İnsan, suflî gayeler ile ulvî emeller arasında tercihle başbaşa bırakılan, ulvî hedefleri seçmesi istenen ve bu uğurda büyük bir mücadele veren bir varlıktır.
Bu ömür boyu süren büyük bir imtihandır. İnsan, bir yönüyle çamur kalıbı yahut bir damla sudur:"İnsan neden yaratıldığına bir baksın. Atılan bir damla sudan yaratıldı. Bel ile kaburga kemikleri arasından çıkan (bir su)" (Tarık: 5-7).Öbür yönüyle insan, eşref-i mahlukat olup en güzel surette yaratılmıştır:"Ölçtük, biçtik, ne güzel şekil vereniz biz" (Mürselat: 23)."Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik" (Tin: 4,5).Bu çatışma ruh yahut kalb, selim akıl ve nakil tarafından desteklenir. Zira gaye Allah'a kulluktur. İnsanı yaratan Allah, kulunu yalnız ve desteksiz bırakmaz. Kulluk ise ifadesini Allah'a marifet kesbetmek ve O'na ibadet etmekle bulur.Ruhların yaratılış safhasında ifade edilen, sonra çamur kalıbına nefha-î ilahinin üflenmesiyle teyit edilen bu kulluk gerçeği Kur'an'daki ifadesiyle, "Biz cinleri ve insanları ancak ibadet maksadıyla yarattık" (Zariyat: 56) şeklinde vurgulanmış ve ebedileşmiştir.İnsana benliğindeki zıt yönlülüğe paralel olarak iyilik ve iyiye giden yollar da gösterilmiştir, kötülük de... O, tercihle karşı karşıya bırakılmıştır. İster itaat eder, gerçek kul olur, saadete erer; isterse isyan eder, asi olur, bedbaht olur. Nitekim ayet-i kerimede "Biz ona yolu gösterdik, (o), ya şükredici veya nankör olur" (İnsan: 3) buyurulmaktadır.İnsan nefsi yaratılışı icabı daima kötülüğü emreder ve daima pişmanlık getirecek işleri ona yaptırır. Kur'an-ı Kerim, bir peygamber olan Yusuf (as)'ın itirafını çok açık olarak serdetmek suretiyle her nefis sahibini ciddi şekilde uyarmaktadır:"Ben nefsimi temize çıkarmak istemiyorum. Çünkü nefis, daima kötülüğü emredicidir. Meğer Rabbimin esirgediği bir kul ola..." (Yusuf: 53)."Daima kendini kınayan nefse and içerim" (Kıyamet: 2). Bu noktada İslam'ın icra ettiği fonksiyon, insanın bu menfi yönünü terbiye ederek onu kulluk yoluna, ulvi gayeye, Allah'a yöneltmek ve iletmektir. Dolaysıyla İslam'ın hedefi de ferddir, insandır. Aslolan, hizmete layık olan, kendisi de Allah'a kulluk için yaratılan, bunun için kendi yararına Hak adına kazanılması gereken insandır.
İman ve İnsan, Prof. Dr. Haydar Baş
Bu ömür boyu süren büyük bir imtihandır. İnsan, bir yönüyle çamur kalıbı yahut bir damla sudur:"İnsan neden yaratıldığına bir baksın. Atılan bir damla sudan yaratıldı. Bel ile kaburga kemikleri arasından çıkan (bir su)" (Tarık: 5-7).Öbür yönüyle insan, eşref-i mahlukat olup en güzel surette yaratılmıştır:"Ölçtük, biçtik, ne güzel şekil vereniz biz" (Mürselat: 23)."Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik" (Tin: 4,5).Bu çatışma ruh yahut kalb, selim akıl ve nakil tarafından desteklenir. Zira gaye Allah'a kulluktur. İnsanı yaratan Allah, kulunu yalnız ve desteksiz bırakmaz. Kulluk ise ifadesini Allah'a marifet kesbetmek ve O'na ibadet etmekle bulur.Ruhların yaratılış safhasında ifade edilen, sonra çamur kalıbına nefha-î ilahinin üflenmesiyle teyit edilen bu kulluk gerçeği Kur'an'daki ifadesiyle, "Biz cinleri ve insanları ancak ibadet maksadıyla yarattık" (Zariyat: 56) şeklinde vurgulanmış ve ebedileşmiştir.İnsana benliğindeki zıt yönlülüğe paralel olarak iyilik ve iyiye giden yollar da gösterilmiştir, kötülük de... O, tercihle karşı karşıya bırakılmıştır. İster itaat eder, gerçek kul olur, saadete erer; isterse isyan eder, asi olur, bedbaht olur. Nitekim ayet-i kerimede "Biz ona yolu gösterdik, (o), ya şükredici veya nankör olur" (İnsan: 3) buyurulmaktadır.İnsan nefsi yaratılışı icabı daima kötülüğü emreder ve daima pişmanlık getirecek işleri ona yaptırır. Kur'an-ı Kerim, bir peygamber olan Yusuf (as)'ın itirafını çok açık olarak serdetmek suretiyle her nefis sahibini ciddi şekilde uyarmaktadır:"Ben nefsimi temize çıkarmak istemiyorum. Çünkü nefis, daima kötülüğü emredicidir. Meğer Rabbimin esirgediği bir kul ola..." (Yusuf: 53)."Daima kendini kınayan nefse and içerim" (Kıyamet: 2). Bu noktada İslam'ın icra ettiği fonksiyon, insanın bu menfi yönünü terbiye ederek onu kulluk yoluna, ulvi gayeye, Allah'a yöneltmek ve iletmektir. Dolaysıyla İslam'ın hedefi de ferddir, insandır. Aslolan, hizmete layık olan, kendisi de Allah'a kulluk için yaratılan, bunun için kendi yararına Hak adına kazanılması gereken insandır.
İman ve İnsan, Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.