Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
İşsiz kaldığım günler oldu.
Aç kaldığım anlar oldu!
Utandığım zamanlar,
Horlandığım mekânlar oldu!
Belki bu şiiri tamamlayamadan
Belki yarın
Belki öbür gün…
Ama mutlaka bir gün
Dört omuzda beyaz beze bürünüp
Bir kabre konacağım!
İşte en muhtaç olduğum gün
O gündür!
Orada ihtimaller bitmiş
Umutlar yitmiş
Servet ve sevgililer
Bir bir çekip gitmiştir.
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Kapıların suratıma çarpıldığını
Yüzüme öfkeyle bakıldığını
İnsanların benden sıkıldığını
Ev sahipliğimden hoşlanılmadığını
Misafirliğimden bıkıldığını hatırlarım!
Ne yaparım sıcak bir çorba pişirmez
Yüzüme, niye geldin der gibi bakarsa karım?
Ne yaparım elim ayağım tutmadığında
Yüz çevirirse çocuklarım?
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Ama en muhtaç olduğum gün
İlle de kabre konduğum gündür!
Rabbim, bu ne çetin bir iştir!
Neyim var neyim yok
Cümlesi geride kalmış
Yanım sıra yalnız
Amellerim gelmiştir!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Amirdim,
Altımdaki memura muhtaç oldum.
Memurdum
Amire muhtaç oldum.
Yoksul düştüm
Zengine muhtaç oldum.
Servetim oldu
Sağlığa muhtaç oldum.
Alırken ağaya
Verirken duaya muhtaç oldum.
Şu yalan dünyada
Hiç bitmedi muhtaçlığım.
Hâlâ eksiğim,
Noksanım,
Muhtacım!
Lâkin en muhtaç olduğum gün
En muhtaç olduğum an
Kabre konduğum andır…
Gayrisi hikâye
Gayrisi yalandır.
Gayrisi bir ömür bile sürse
Aslında bir andır!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Bülbülüm güle
İfadem dile
Sağ elim sol ele muhtaç.
Seccadem alnıma
Kıyamım doğrulabilen bele muhtaç!
Mektubum pula
Ayaklarım yola
Çiçeğim dala
Nefsim mala muhtaç!
Bir bardak suya hasret kaldığım
Korkulu düşlerle uykularımı böldüğüm
Ayıplarım dökülür diye
Yaşarken öldüğüm…
Acınası halime güldüğüm
Günlerim oldu!
Hep noksandım!
Hep eksiktim!
Hep muhtaçtım!..
Lâkin onlar artık “dün”dür…
İlle de en muhtaç olduğum gün
Üzerime kara toprağın
Yorgan diye örtüldüğü gündür!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Yoğun bakımlarda kaldım…
Bir merdiven çıkamadığım
Bir yanımdan
Öbür yanıma dönemediğim
Bir dostuma güvenemediğim
Günlerim oldu…
O günleri bile mumla arayacağım gün
Kabre konduğum gündür!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Bir lokma peşinde topaç edildim.
Kimi yerlerden ihraç edildim.
Riyakâr insanlara bile muhtaç edildim.
Evet eksiğim!
Evet noksanım!
Evet muhtacım!
Muhtaçtır, çünkü candır!
Muhtaçtır,
Çünkü insandır!
Sultan Süleyman da olsan
En muhtaç olduğun an
Kabre konduğun andır!
…
Çünkü artık
Bütün ihtimaller bitmiş…
Ümitler yitmiş
Servet ve sevgililer
Terk edip gitmiştir!
…
Öyle diyor Ebû Zer Gıfâri (r.a.)
“En garip ve en muhtaç olduğum gün,
Kabre konduğum gündür!”
Ebû Zer böyle diyorsa
Ey köpek dişli,
Midesi delik nefsim!
Mezar seni bir ısırsın,
O gün göreyim seni
Bakalım hazır mısın?..
Eksiğim!
Muhtacım!
