'O, şeytanın ta kendisidir!'
Hz. Ali (a.s.), Ziyad'a yazdığı mektupta buyurdu ki: "Muaviye'nin, aklını çelmek seni zelil kılıp hataya düşürmek, kılıcını köreltmek için sana mektup yazdığını öğrendim. Ondan sakın! O, şeytanın ta kendisidir! İnsana önünden, arkasından, sağından, solundan gelir ve böylece onu gafil avlamak ve olgunlaşmamış aklını çelerek kapmak ister"
27.08.2016 00:00:00
Hz. Ali (a.s.), Erdeşir-i Hurre (Firuzabad) valisi olan Maskala b. Hubeyre-i Şeybani'ye yazdığı mektupta şöyle buyurdu:
"Bazı işlerini bana haber verdiler; eğer yaptıysan Allah'ın gazabına uğradın, İmam'ını da kızdırdın demektir. Müslümanların ok atarak, at koşturarak elde ettikleri, elde ederken uğrunda kanlarını döktükleri, canlarını verdikleri ganimetleri kavminden istediğin kimselere paylaştırmışsın. Tohumu yarana, mahlûkatı yaratana and olsun ki, eğer bu doğruysa, gerçekten benim yanımda çok aşağılık ve itibar açısından da çok değersiz biri olursun. Rabbinin hakkını aşağılama, küçük görme ve dinini mahvederek dünyanı düzeltme! Yoksa işlediklerinden en çok hüsrana uğrayanlardan olursun.
Haberin olsun ki, senin yanında bulunan Müslümanların da, benim yanımda bulunanların da ganimette hakları eşittir, onlar haklarını almak için bana gelir ve razı olarak giderler."
***
İmam Ali (a.s), Muaviye'nin, Ziyad İbn-i Ebihi'yi('İbn-i Ebihi' babasının oğlu demektir. Babası belli olmadığından böyle anılıyordu. Daha sonra Ebu Süfyan onun kendi oğlu olduğunu söylemiş ve o günden sonra Ziyad b. Ebu Süfyan olarak anılmıştır) kendisine kardeş ilan ettiği haberini alınca bu mektubu hicri 39. yılında Ziyad'a yazmıştır:
"Muaviye'nin; aklını çelmek seni zelil kılıp hataya düşürmek, kılıcını köreltmek için sana mektup yazdığını öğrendim. Ondan sakın! O, şeytanın ta kendisidir! İnsana önünden, arkasından, sağından, solundan gelir ve böylece onu gafil avlamak ve olgunlaşmamış aklını çelerek kapmak ister.
Ebu Süfyan'ın Ömer b. el-Hattab zamanında nefsine uyarak, şeytanın aldatmasına kapılarak söylediği bir sözle soy ispat edilmez, mirasa da hak kazandırmaz. Böyle bir sözle kendini bir soya bağlayanın durumu, o develerin içinde su içmeye çalışan ve diğer develer tarafından fark edilince kovulan yabancı deveye benzer ve aynı zamanda hareket eden bineğe asılan mataranın durumuna benzer ki, devamlı sallanır durur."
(Ziyad, bu mektubu okuduktan sonra, "Kâbe'nin Rabbine and olsun, bu böyledir" dedi. Lakin Muaviye, iddiasında ısrar edip çağırınca uymazlık etmedi).
