matlub olan itidaldir
Öfke işinde matlub olan itidaldir; orta halli olmaktır. İtidalden kastımız da, Allah Teâlâ tarafından övülen ve sevilenlerin vasfıdır: “Küffara karşı şiddetli, aralarında şefkatli, halim selimdirler”
20.08.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri şöyle anlatıyor:
Öfkelenen kimsenin öfkesi, kendinden alt kimse için oluyorsa, bir kuvvet şuuru duyar ve kızarır. Kendinden üstün birine öfkeleniyorsa o zaman da, korku duyar, sararır. Kendisini bir ümitsizlik kaplar, sararır; kan deveranı durur, hüzün basar. Kendi gibi birine öfkeleniyorsa, o zaman da, gâh deveran açılır, gâh kapanır. Böylece bir kızarır bir bozarır. Acı bir elem ve sıkıntı çeker.
Özet olarak diyelim; öfkenin yeri kalptir ve açık manası, intikam talebi ile kalp kanının kaynamasıdır.
Öfke işinde insan hali üçe ayrılır:
Birincisi tefrit: Bu zümrede hamiyet tâbir edilen öfke duygusu sönmüştür ya da çok azdır. Bu hal iyi değildir. İmam Şafiî Hz.'nin buyurduğu, "Bir kimse kızdırılmak istenir, kızmazsa; o himar'dır" cümlesinin tehdidi altına girer.
İkincisi itidal: Öfke işinde matlub olan itidaldir; orta halli olmaktır. İtidalden kastımız da, Allah Teâlâ tarafından övülen ve sevilenlerin vasfıdır: "Küffara karşı şiddetli, aralarında şefkatli, halim selimdirler." (Fetih, 29).
Üçüncüsü ifrat: Bu, haddi aşmaktır. Bu halin sahibi öfkesine mağlûp olur ve onu aklın idaresi altına sokamaz, dinî emrin gereğine doğru yöneltemez. İnsan, bu halle muztar duruma düşer. Böyle bir öfke hali şüphesiz kötüdür. Bu öfke kimde görülse açıktan ayıplanır ve kötü bilinir. İşin manevî yönüne nüfuz edilebilse, daha fena bir durum arz ettiği görülür.
Şöyle bir rivayet vardır:
Hz. Aişe bir defasında öfkelenir. Peygamber Efendimiz onun bu haline bakar, şöyle buyurur: "Şeytanın geldi." Hz. Aişe şöyle der:
"Senin şeytanın yok mu?" Bunun üzerine Peygamber Efendimiz de şöyle buyurur: "Evet, şeytanım var. Ama Allah'a yalvardım, bana yardım etti, şeytanım teslim oldu. Bana hayırdan gayrı bir şey diyemez."
Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır: "Peygamber Efendimiz, dünya için öfkelenmezdi. Hak için öfkelendiği zaman da, kimse farkına varamazdı. Öfkesi için hiçbir şeye kıyam etmez ve öfke halinden faydalanmazdı."
Bilmen gereken bir şey var: Öfke, her ne kadar izalesi mümkün olmayan bir huy ise de, azaltmaya çalışmak imkân dahilindedir. Bilhassa faydası olmayan yerlerde katiyen öfke duyup kızmamalıdır. Bunu yapabilmek için de nefsin durumunu anlamak ve hasisliğini bilmek gerekir. Şu da bilinmeli ki; nefsin o hasisliği ve alçaklığı ile başa çıkılmaz.
(El-Mürşidü'l-Emm ilâ Mev'izeti'l-Mü'minm'den...)
Öfkelenen kimsenin öfkesi, kendinden alt kimse için oluyorsa, bir kuvvet şuuru duyar ve kızarır. Kendinden üstün birine öfkeleniyorsa o zaman da, korku duyar, sararır. Kendisini bir ümitsizlik kaplar, sararır; kan deveranı durur, hüzün basar. Kendi gibi birine öfkeleniyorsa, o zaman da, gâh deveran açılır, gâh kapanır. Böylece bir kızarır bir bozarır. Acı bir elem ve sıkıntı çeker.
Özet olarak diyelim; öfkenin yeri kalptir ve açık manası, intikam talebi ile kalp kanının kaynamasıdır.
Öfke işinde insan hali üçe ayrılır:
Birincisi tefrit: Bu zümrede hamiyet tâbir edilen öfke duygusu sönmüştür ya da çok azdır. Bu hal iyi değildir. İmam Şafiî Hz.'nin buyurduğu, "Bir kimse kızdırılmak istenir, kızmazsa; o himar'dır" cümlesinin tehdidi altına girer.
İkincisi itidal: Öfke işinde matlub olan itidaldir; orta halli olmaktır. İtidalden kastımız da, Allah Teâlâ tarafından övülen ve sevilenlerin vasfıdır: "Küffara karşı şiddetli, aralarında şefkatli, halim selimdirler." (Fetih, 29).
Üçüncüsü ifrat: Bu, haddi aşmaktır. Bu halin sahibi öfkesine mağlûp olur ve onu aklın idaresi altına sokamaz, dinî emrin gereğine doğru yöneltemez. İnsan, bu halle muztar duruma düşer. Böyle bir öfke hali şüphesiz kötüdür. Bu öfke kimde görülse açıktan ayıplanır ve kötü bilinir. İşin manevî yönüne nüfuz edilebilse, daha fena bir durum arz ettiği görülür.
Şöyle bir rivayet vardır:
Hz. Aişe bir defasında öfkelenir. Peygamber Efendimiz onun bu haline bakar, şöyle buyurur: "Şeytanın geldi." Hz. Aişe şöyle der:
"Senin şeytanın yok mu?" Bunun üzerine Peygamber Efendimiz de şöyle buyurur: "Evet, şeytanım var. Ama Allah'a yalvardım, bana yardım etti, şeytanım teslim oldu. Bana hayırdan gayrı bir şey diyemez."
Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır: "Peygamber Efendimiz, dünya için öfkelenmezdi. Hak için öfkelendiği zaman da, kimse farkına varamazdı. Öfkesi için hiçbir şeye kıyam etmez ve öfke halinden faydalanmazdı."
Bilmen gereken bir şey var: Öfke, her ne kadar izalesi mümkün olmayan bir huy ise de, azaltmaya çalışmak imkân dahilindedir. Bilhassa faydası olmayan yerlerde katiyen öfke duyup kızmamalıdır. Bunu yapabilmek için de nefsin durumunu anlamak ve hasisliğini bilmek gerekir. Şu da bilinmeli ki; nefsin o hasisliği ve alçaklığı ile başa çıkılmaz.
(El-Mürşidü'l-Emm ilâ Mev'izeti'l-Mü'minm'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.