Bu seçimlerde 'geleneksel' partiler ağır darbe aldı. MHP ile DYP tabanlarının üzerine çakıldı. ANAP ise Ahmet Özal'ı saflarına katmasına rağmen, Özal'ın mirasını tümüyle tüketti. 19 yıldır gündemde olan Yılmaz'ın siyasi hayatı da sona erdi. Öte yandan vatandaş ülkeyi 1994'te krize sokan DYP Lideri Çiller'i de affetmedi
Vatandaş, ülkeyi krize sokanları hiç mi hiç affetmedi. DSP yüzde 22.3'ten yüzde 1.2'ye düşerek, bir siyasi partinin alabileceği en büyük darbeyi yedi. Benzer şekilde ANAP ve MHP eridi. 1999'daki seçimlerde toplamda yüzde 54 oy alan bu partiler, yüzde 14'e düştü. Türkiye'nin yaşadığı iki krizin bundaki payı korkunçtu. Medya bu öfkeyi ustaca Erdoğan lehine kanalize etti.
Vatandaşın hali, "öfkeyle oturan zararla kalkar" deyişini doğrular nitelikte. Çünkü, medya yönlendirmesiyle Meclis'e giren 2 partinin ortak özelliği IMF yanlısı politika izleyeceklerini deklare etmeleri. Zaten IMF ile görüşeceğini açıklayan AKP ve CHP, Meclis'e giren iki parti oldu. Netice olarak bu seçimler vatandaşın programın içeriğinden çok uygulayacak kişilere baktığını da ortaya koydu.
Bu seçimlerde "gürültülü seçim kampanyası" ile belli bir düzeyde oy alınabileceğini Genç Parti gösterdi. Paranın gücünün iktidar getirmese de, belli oranda oy getirdiği görüldü. Genç Parti'nin şatafatlı konserler eşliğinde dile getirdiği "vaatler" de bunda kısmen etkili oldu.
Ve MHP'nin çöküşü... MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "aşırı statükocu tutumu ve hükümetin geleceğini, savunduğu temel görüşlerden üstün tutması" sonunu getirdi. Şayet Bahçeli, 12 Ocak 2000 tarihinde toplanan liderler zirvesinde Avrupa Birliği uğruna Abdullah Öcalan'ı ipten kurtarmayıp, hükümeti terketseydi; ne Kasım 2000 ne de Şubat 2001 krizlerine tutulacaktı. Böylece çökmeyecekti! Bu da gösteriyor ki, siyasi parti lideri gerektiğinde "ilkeleri" için yumruğunu masaya vurmalı. Aynı şeyi Erbakan Mart 1997'de yapsaydı, bu hallerle karşılaşmazdı.
DEVAMI İÇİN RECEP BAHAR'IN YAZISININ LİNKİNE TIKLAYINIZ
Vatandaş, ülkeyi krize sokanları hiç mi hiç affetmedi. DSP yüzde 22.3'ten yüzde 1.2'ye düşerek, bir siyasi partinin alabileceği en büyük darbeyi yedi. Benzer şekilde ANAP ve MHP eridi. 1999'daki seçimlerde toplamda yüzde 54 oy alan bu partiler, yüzde 14'e düştü. Türkiye'nin yaşadığı iki krizin bundaki payı korkunçtu. Medya bu öfkeyi ustaca Erdoğan lehine kanalize etti.
Vatandaşın hali, "öfkeyle oturan zararla kalkar" deyişini doğrular nitelikte. Çünkü, medya yönlendirmesiyle Meclis'e giren 2 partinin ortak özelliği IMF yanlısı politika izleyeceklerini deklare etmeleri. Zaten IMF ile görüşeceğini açıklayan AKP ve CHP, Meclis'e giren iki parti oldu. Netice olarak bu seçimler vatandaşın programın içeriğinden çok uygulayacak kişilere baktığını da ortaya koydu.
Bu seçimlerde "gürültülü seçim kampanyası" ile belli bir düzeyde oy alınabileceğini Genç Parti gösterdi. Paranın gücünün iktidar getirmese de, belli oranda oy getirdiği görüldü. Genç Parti'nin şatafatlı konserler eşliğinde dile getirdiği "vaatler" de bunda kısmen etkili oldu.
Ve MHP'nin çöküşü... MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "aşırı statükocu tutumu ve hükümetin geleceğini, savunduğu temel görüşlerden üstün tutması" sonunu getirdi. Şayet Bahçeli, 12 Ocak 2000 tarihinde toplanan liderler zirvesinde Avrupa Birliği uğruna Abdullah Öcalan'ı ipten kurtarmayıp, hükümeti terketseydi; ne Kasım 2000 ne de Şubat 2001 krizlerine tutulacaktı. Böylece çökmeyecekti! Bu da gösteriyor ki, siyasi parti lideri gerektiğinde "ilkeleri" için yumruğunu masaya vurmalı. Aynı şeyi Erbakan Mart 1997'de yapsaydı, bu hallerle karşılaşmazdı.
DEVAMI İÇİN RECEP BAHAR'IN YAZISININ LİNKİNE TIKLAYINIZ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.