***
İmam Ali (a.s.), valilerinden birine (Malik Eşter olduğu söylenmiştir) yazdığı mektupta ise şöyle buyurmuştur:
"Sen, kendilerinin yardımıyla dini ayakta tutup yücelttiğim, günahlara neden olan kibri kırdığım, korkularla dolu hudutları koruduğum kişilerdensin. Önem verdiğin her işte Allah'ın yardımını iste. Şiddetli muamelene biraz yumuşaklık kat; yumuşak davranman gerektiğinde sert davranmaktan kaçın. Sert davranman gereken yerde de sert davran. Tebaanın üzerine kanat ger, onlara güler yüzlü davran, şefkatle ve esneklikle muamele et. Bakışında, görüşünde, işaretinde, selamında onlar arasında eşit davran ki güçlüler sana zayıflara zulmetmeye tahrik hususunda tamahlanmasın, zayıflar da adaletinden ümit kesmesinler, ve's-Selam."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
"Bazı işlerini bana haber verdiler; eğer yaptıysan Allah'ın gazabına uğradın, İmam'ını da kızdırdın demektir. Müslümanların ok atarak, at koşturarak elde ettikleri, elde ederken uğrunda kanlarını döktükleri, canlarını verdikleri ganimetleri kavminden istediğin kimselere paylaştırmışsın. Tohumu yarana, mahlûkatı yaratana and olsun ki, eğer bu doğruysa, gerçekten benim yanımda çok aşağılık ve itibar açısından da çok değersiz biri olursun. Rabbinin hakkını aşağılama, küçük görme ve dinini mahvederek dünyanı düzeltme! Yoksa işlediklerinden en çok hüsrana uğrayanlardan olursun.
Haberin olsun ki, senin yanında bulunan Müslümanların da, benim yanımda bulunanların da ganimette hakları eşittir, onlar haklarını almak için bana gelir ve razı olarak giderler."
***
İmam Ali (a.s), Muaviye'nin, Ziyad İbn-i Ebihi'yi('İbn-i Ebihi' babasının oğlu demektir. Babası belli olmadığından böyle anılıyordu. Daha sonra Ebu Süfyan onun kendi oğlu olduğunu söylemiş ve o günden sonra Ziyad b. Ebu Süfyan olarak anılmıştır) kendisine kardeş ilan ettiği haberini alınca bu mektubu hicri 39. yılında Ziyad'a yazmıştır:
"Muaviye'nin; aklını çelmek seni zelil kılıp hataya düşürmek, kılıcını köreltmek için sana mektup yazdığını öğrendim. Ondan sakın! O, şeytanın ta kendisidir! İnsana önünden, arkasından, sağından, solundan gelir ve böylece onu gafil avlamak ve olgunlaşmamış aklını çelerek kapmak ister.
Ebu Süfyan'ın Ömer b. el-Hattab zamanında nefsine uyarak, şeytanın aldatmasına kapılarak söylediği bir sözle soy ispat edilmez, mirasa da hak kazandırmaz. Böyle bir sözle kendini bir soya bağlayanın durumu, o develerin içinde su içmeye çalışan ve diğer develer tarafından fark edilince kovulan yabancı deveye benzer ve aynı zamanda hareket eden bineğe asılan mataranın durumuna benzer ki, devamlı sallanır durur."
(Ziyad, bu mektubu okuduktan sonra, "Kâbe'nin Rabbine and olsun, bu böyledir" dedi. Lakin Muaviye, iddiasında ısrar edip çağırınca uymazlık etmedi).
***
İmam Ali (a.s.), valilerinden birine (Malik Eşter olduğu söylenmiştir) yazdığı mektupta ise şöyle buyurmuştur:
"Sen, kendilerinin yardımıyla dini ayakta tutup yücelttiğim, günahlara neden olan kibri kırdığım, korkularla dolu hudutları koruduğum kişilerdensin. Önem verdiğin her işte Allah'ın yardımını iste. Şiddetli muamelene biraz yumuşaklık kat; yumuşak davranman gerektiğinde sert davranmaktan kaçın. Sert davranman gereken yerde de sert davran. Tebaanın üzerine kanat ger, onlara güler yüzlü davran, şefkatle ve esneklikle muamele et. Bakışında, görüşünde, işaretinde, selamında onlar arasında eşit davran ki güçlüler sana zayıflara zulmetmeye tahrik hususunda tamahlanmasın, zayıflar da adaletinden ümit kesmesinler, ve's-Selam."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.