‘Medine Benimle ve seninle düzendedir’
Resûlullah (s.a.a.) Tebük’e giderken Hz. Ali’yi halife bıraktı ve buyurdu: “Dön, Benim halifem ol. Çünkü Medine ancak Benimle ve seninle düzene girer; sen, Ehl-i Beyt’im içinde ve hicret yurdumda Benim halifemsin; Mûsâ’ya Hârun ne menziledeyse sen de Bana o menziledesin”
06.06.2022 06:00:00





Hz. Ali, Cenâb-ı Peygamber'in son gazvesi olan Tebük gazvesinde bulunmamıştır. Bunun sebebi de Hz. Peygamber tarafından Medine'de halife olarak bırakılmasıdır.
Bizans İmparatoru Hırakl'ın Hz. Muhammed aleyhine bir ordu topladığı, Hristiyan Arapların da ona yardım ettikleri haber alınmıştı. Müslümanlar sıkıntıdaydı. Bu yüzden hazırlanan orduya, sıkıntı ordusu anlamına gelen "Ceyşü'l-Usra" denildi. Ashab, kadınlar bile ziynet eşyalarını vermek suretiyle büyük feragatte ve fedakârlıkta bulundu. Yirmi beş bin kişilik bir ordu hazırlandı, harekete geçildi. Bu seferde savaş olmadı, Hristiyanların bir kısmı, vergiye bağlandı, geriye dönüldü.
Hz. Peygamber, savaşa çıkarken Allah'a hamd ü senâ etmiş ve halka şu hutbeyi okumuştu:
"Ey insanlar, şüphe yok ki sözün en doğrusu, Allah'ın Kitabıdır, lafın en iyisi, Allah'tan çekinme kelimesidir, şeriatların en hayırlısı İbrahim'in şeriatıdır, sünnetlerin en hayırlısı, Muhammed'in sünnetidir, sözün ey yücesi, Allah'ı zikirdir, kıssaların en güzeli şu Kur'an'dır. İşlerin hayırlısı, ifrat ve tefrite sığmayan ortalama iştir, işlerin en kötüsü, bir asla dayanmadan icat edilenidir. Hidayetin en güzeli, Peygamber'in hidayetidir. Ölümün en hayırlısı şehit olarak ölmektir. Sapıklığın en körü, hidayetten sonra sapmaktır. İşlerin en hayırlısı, faydalı olanıdır, hidayetin en hayırlısı, uyulan hidayettir. Körlüğün en fazlası gönül körlüğüdür. Veren el, vermeyen elden hayırlıdır. Az da olsa, yeter de olsa verilen şey çok verilen fakat insanı oyalayıp hevâ ve hevesine uyduran, kibre, gurura sevk edenden hayırlıdır. Mazeretin en kötüsü, ölüm gelip çatınca getirilen mazerettir. Nedâmetin kötüsü, kıyamet günü nâdim olmaktır. Dilin en büyük hatası yalandır, zenginliğin en hayırlısı gönül zenginliğidir. Azığın en hayırlısı, Allah'tan çekinmektir. Hikmetin başı, Allah korkusudur, cahiliye devrindeki işlerden uzaklaşmaktır. Sarhoşluk, ateşin kucağına düşmektir. İçki, günahla kucaklaşmak, buluşmaktır. Kadınlar, şeytanın ipleridir, gençlik, delilikten bir kısımdır. Kazancın en kötüsü, fâizle kazançtır. Yenen şeylerin en fenası, yetim malını yemektir. Kutlu, o kişidir ki başkalarının halinden öğüt alır, kutsuz o kişidir ki ana karnında kutsuzluk kazanır. Biriniz, alabildiğine mala sahip olsa gene de iş, sonunda belli olur ve amelde bulunanların, sonuna bakılır; her gelecek, yakındır. İnanç sâhibine sövmek kötülüktür, mü'minle savaş küfürdür, onun etini yemek (gıyabında aleyhinde bulunmak), Allah'a isyan etmektir; malı, kanı gibi haramdır. Allah'a dayanana bu inanç yeter, dayanan üst olur, bağışlayanı Allah bağışlar, hiddetini yenene Allah ecir (sevap) verir, musibete uğrayan sabrederse, Allah, ona karşılığını verir."
Hz. Muhammed, bu savaşa çıkarken münafıkların şerrini gidermek üzere Hz. Ali'yi, Medine'de, yerine halife bıraktı. Münafıklar, "Ali'yi istemediğinden götürmedi" gibi sözler söylediler. Hz. Ali, bu söylentileri duyunca silâhını aldı, Hz. Peygamber'le buluştu, sözlerini anlattı. Resûlullah, "Yalan söylemişler, dön, Benim halifem ol, ehlimin ve ehlinin arasında Beni temsil et, çünkü Medine ancak Benimle ve seninle düzene girer; sen, Ehl-i Beyt'im içinde ve hicret yurdumda Benim halifemsin; Mûsâ'ya Hârun ne menziledeyse sen de Bana o menziledesin, razı değil misin? Ancak, Benden sonra peygamber yok" buyurdu. Hz. Ali, "Razı oldum, razı oldum" dedi.
