Misyonerlik faaliyetleriyle ilgili haberler en fazla Fethullah Gülen ve onun çeşitli medya gruplarına yayılmış şakirdlerini rahatsız etti. Kendilerini tırnak içi İslam'la özdeşleştiren bu insanlar, misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye'de arttığını ifade eden haber ve yorumlara en iyi ifade ile kızıyorlar. Evvelki hafta ve bu haftaki Aksiyon dergisi, aslında bu ülkede misyoner çalışması olmadığını ispat edebilmek için didindi durdu. Kırk dereden su getirdi. Türkiye'nin en merkezi caddelerinde dağıtılan incilleri gizleyebilmek için ellerinden geleni arkalarına komadı! İyi ama niçin? Gülen şakirdleri niçin güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyorlar? Niçin Genelkurmay ve Emniyet raporlarına geçen misyonerleri aklamaya paklamaya çalışıyorlar? Misyonerlik faaliyetleriyle ilgili haberler en fazla Fethullah Gülen ve onun çeşitli medya gruplarına yayılmış şakirdlerini rahatsız etti.
Aslında başlıbaşına tek kare olarak dahi ilginç bir fotoğraf bu.
Kendilerini tırnak içi İslam'la özdeşleştiren bu insanlar, misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye'de arttığını ifade eden haber ve yorumlara en iyi ifade ile kızıyorlar. Evvelki hafta ve bu haftaki Aksiyon dergisi, aslında bu ülkede misyoner çalışması olmadığını ispat edebilmek için didindi durdu. Kırk dereden su getirdi. Türkiye'nin en merkezi caddelerinde dağıtılan incilleri gizleyebilmek için ellerinden geleni arkalarına komadı!
İyi ama niçin? Gülen şakirdleri niçin güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyorlar? Niçin Genelkurmay ve Emniyet raporlarına geçen misyonerleri aklamaya paklamaya çalışıyorlar?
Hani deyim yerindeyse ortada bir "temizlik operasyonu" var. Haham ve papazlarla verilen ortak fotoğraflar, kaldırılan kadehler bugün etkisini ortaya koyuyor. Vatikan dostları onca manipülasyonla ahbablarına "kötü günlerinde" sahip çıkarak, misyonerleri temizlemeye-paklamaya çalışıyorlar.
Kuşkusuz bu müdafaanın yapılmasının bir sebebi de "suç ortaklığı" psikolojisinden kaynaklanıyor. Çünkü bugün yaşadığımız, inancımıza tasallut eden her saldırının ardında bu grubun bayraktarlığını üstlendiği "Dinlerarası Diyalog" süreci yatıyor. Onların tetiklediği, önünü açtığı süreçle misyonerlerin önü açılıyor. Bu cesaretle bugün misyonerler incilleri evlerimize kadar getirip, sokak aralarına kadar kilise evi açıyorlar. "Her Nemrut'a bir Musa" mantığıyla Prof. Dr. Haydar Baş bugün iman bildiği her konuda olduğu gibi Dinlerarası Diyalog için de bir vatan ve din müdafaası yapıyor. Yaptığı mücadelenin esasında ise dinin hükümleri ve fikrin saygısı, saygınlığı var. Yani ortada hem bir iman, hem de seviye var! Şimdi ülkenin vatan ve din bahsinde satışa çıktığı şu günlerde Eric Edelman'ın onurlandırdığı (!) grup, Hareket'e iftiralar atmaya, tam bir fikir seviyesizliği içinde kalemşörlerini saldırtmaya çalışıyorlar.
Güya BTP'ye 28 Şubat'ta dokunulmamışmış. Hani bu cümleden şunu demeye çalışıyor! Fethullah Gülen Amerika'da, siz hala Anadolu'dasınız! Bu nasıl oluyor da oluyor?
Birincisi Fethullah Gülen 28 Şubat'ı hiç bir zaman kötülemedi. Erbakan'ın bu sonucu hak ettiğini, imam-hatiplerin kapatılması gerektiğini Fethullah Gülen bizzat TV ekranlarında ifade etti! İkincisi Fethullah Gülen'i Amerika'ya kaçırtan neden asla "İslam" bahsi değildir ve olmamıştır. Fethullah Gülen'i Washington'da tutan derin bir suç vardır. O nedenle kendileri CIA çiftliklerinde misafir edilmekte, o nedenle hükümetten gelen "hiçbir sakınca yok" davetine icabet edememektedir.
Üçüncüsü biz 28 Şubat'ın bir tiyatro olduğunu, esas oyunun millete oynandığını, bu süreçten kimin kazançlı çıktığına bakarak 28 Şubat'ın dinamiklerinin bulunabileceğini söyledik.
28 Şubat'ın kâr hanesindeki yabancı adresler ortada. İçerde büyütülen adres acaba kim oldu? Dinlerarası Diyalog grubu değil mi?
Şimdi belden aşağı oynanan oyunlarla, 3-5 yazıyla, dedikodu internetçiliğiyle zarar verdireceklerini zannediyorlar!
