O kapıdan kovulmanın telâfisi yoktur
Derler ki, her musibetin telafi edilir tarafı vardır, daimi değildir hafifleyebilir. Fakat Cenab-ı Hakkın kapısından kovulmak telâfisi imkânsız bir musibettir.
27.08.2016 00:00:00
İmam Gazali Hazretleri buyurdu ki:
Cenab-ı Hak, mü'min kullarına, 'ihdinassıratal müstakim' duasını öğretti. Bunun manası: "Ya Rabbi, bizi doğru yola ilet ve İslâm dini üzerinde sabit kıl" demektir.
Bu yolun tehlikeleri büyük ve azabı elim olduğu için hikmetini bilenler, bunun ilacına fazla dikkat ve ihtimam gösterirler. Bunun musibetlerini altı kısımda özetleyebiliriz:
1- Yabancı yerde hastalanmak. 2? İhtiyarlıkta fakir olmak. 3- Gençken ölmek. 4- Önceden görürken sondadan kör olmak. 5- Beğenilmişken kovulmak 8- Bilinmişken unutulmak.
Derler ki, her musibetin telafi edilir tarafı vardır, daimi değildir hafifleyebilir. Fakat Cenab-ı Hakkın kapısından kovulmak telâfisi imkânsız bir musibettir.
Bu geçidi geçip bu büyük nimetlerin şükrünü istenildiği şekilde yerine getirdiğin zaman Cenab-ı Hak, seni her işinde muvaffak kılar ve ümit ettiğinden daha fazla nimet verir.
Bu son tehlikeli geçidi de böylece geçersin. Bundan sonra şu iki hazineyi bulup zafer kazanırsın. Biri taat ve ibadette kolaylık, diğeri işlerinde doğruluktur.
Bu hazineler içinde iki tane güzel cevher bulursun. Biri var olan nimet diğeri (kazanılacak) vaad edilmiş olan nimetlerdir. Sana verilen bu nimetler sabit olur ve kökleşir. Uçacağından korkmaz, yok olacağından ürkmezsin. Bundan sonra ebediyen Şeytanı kovanlardan, uzun emellerini kısaltmışlardan, ilmiyle âmil olanlardan, ariflerden, tevbe edenlerden, temizlerden, âşıklardan, takva sahiplerinden, tevekkül edenlerden, tafviz edenlerden, zâhidlerden, razılardan, sabredenlerden, zikredenlerden ve nihayet feyiz alanlardan, sıddıklardan olursun. Bütün bunlar, Allah'ın izni ve yardımıyla olur.
Bu açıklamadan anlaşılıyor ki zorluklarla dolu olan bu yolu, selâmetle geçip gayesine varacak kişi az bulunur. Çünkü bu kadar zahmete kimse dayanamaz.
"Bu kadar ağır şartlara riayet etmek çok güç olur" denirse, şu cevap verilir: Gerçekten bu yol zorluklarla doludur. Fakat hidayet veren için çok kolaydır. Çünkü bütün işler kulun değil Allah'ın elindedir. Kulun vazifesi çalışmak; cehd ve gayret sarfetmektir. Allah, bu kullarını görür. Hidayet yolunda muvaffak kılar. Bu alanda lutuf ve inayet onundur. Nitekim Cenab-ı Hak buyuruyor: "Bizim uğrumuzda çalışıp mücâhede edenlere gelince, Biz onlara elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her halde iyilik erbâbıyla beraberdir." (Ankebût, 69).
Aciz ve zayıf olan kul, kendisine düşen vazifeyi, işi gücü yettiği kadar yapsa muhakkak ki Cenab-ı Hak, merhamet ve inâyetiyle onu taat, ibadet ve amellerinde muvaffak kılar, hidayet verir. Fakat Allah, gayretli olmayan ve şükretmeyenlerin nimetlerini devam ettirmez ve derecesini artırıp sevindirmez.
(Âbidlerin Yolu'nadan?)
Cenab-ı Hak, mü'min kullarına, 'ihdinassıratal müstakim' duasını öğretti. Bunun manası: "Ya Rabbi, bizi doğru yola ilet ve İslâm dini üzerinde sabit kıl" demektir.
Bu yolun tehlikeleri büyük ve azabı elim olduğu için hikmetini bilenler, bunun ilacına fazla dikkat ve ihtimam gösterirler. Bunun musibetlerini altı kısımda özetleyebiliriz:
1- Yabancı yerde hastalanmak. 2? İhtiyarlıkta fakir olmak. 3- Gençken ölmek. 4- Önceden görürken sondadan kör olmak. 5- Beğenilmişken kovulmak 8- Bilinmişken unutulmak.
Derler ki, her musibetin telafi edilir tarafı vardır, daimi değildir hafifleyebilir. Fakat Cenab-ı Hakkın kapısından kovulmak telâfisi imkânsız bir musibettir.
Bu geçidi geçip bu büyük nimetlerin şükrünü istenildiği şekilde yerine getirdiğin zaman Cenab-ı Hak, seni her işinde muvaffak kılar ve ümit ettiğinden daha fazla nimet verir.
Bu son tehlikeli geçidi de böylece geçersin. Bundan sonra şu iki hazineyi bulup zafer kazanırsın. Biri taat ve ibadette kolaylık, diğeri işlerinde doğruluktur.
Bu hazineler içinde iki tane güzel cevher bulursun. Biri var olan nimet diğeri (kazanılacak) vaad edilmiş olan nimetlerdir. Sana verilen bu nimetler sabit olur ve kökleşir. Uçacağından korkmaz, yok olacağından ürkmezsin. Bundan sonra ebediyen Şeytanı kovanlardan, uzun emellerini kısaltmışlardan, ilmiyle âmil olanlardan, ariflerden, tevbe edenlerden, temizlerden, âşıklardan, takva sahiplerinden, tevekkül edenlerden, tafviz edenlerden, zâhidlerden, razılardan, sabredenlerden, zikredenlerden ve nihayet feyiz alanlardan, sıddıklardan olursun. Bütün bunlar, Allah'ın izni ve yardımıyla olur.
Bu açıklamadan anlaşılıyor ki zorluklarla dolu olan bu yolu, selâmetle geçip gayesine varacak kişi az bulunur. Çünkü bu kadar zahmete kimse dayanamaz.
"Bu kadar ağır şartlara riayet etmek çok güç olur" denirse, şu cevap verilir: Gerçekten bu yol zorluklarla doludur. Fakat hidayet veren için çok kolaydır. Çünkü bütün işler kulun değil Allah'ın elindedir. Kulun vazifesi çalışmak; cehd ve gayret sarfetmektir. Allah, bu kullarını görür. Hidayet yolunda muvaffak kılar. Bu alanda lutuf ve inayet onundur. Nitekim Cenab-ı Hak buyuruyor: "Bizim uğrumuzda çalışıp mücâhede edenlere gelince, Biz onlara elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her halde iyilik erbâbıyla beraberdir." (Ankebût, 69).
Aciz ve zayıf olan kul, kendisine düşen vazifeyi, işi gücü yettiği kadar yapsa muhakkak ki Cenab-ı Hak, merhamet ve inâyetiyle onu taat, ibadet ve amellerinde muvaffak kılar, hidayet verir. Fakat Allah, gayretli olmayan ve şükretmeyenlerin nimetlerini devam ettirmez ve derecesini artırıp sevindirmez.
(Âbidlerin Yolu'nadan?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.