Bizans İmparatoru Hırakl'ın Hz. Muhammed aleyhine bir ordu topladığı, Hristiyan Arapların da ona yardım ettikleri haber alınmıştı. Müslümanlar sıkıntıdaydı. Bu yüzden hazırlanan orduya, sıkıntı ordusu anlamına gelen "Ceyşü'l-Usra" denildi. Ashab, kadınlar bile ziynet eşyalarını vermek suretiyle büyük feragatte ve fedakârlıkta bulundu. Yirmi beş bin kişilik bir ordu hazırlandı, harekete geçildi. Bu seferde savaş olmadı, Hristiyanların bir kısmı, vergiye bağlandı, geriye dönüldü.
Hz. Peygamber, savaşa çıkarken Allah'a hamd ü senâ etmiş ve halka şu hutbeyi okumuştu:
"Ey insanlar, şüphe yok ki sözün en doğrusu, Allah'ın Kitabıdır, lafın en iyisi, Allah'tan çekinme kelimesidir, şeriatların en hayırlısı İbrahim'in şeriatıdır, sünnetlerin en hayırlısı, Muhammed'in sünnetidir, sözün ey yücesi, Allah'ı zikirdir, kıssaların en güzeli şu Kur'an'dır. İşlerin hayırlısı, ifrat ve tefrite sığmayan ortalama iştir, işlerin en kötüsü, bir asla dayanmadan icat edilenidir. Hidayetin en güzeli, Peygamber'in hidayetidir. Ölümün en hayırlısı şehit olarak ölmektir. Sapıklığın en körü, hidayetten sonra sapmaktır. İşlerin en hayırlısı, faydalı olanıdır, hidayetin en hayırlısı, uyulan hidayettir. Körlüğün en fazlası gönül körlüğüdür. Veren el, vermeyen elden hayırlıdır. Az da olsa, yeter de olsa verilen şey çok verilen fakat insanı oyalayıp hevâ ve hevesine uyduran, kibre, gurura sevk edenden hayırlıdır. Mazeretin en kötüsü, ölüm gelip çatınca getirilen mazerettir. Nedâmetin kötüsü, kıyamet günü nâdim olmaktır. Dilin en büyük hatası yalandır, zenginliğin en hayırlısı gönül zenginliğidir. Azığın en hayırlısı, Allah'tan çekinmektir. Hikmetin başı, Allah korkusudur, cahiliye devrindeki işlerden uzaklaşmaktır. Sarhoşluk, ateşin kucağına düşmektir. İçki, günahla kucaklaşmak, buluşmaktır. Kadınlar, şeytanın ipleridir, gençlik, delilikten bir kısımdır. Kazancın en kötüsü, fâizle kazançtır. Yenen şeylerin en fenası, yetim malını yemektir. Kutlu, o kişidir ki başkalarının halinden öğüt alır, kutsuz o kişidir ki ana karnında kutsuzluk kazanır. Biriniz, alabildiğine mala sahip olsa gene de iş, sonunda belli olur ve amelde bulunanların, sonuna bakılır; her gelecek, yakındır. İnanç sâhibine sövmek kötülüktür, mü'minle savaş küfürdür, onun etini yemek (gıyabında aleyhinde bulunmak), Allah'a isyan etmektir; malı, kanı gibi haramdır. Allah'a dayanana bu inanç yeter, dayanan üst olur, bağışlayanı Allah bağışlar, hiddetini yenene Allah ecir (sevap) verir, musibete uğrayan sabrederse, Allah, ona karşılığını verir."
Hz. Muhammed, bu savaşa çıkarken münafıkların şerrini gidermek üzere Hz. Ali'yi, Medine'de, yerine halife bıraktı. Münafıklar, "Ali'yi istemediğinden götürmedi" gibi sözler söylediler. Hz. Ali, bu söylentileri duyunca silâhını aldı, Hz. Peygamber'le buluştu, sözlerini anlattı. Resûlullah, "Yalan söylemişler, dön, Benim halifem ol, ehlimin ve ehlinin arasında Beni temsil et, çünkü Medine ancak Benimle ve seninle düzene girer; sen, Ehl-i Beyt'im içinde ve hicret yurdumda Benim halifemsin; Mûsâ'ya Hârun ne menziledeyse sen de Bana o menziledesin, razı değil misin? Ancak, Benden sonra peygamber yok" buyurdu. Hz. Ali, "Razı oldum, razı oldum" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.