O, mutluluğu sağlayan rehberdir
Hz. Ali (a.s.), oğlu Hz. Hasan’a buyurdu ki: “Ey oğlum! Şunu bil ki hiç kimse, Allah’tan Resûlün (s.a.a) getirdiği gibi haber getirmemiştir. O’nu, mutluluğu sağlayan rehber ve kurtuluşa götüren lider olarak kabul et. Ben sana öğüt vermekte kusurlu davranmadım. Ne kadar çabalarsan çabala, benim seni düşündüğüm kadar sen kendini düşünemezsin”





Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan'a vasiyetine şöyle devam etti:
"Oğlum vasiyetimi iyi anla. Şunu bil ki ölümün sahibi, hayatın da sahibidir. O yaratanın ve öldürenin ta kendisidir, yok eden, tekrar döndürendir, dertlerle imtihan edip derdi giderendir. Dünya, Allah'ın nimet ve imtihan yeri, ahiret için sınanma yurdudur. Ya da O bilmediğimiz başka bir şey için dilemiştir. Bu işlerden biri seni aciz bırakırsa, bu durumu onu bilmediğine yor. Çünkü sen, önce cahil olarak yaratıldın, sonra bilgi sahibi kılındın. Bilemeyeceğin, ne yapacağını şaşıracağın nice iş vardır ki, ilk etapta onlarla görüşün şaşar, basiretin sapar ama daha sonra görür tanırsın. Seni yaratana, güzel şekillendirip rızıklandırana bağlan, kulluğunu O'na has kıl, isteğin O'na yönelsin, korkun O'ndan olsun.
Ey oğlum! Şunu bil ki hiç kimse, Allah'tan Resulün (s.a.a) getirdiği gibi haber getirmemiştir. Onu, mutluluğu sağlayan rehber ve kurtuluşa götüren lider olarak kabul et. Ben sana öğüt vermekte kusurlu davranmadım. Muhakkak sen ne kadar çabalarsan çabala, benim seni düşündüğüm kadar sen kendini düşünemezsin.
Ey oğlum! Bil ki, eğer Rabbinin ortağı olsaydı, sana onun da elçileri gelirdi; onun tasarrufunun ve iktidarının izlerini görür, yaptıklarını, sıfatlarını tanırdın. Fakat O, kendini vasfettiği gibi, tek bir ilahtır. Hiç kimse O'na, mülkünde karşı çıkamaz. Ebediyen zeval bulmaz, sürekli olacaktır. İlki olmaksızın her şeyden evveldir; nihayeti olmaksızın her şeyden sonradır. Allah, rububiyetinin kalp ve göz kuşatılmasından daha büyüktür. Bunu kavradığın zaman, senin gibi gücü az, değeri küçük, aczi çok, Rabbine ihtiyacı büyük kişinin; O'nun itaatini istemekte, azabından korkmakta öfkesinden çekinmekte nasıl davranması gerekiyorsa öyle davran. Çünkü O, sana ancak iyi şeyleri emreder; çirkin şeylerden de alıkoyar.
Ey oğlum! Sana dünyaya, durumuna, zevalini ve elden ele geçişine dair haberleri bildirdim. Ahiretten ve ahiret ehli için orada hazırlanan şeylerden seni haberdar ettim. İbret alman, ona göre davranman için de ikisine -cennet ve cehenneme- dair misaller getirdim. Dünyayı deneyen kimsenin durumu; harap, kıtlık, darlık bir yerden, evi mamur ve geniş, otlağı bol yere yolculuk edene benzer; yolun zahmetine, arkadaşlarından ayrılığına ve yolculuğun meşakkatlerine, yemeğin yabanlığına katlanır, sonra, genişlik ve bolluk diyarı yurtlarına, yerleşecekleri evlerine gelirler. Artık çektikleri zorlukları kolay ve yaptıkları harcamaları da zarar da görmezler. Onlar için kendilerini evlerine ve varacakları yurtlarına yaklaştıran şeyden daha sevimli bir şey yoktur.
Dünyada aldanan kimsenin durumu ise, nimeti bol, mamur bir konaktan; harap, kıtlıktan kupkuru kesilmiş bir yere göçen topluluğa benzer. Onlar için önce bulundukları yerden ayrılmak kadar kötü, ansızın öyle bir yere gitmek kadar ikrah verici hiçbir şey yoktur."
(devam edecek...)