İşsiz kaldığım günler oldu.
Aç kaldığım anlar oldu!
Utandığım zamanlar,
Horlandığım mekânlar oldu!
Belki bu şiiri tamamlayamadan
Belki yarın
Belki öbür gün…
Ama mutlaka bir gün
Dört omuzda beyaz beze bürünüp
Bir kabre konacağım!
İşte en muhtaç olduğum gün
O gündür!
Orada ihtimaller bitmiş
Umutlar yitmiş
Servet ve sevgililer
Bir bir çekip gitmiştir.
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Kapıların suratıma çarpıldığını
Yüzüme öfkeyle bakıldığını
İnsanların benden sıkıldığını
Ev sahipliğimden hoşlanılmadığını
Misafirliğimden bıkıldığını hatırlarım!
Ne yaparım sıcak bir çorba pişirmez
Yüzüme, niye geldin der gibi bakarsa karım?
Ne yaparım elim ayağım tutmadığında
Yüz çevirirse çocuklarım?
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Ama en muhtaç olduğum gün
İlle de kabre konduğum gündür!
Rabbim, bu ne çetin bir iştir!
Neyim var neyim yok
Cümlesi geride kalmış
Yanım sıra yalnız
Amellerim gelmiştir!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Amirdim,
Altımdaki memura muhtaç oldum.
Memurdum
Amire muhtaç oldum.
Yoksul düştüm
Zengine muhtaç oldum.
Servetim oldu
Sağlığa muhtaç oldum.
Alırken ağaya
Verirken duaya muhtaç oldum.
Şu yalan dünyada
Hiç bitmedi muhtaçlığım.
Hâlâ eksiğim,
Noksanım,
Muhtacım!
Lâkin en muhtaç olduğum gün
En muhtaç olduğum an
Kabre konduğum andır…
Gayrisi hikâye
Gayrisi yalandır.
Gayrisi bir ömür bile sürse
Aslında bir andır!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Bülbülüm güle
İfadem dile
Sağ elim sol ele muhtaç.
Seccadem alnıma
Kıyamım doğrulabilen bele muhtaç!
Mektubum pula
Ayaklarım yola
Çiçeğim dala
Nefsim mala muhtaç!
Bir bardak suya hasret kaldığım
Korkulu düşlerle uykularımı böldüğüm
Ayıplarım dökülür diye
Yaşarken öldüğüm…
Acınası halime güldüğüm
Günlerim oldu!
Hep noksandım!
Hep eksiktim!
Hep muhtaçtım!..
Lâkin onlar artık “dün”dür…
İlle de en muhtaç olduğum gün
Üzerime kara toprağın
Yorgan diye örtüldüğü gündür!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Yoğun bakımlarda kaldım…
Bir merdiven çıkamadığım
Bir yanımdan
Öbür yanıma dönemediğim
Bir dostuma güvenemediğim
Günlerim oldu…
O günleri bile mumla arayacağım gün
Kabre konduğum gündür!
…
Noksanım!
Eksiğim!
Muhtacım!
Bir lokma peşinde topaç edildim.
Kimi yerlerden ihraç edildim.
Riyakâr insanlara bile muhtaç edildim.
Evet eksiğim!
Evet noksanım!
Evet muhtacım!
Muhtaçtır, çünkü candır!
Muhtaçtır,
Çünkü insandır!
Sultan Süleyman da olsan
En muhtaç olduğun an
Kabre konduğun andır!
…
Çünkü artık
Bütün ihtimaller bitmiş…
Ümitler yitmiş
Servet ve sevgililer
Terk edip gitmiştir!
…
Öyle diyor Ebû Zer Gıfâri (r.a.)
“En garip ve en muhtaç olduğum gün,
Kabre konduğum gündür!”
Ebû Zer böyle diyorsa
Ey köpek dişli,
Midesi delik nefsim!
Mezar seni bir ısırsın,
O gün göreyim seni
Bakalım hazır mısın?..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015