İstanbul, İsrail vurgulu iki terör eyleminin ardından bu kez de İngiltere başlıklı saldırılarla vuruldu.
İkinci eylemin birincinin devamı olduğu, kullanılan yöntem, devamlılık ve dehşetten anlaşılıyor.
İlk saldırının ardından yapılan iki değerlendirme vardı, onun altını çizelim.
1-Türkiye hedef değildir. Dolayısıyla hiç değilse "ana mesajın" bizimle bir ilgisi yoktur.
2-Saldırılar münferittir. Devamı gelmez, Türkiye'yi terkeder.
Biz Sinagog saldırılarının ardından bu eylemlerin devamının geleceğini ve mesajın Türkiye'ye yönelik olduğunu yazmıştık. Maalesef söylediklerimiz çok acı bir şekilde de olsa kendini doğruladı.
Şimdi herkesin şapkasını önüne koyarak bir sağlıklı değerlendirme yapmasının zamanı gelmiştir.
Şunu gördük ki, Ömer Çelik'in "mesajı almıyoruz" yazısını bir gün sonra Başbakan'ın ağzından duymakla bu işler olmuyor. Hahambaşı ziyaretleriyle de olmuyor. Olayı "Musevilerle kardeşiz, aynı Allah'a inanıyoruz" itikadi sapkınlığına götürmeklede olmuyor.
Soru Türkiye'nin nerede doğru, nerede yanlış yaptığı noktasında ortaya koyacağı tespitte düğümleniyor.
Birinci terör eylemi sonrası verdiğimiz mesajların, ikinci eylemi hazırladığı maalesef ortaya çıktı. Demekki bu söylem bu ülke insanının ölmesini, teröre hedef olmasını engellemiyor.
Öyleyse yanlışta ısrar etmeyip, doğruyu ortaya koymak zorundayız.
İsterseniz bu doğrular ne olabilir, yada doğruların izini son yaşadığımız olaylardan çıkarmaya çalışmadan önce, hangi noktadayız onu önce bir anlamaya çalışalım.
Karar verildi mi? Yoksa karara mı zorlanıyoruz?
Birinci dünya savaşı biliyorsunuz, Avusturya-Macaristan arşüdüküne yapılan bir terör saldırısıyla başlamıştı. 11 Eylül ise hafızalarda taptaze duruyor yada tutuluyor.
Birinci olayla 40 milyon insanın öldüğü savaş başlamış, ikinci eylemle ise ABD, çeyrek milyon Coni'si ve 1 Trilyon Dolar bütçesiyle kıtasından çıkarılarak Orta Doğu'ya indirilmişti.
Şunu anlatmaya çalışıyoruz; Konu ciddidir. Ve görünen o ki terörün adı, Türkiye için bir yerlere zorlanmak ve sürüklenmekle eş anlamlıdır.
Terör genellikle bu taşıma sürüklenme olayları pişirildikten, karar verildikten sonra geniş halk kitlelerini ikna etmek içinde kullanılabiliyor.
Yani Birinci Dünya Savaşı zaten çıkacaktı, yada ABD zaten dünya hakimiyeti adına Orta Doğu'ya gelecekti. Yapılan terör bu işin meşruiyet çizgisini yada gerekçesini oluşturdu, hepsi bu.
Şimdi hangi noktada olduğumuzu anlama vaktidir. "Yani karar verildi, Türkiye'nin karar vericileri de bu hükme uydu bir yerlere mi uçuruluyoruz" da bunun gerekçesi üretiliyor? Yoksa güç savaşları içinde Türkiye'nin iradesi fesada uğratılarak, ikna edilmeye mi çalışılıyor?
Emin olun El-Kaide'den daha anlamlı soru budur. Cevabı aramak için ise son dönemde yaşadıklarımıza bir bakalım.
Tamam mı, devam mı?
Hükumet 7 Ekim'de hiç gereği olmadığı halde, Irak'a asker gönderme tezkeresini çıkardı. Tezkereyi hiç kimse istemiyordu. Ne ABD, ne Irak'taki unsurlar, nede Kürtler...
İktidar buna rağmen Türkiye'yi gidemeyeceği kesin olan bir savaşın içine soktu. Yani Oturduğumuz yerden "İşgale ortak" olduk.
Eğer bu gün bu eylemler İstanbul'u üs olarak seçiyor, hedefe oturtuyorsa mutlaka bu tezkerenin etkisi var.
Fakat en az bu olay kadar önemli başka şeyler de var. Türkiye bugün 80 yıllık Cumhuriyeti'nin sonunda bir karara zorlanıyor.
Tamam mı, Devam mı diyecek kadar önemli, kritik ve hayati zorlamalar bunlar.
Örneğin Kıbrıs, örneğin Ege, örneğin K.Irak, örneğin Patrikhane, örneğin Heybeliada, örneğin Ermeni meselesi gibi...
Bu konulardaki talepler ciddi noktalar ulaşmış ve Türkiye bir karar alma sürecinin içine sokulmuştur.
Ankara ya bunlara evet diyecek ve Cumhuriyetini kendi elleriyle tasfiye edecek, yada hayır diyecek ve bu kezde "zorun kanunlarıyla" karı karşıya kalacaktır. Terör işte bu tarihi imzanın yansıması olarak karşımıza çıkıyor olabilir.
Ölenler için, terör için üzüntümüz sonsuzdur. Ancak Türkiye'nin üzerindeki "paylaşım kavgalarını" 70 Milyon insanı ile paylaşmaya ve mutlaka ama mutlaka içerideki bahçesini "milli bir duruşta" temizlemeye, düzeltmeye ihtiyacı vardır.
