Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden RAHMETEN-LİL ALEMİN
Cenab-ı Hak, bâtıl sebeplerle insanların mallarının elinden alınamayacağını beyan ediyor:
"Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin. Bildiğiniz halde günaha girerek insanların mallarından bir kısmını yemek için onu hakimlere aktarmayın."
Böylece, rüşvet ve iltimasın yasaklandığını da anlıyoruz.
Mal, mülk, yaratılış gayesi istikametinde kullanılan birer vasıtadır. Mal, Allah yolunda cihadın da bir vasıtasıdır. Zekat, sadaka gibi ibadetler, onunla olmakta, hayatın devamı malla gerçekleşmektedir. Bu bakımdan, malın korunması büyük önem arzetmektedir. Zekat emri; faizin haram edilmesi; alışverişin ibadet kabul edilmesi; hileli satış, karaborsa vs. gibi fiillerin yasaklanması mal emniyetini temine yönelik müeyyidelerdir. Malı korumaya ve cemiyette sosyal adaleti temine yönelik olarak zekat, İslâm'ın esasları arasında namaz ile beraber zikredilmiştir:
"Namazı ikame edin ve zekatı verin."
Sevgili Peygamberimiz (sav), malın meşrû'iyet şartları içerisinde korunması için zekatı, İslâm'ın beş temel esası arasında zikretmiştir: "İslâm (dîni) beş esas üzerine kurulmuştur. Şehadet kelimesi, namazı ikame etmek, oruç tutmak, zekat vermek ve haccetmek..."
Zekatı vermemek Kur'ân-ı Kerîm'de tenkid edilmiş ve azapla tehdit edilmiştir:
"Onlar ki, altın ve gümüşü kenz edip (istif edip saklarlar) Allah uğrunda infak etmez (zekatlarını vermez) ler, işte onları elem verici azap ile müjdele."
Ebuzer (ra) haber veriyor: "Resûlullah (sav) birgün Kâbe'nin gölgesinde oturuyordu. Yanına gittim. Beni gördüğü vakit; 'Kâbe'nin Rabbine yemin olsun ki onlar en büyük hüsrandadır!' buyurdular. 'Kimdir onlar ya Resûlellah?' dedim. Peygamber Efendimiz; 'Zenginler, bol mal ve servete sahip olanlardır. Ancak önlerinden, ardlarından, sağlarından, sollarından verenler müstesna' buyurdular."
Dikkat edilirse; bu hadis-i şerifte hem malın korunması, hem de o malın toplumda sosyal adaleti temin eden ekonomik bir denge unsuru olması istenmektedir. Bu ise, helal kazanmayı ve israf etmeden helal yollarda harcamayı; özellikle malı başkalarının iyiliği ve geçimi için tasadduk etmeyi gerektirir. Tasaddukun en şereflisi, hakkın tebliği ve yayılması için yapılandır. Bu ise cihaddır. Çünkü malla cihad, hayatın devamına, insanlığın barış ve huzuruna vesile olan en büyük hayırdır:
"İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah, mal ve canları ile cihad edenleri, mertebece oturanlardan üstün kılmıştır..."
Malın korunması ve emniyetinin temini konusunda bir diğer unsur da faizin yasak edilmesidir. Resûlullah (sav), Vedâ Hutbesinde bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Ashabım! Her türlü faiz kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz Abdülmuttalib'in oğlu Abbas'ın ettiği faizdir. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Eski cahiliye devrinden kalma bu çirkin âdetlerin her türlüsü ayağımın altındadır. Borçlular, alacaklılara yalnız aldıkları parayı ödeyeceklerdir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız".
Cenab-ı Hak, bâtıl sebeplerle insanların mallarının elinden alınamayacağını beyan ediyor:
"Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin. Bildiğiniz halde günaha girerek insanların mallarından bir kısmını yemek için onu hakimlere aktarmayın."
Böylece, rüşvet ve iltimasın yasaklandığını da anlıyoruz.
Mal, mülk, yaratılış gayesi istikametinde kullanılan birer vasıtadır. Mal, Allah yolunda cihadın da bir vasıtasıdır. Zekat, sadaka gibi ibadetler, onunla olmakta, hayatın devamı malla gerçekleşmektedir. Bu bakımdan, malın korunması büyük önem arzetmektedir. Zekat emri; faizin haram edilmesi; alışverişin ibadet kabul edilmesi; hileli satış, karaborsa vs. gibi fiillerin yasaklanması mal emniyetini temine yönelik müeyyidelerdir. Malı korumaya ve cemiyette sosyal adaleti temine yönelik olarak zekat, İslâm'ın esasları arasında namaz ile beraber zikredilmiştir:
"Namazı ikame edin ve zekatı verin."
Sevgili Peygamberimiz (sav), malın meşrû'iyet şartları içerisinde korunması için zekatı, İslâm'ın beş temel esası arasında zikretmiştir: "İslâm (dîni) beş esas üzerine kurulmuştur. Şehadet kelimesi, namazı ikame etmek, oruç tutmak, zekat vermek ve haccetmek..."
Zekatı vermemek Kur'ân-ı Kerîm'de tenkid edilmiş ve azapla tehdit edilmiştir:
"Onlar ki, altın ve gümüşü kenz edip (istif edip saklarlar) Allah uğrunda infak etmez (zekatlarını vermez) ler, işte onları elem verici azap ile müjdele."
Ebuzer (ra) haber veriyor: "Resûlullah (sav) birgün Kâbe'nin gölgesinde oturuyordu. Yanına gittim. Beni gördüğü vakit; 'Kâbe'nin Rabbine yemin olsun ki onlar en büyük hüsrandadır!' buyurdular. 'Kimdir onlar ya Resûlellah?' dedim. Peygamber Efendimiz; 'Zenginler, bol mal ve servete sahip olanlardır. Ancak önlerinden, ardlarından, sağlarından, sollarından verenler müstesna' buyurdular."
Dikkat edilirse; bu hadis-i şerifte hem malın korunması, hem de o malın toplumda sosyal adaleti temin eden ekonomik bir denge unsuru olması istenmektedir. Bu ise, helal kazanmayı ve israf etmeden helal yollarda harcamayı; özellikle malı başkalarının iyiliği ve geçimi için tasadduk etmeyi gerektirir. Tasaddukun en şereflisi, hakkın tebliği ve yayılması için yapılandır. Bu ise cihaddır. Çünkü malla cihad, hayatın devamına, insanlığın barış ve huzuruna vesile olan en büyük hayırdır:
"İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah, mal ve canları ile cihad edenleri, mertebece oturanlardan üstün kılmıştır..."
Malın korunması ve emniyetinin temini konusunda bir diğer unsur da faizin yasak edilmesidir. Resûlullah (sav), Vedâ Hutbesinde bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Ashabım! Her türlü faiz kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz Abdülmuttalib'in oğlu Abbas'ın ettiği faizdir. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Eski cahiliye devrinden kalma bu çirkin âdetlerin her türlüsü ayağımın altındadır. Borçlular, alacaklılara yalnız aldıkları parayı ödeyeceklerdir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.