Bunu daha önce deneyenler oldu! Hangi mahkeme kararlarıyla karşı karşıya kaldıklarını onlara sorabilirsiniz! Belden aşağı vurmaya, şantaj korosuna dahil olmaya gelince? Bizim bu seviyesizliği deşifre edecek çok şey ve söyleyeceğimiz çok yazı olur! Mesela papazlarla kurulan dostluğun "cinsel" arka planını anlatabiliriz! ABD'deki kadim dostluğa, müzmin bekarlığa aynalar tutabiliriz.
Seviye ortadan kalkarsa, olacak şeyler bunlar!
3. sınıf gazetecilik örnekleriyle toslayacağınız liman bu olur!
Yazıya devam edeceğim...
Aslında başlıbaşına tek kare olarak dahi ilginç bir fotoğraf bu.
Kendilerini tırnak içi İslam'la özdeşleştiren bu insanlar, misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye'de arttığını ifade eden haber ve yorumlara en iyi ifade ile kızıyorlar. Evvelki hafta ve bu haftaki Aksiyon dergisi, aslında bu ülkede misyoner çalışması olmadığını ispat edebilmek için didindi durdu. Kırk dereden su getirdi. Türkiye'nin en merkezi caddelerinde dağıtılan incilleri gizleyebilmek için ellerinden geleni arkalarına komadı!
İyi ama niçin? Gülen şakirdleri niçin güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyorlar? Niçin Genelkurmay ve Emniyet raporlarına geçen misyonerleri aklamaya paklamaya çalışıyorlar?
Hani deyim yerindeyse ortada bir "temizlik operasyonu" var. Haham ve papazlarla verilen ortak fotoğraflar, kaldırılan kadehler bugün etkisini ortaya koyuyor. Vatikan dostları onca manipülasyonla ahbablarına "kötü günlerinde" sahip çıkarak, misyonerleri temizlemeye-paklamaya çalışıyorlar.
Kuşkusuz bu müdafaanın yapılmasının bir sebebi de "suç ortaklığı" psikolojisinden kaynaklanıyor. Çünkü bugün yaşadığımız, inancımıza tasallut eden her saldırının ardında bu grubun bayraktarlığını üstlendiği "Dinlerarası Diyalog" süreci yatıyor. Onların tetiklediği, önünü açtığı süreçle misyonerlerin önü açılıyor. Bu cesaretle bugün misyonerler incilleri evlerimize kadar getirip, sokak aralarına kadar kilise evi açıyorlar. "Her Nemrut'a bir Musa" mantığıyla Prof. Dr. Haydar Baş bugün iman bildiği her konuda olduğu gibi Dinlerarası Diyalog için de bir vatan ve din müdafaası yapıyor. Yaptığı mücadelenin esasında ise dinin hükümleri ve fikrin saygısı, saygınlığı var. Yani ortada hem bir iman, hem de seviye var! Şimdi ülkenin vatan ve din bahsinde satışa çıktığı şu günlerde Eric Edelman'ın onurlandırdığı (!) grup, Hareket'e iftiralar atmaya, tam bir fikir seviyesizliği içinde kalemşörlerini saldırtmaya çalışıyorlar.
Güya BTP'ye 28 Şubat'ta dokunulmamışmış. Hani bu cümleden şunu demeye çalışıyor! Fethullah Gülen Amerika'da, siz hala Anadolu'dasınız! Bu nasıl oluyor da oluyor?
Birincisi Fethullah Gülen 28 Şubat'ı hiç bir zaman kötülemedi. Erbakan'ın bu sonucu hak ettiğini, imam-hatiplerin kapatılması gerektiğini Fethullah Gülen bizzat TV ekranlarında ifade etti! İkincisi Fethullah Gülen'i Amerika'ya kaçırtan neden asla "İslam" bahsi değildir ve olmamıştır. Fethullah Gülen'i Washington'da tutan derin bir suç vardır. O nedenle kendileri CIA çiftliklerinde misafir edilmekte, o nedenle hükümetten gelen "hiçbir sakınca yok" davetine icabet edememektedir.
Üçüncüsü biz 28 Şubat'ın bir tiyatro olduğunu, esas oyunun millete oynandığını, bu süreçten kimin kazançlı çıktığına bakarak 28 Şubat'ın dinamiklerinin bulunabileceğini söyledik.
28 Şubat'ın kâr hanesindeki yabancı adresler ortada. İçerde büyütülen adres acaba kim oldu? Dinlerarası Diyalog grubu değil mi?
Şimdi belden aşağı oynanan oyunlarla, 3-5 yazıyla, dedikodu internetçiliğiyle zarar verdireceklerini zannediyorlar!
Bunu daha önce deneyenler oldu! Hangi mahkeme kararlarıyla karşı karşıya kaldıklarını onlara sorabilirsiniz! Belden aşağı vurmaya, şantaj korosuna dahil olmaya gelince? Bizim bu seviyesizliği deşifre edecek çok şey ve söyleyeceğimiz çok yazı olur! Mesela papazlarla kurulan dostluğun "cinsel" arka planını anlatabiliriz! ABD'deki kadim dostluğa, müzmin bekarlığa aynalar tutabiliriz.
Seviye ortadan kalkarsa, olacak şeyler bunlar!
3. sınıf gazetecilik örnekleriyle toslayacağınız liman bu olur!
Yazıya devam edeceğim...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.