İkinci eylemin birincinin devamı olduğu, kullanılan yöntem, devamlılık ve dehşetten anlaşılıyor.
İlk saldırının ardından yapılan iki değerlendirme vardı, onun altını çizelim.
1-Türkiye hedef değildir. Dolayısıyla hiç değilse "ana mesajın" bizimle bir ilgisi yoktur.
2-Saldırılar münferittir. Devamı gelmez, Türkiye'yi terkeder.
Biz Sinagog saldırılarının ardından bu eylemlerin devamının geleceğini ve mesajın Türkiye'ye yönelik olduğunu yazmıştık. Maalesef söylediklerimiz çok acı bir şekilde de olsa kendini doğruladı.
Şimdi herkesin şapkasını önüne koyarak bir sağlıklı değerlendirme yapmasının zamanı gelmiştir.
Şunu gördük ki, Ömer Çelik'in "mesajı almıyoruz" yazısını bir gün sonra Başbakan'ın ağzından duymakla bu işler olmuyor. Hahambaşı ziyaretleriyle de olmuyor. Olayı "Musevilerle kardeşiz, aynı Allah'a inanıyoruz" itikadi sapkınlığına götürmeklede olmuyor.
Soru Türkiye'nin nerede doğru, nerede yanlış yaptığı noktasında ortaya koyacağı tespitte düğümleniyor.
Birinci terör eylemi sonrası verdiğimiz mesajların, ikinci eylemi hazırladığı maalesef ortaya çıktı. Demekki bu söylem bu ülke insanının ölmesini, teröre hedef olmasını engellemiyor.
Öyleyse yanlışta ısrar etmeyip, doğruyu ortaya koymak zorundayız.
İsterseniz bu doğrular ne olabilir, yada doğruların izini son yaşadığımız olaylardan çıkarmaya çalışmadan önce, hangi noktadayız onu önce bir anlamaya çalışalım.
Karar verildi mi? Yoksa karara mı zorlanıyoruz?
Birinci dünya savaşı biliyorsunuz, Avusturya-Macaristan arşüdüküne yapılan bir terör saldırısıyla başlamıştı. 11 Eylül ise hafızalarda taptaze duruyor yada tutuluyor.
Birinci olayla 40 milyon insanın öldüğü savaş başlamış, ikinci eylemle ise ABD, çeyrek milyon Coni'si ve 1 Trilyon Dolar bütçesiyle kıtasından çıkarılarak Orta Doğu'ya indirilmişti.
Şunu anlatmaya çalışıyoruz; Konu ciddidir. Ve görünen o ki terörün adı, Türkiye için bir yerlere zorlanmak ve sürüklenmekle eş anlamlıdır.
Terör genellikle bu taşıma sürüklenme olayları pişirildikten, karar verildikten sonra geniş halk kitlelerini ikna etmek içinde kullanılabiliyor.
Yani Birinci Dünya Savaşı zaten çıkacaktı, yada ABD zaten dünya hakimiyeti adına Orta Doğu'ya gelecekti. Yapılan terör bu işin meşruiyet çizgisini yada gerekçesini oluşturdu, hepsi bu.
Şimdi hangi noktada olduğumuzu anlama vaktidir. "Yani karar verildi, Türkiye'nin karar vericileri de bu hükme uydu bir yerlere mi uçuruluyoruz" da bunun gerekçesi üretiliyor? Yoksa güç savaşları içinde Türkiye'nin iradesi fesada uğratılarak, ikna edilmeye mi çalışılıyor?
Emin olun El-Kaide'den daha anlamlı soru budur. Cevabı aramak için ise son dönemde yaşadıklarımıza bir bakalım.
Tamam mı, devam mı?
Hükumet 7 Ekim'de hiç gereği olmadığı halde, Irak'a asker gönderme tezkeresini çıkardı. Tezkereyi hiç kimse istemiyordu. Ne ABD, ne Irak'taki unsurlar, nede Kürtler...
İktidar buna rağmen Türkiye'yi gidemeyeceği kesin olan bir savaşın içine soktu. Yani Oturduğumuz yerden "İşgale ortak" olduk.
Eğer bu gün bu eylemler İstanbul'u üs olarak seçiyor, hedefe oturtuyorsa mutlaka bu tezkerenin etkisi var.
Fakat en az bu olay kadar önemli başka şeyler de var. Türkiye bugün 80 yıllık Cumhuriyeti'nin sonunda bir karara zorlanıyor.
Tamam mı, Devam mı diyecek kadar önemli, kritik ve hayati zorlamalar bunlar.
Örneğin Kıbrıs, örneğin Ege, örneğin K.Irak, örneğin Patrikhane, örneğin Heybeliada, örneğin Ermeni meselesi gibi...
Bu konulardaki talepler ciddi noktalar ulaşmış ve Türkiye bir karar alma sürecinin içine sokulmuştur.
Ankara ya bunlara evet diyecek ve Cumhuriyetini kendi elleriyle tasfiye edecek, yada hayır diyecek ve bu kezde "zorun kanunlarıyla" karı karşıya kalacaktır. Terör işte bu tarihi imzanın yansıması olarak karşımıza çıkıyor olabilir.
Ölenler için, terör için üzüntümüz sonsuzdur. Ancak Türkiye'nin üzerindeki "paylaşım kavgalarını" 70 Milyon insanı ile paylaşmaya ve mutlaka ama mutlaka içerideki bahçesini "milli bir duruşta" temizlemeye, düzeltmeye ihtiyacı vardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021