Almanya büyüyen bir ekonomiye sahipti, ancak Mark'ı bırakıp Euro'ya geçtikten sonra, bu büyüyen ekonomiye karşılık piyasada bulunması gereken para miktarı sağlanamadı. Çünkü artık para basma hakkı Berlin'deki Bundesbank'ta değil, Frankfurt'taki Avrupa Merkez Bankası'ndadır.
Euro'ya geçen AB ülkelerinin borç stokları arttıSenyoraj geliri yerine borç alma yoluna giden başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin borç rakamlarında Euro'ya geçtikten sonra gözle görülür bir artış olduğunu gözlemlemekteyiz. Mesala Fransa'nın Konsolide borç stoğunun GSMH'sına oranı 2001 yılı sonunda % 57 iken 2004 yılında bu oran % 65.6'ya çıktı. 2005 yılında ise bu oran, % 66. 6 olarak beklenmektedir. Almanya'nın Konsolide borç stoğunun GSMH'sına oranı ise 2001 yılı sonunda % 59.4 iken, 2004 yılında bu oran % 66.3'e çıkmıştır. 2005 yılında ise % 67.8 olarak beklenmektedir. Genel olarak AB ortalamasına baktığımız zaman, Euro'ya geçmeden önce borç stoğunun toplam GSMH' ya oranı 90'lı yılların başında % 76.5 düzeyinden Euro'ya geçiş tarihi olan 2002 yılı sonunda % 69.5'e düşmüşken; bu tarihten sonra yeniden artmaya başlamıştır. 2004 yılında bu oran % 71. 2'ye çıkmış, 2005 yılında ise % 72.2 olarak beklenmektedir.
Gelir dağılımındaki dengesizlik deflasyona yol açarPeki deflasyonun sebebi sadece büyüyen ekonomilerde ortaya çıkan eksik talep mi? Elbette hayır. Bazen piyasada aksine fazla miktarda para olmasına rağmen yine de eksik talepten dolayı ekonomiler deflasyona girebilir. Gelir dağılımında dengesizlik şüphesiz deflasyonu doğuran en temel sebeplerden biri. Eğer toplumun büyük bir kısmı belli bir gelir seviyesinin altına düşerse artık tüketme kabiliyetini yitirmiş demektir.
Tüketim canlanmadan deflasyondan çıkılamazPiyasada fazla miktarda para olsa bile, bu para belli ellerde toplandığından dolayı, toplumun geri kalan büyük kesimine yeniden tüketme kabiliyeti kazandırılmadan ekonominin deflasyondan çıkması mümkün değildir. Yani faiz oranlarını düşürüp tüketimi arttırarak deflasyondan çıkılacağı kısmen doğrudur. Ancak asla yeterli değildir. Çünkü faiz oranları sıfırlansa dahi bankada parası olan kesim parasını tüketime kaydıracaktır. Ya parası olmayanlar? Onlar için bu politikanın hiçbir faydası olmayacaktır.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLERProf.Dr. Ferit Hakan BAYKAL / Marmara Üniversitesi MEM, toplumun tamamına fayda sunmaktadırMilli Ekonomi Modeli, diğer modellerde olduğu gibi modele uygun insan ve ekonomi tanımı yapmak yerine insanın ve ekonominin gerçeklerine uygun bir model tanımı yapmıştır. Hayaller ve beklentiler modelin temelini oluşturmamıştır. Dolayısıyla gerçeklerden hareket eden bir modelin amaçladığı noktaya varacağından şüphe duyulmaması gerekir.MEM'de para sadece bir değişim ve değer saklama aracı olarak görülmemiştir. Paranın tahrik unsuru olarak işlemci özelliği ve hizmetlerin karşılığı olma vasfı da temel alınmıştır. Serbest piyasa anlayışı ve devlet kavramına da gerçekçi ve özgün bir bakış getirilmiştir. Piyasa açısından serbest piyasa modeli yerine devlet sadece alan değil, aldığından daha fazlasını verebilen kudreti olan irade olarak tanımlanmıştır. Sosyal devlet anlayışı en üst düzeyde modele dahil edilmiştir. Sosyal devletin hem sosyal adaleti hem de sürekli büyümeyi sağlayacağı ortaya koyulmuştur. MEM'de toplumun hiçbir kesimi birbirine rakip olarak algılanmamıştır. Toplumu oluşturan bireylerin tamamına fayda sağlayacak yaklaşımların önü açılmıştır. Toplumun yapısına uygun özgün kuralların gerçeklerle tespiti o modeli başarılı kılacaktır.
Euro'ya geçen AB ülkelerinin borç stokları arttıSenyoraj geliri yerine borç alma yoluna giden başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin borç rakamlarında Euro'ya geçtikten sonra gözle görülür bir artış olduğunu gözlemlemekteyiz. Mesala Fransa'nın Konsolide borç stoğunun GSMH'sına oranı 2001 yılı sonunda % 57 iken 2004 yılında bu oran % 65.6'ya çıktı. 2005 yılında ise bu oran, % 66. 6 olarak beklenmektedir. Almanya'nın Konsolide borç stoğunun GSMH'sına oranı ise 2001 yılı sonunda % 59.4 iken, 2004 yılında bu oran % 66.3'e çıkmıştır. 2005 yılında ise % 67.8 olarak beklenmektedir. Genel olarak AB ortalamasına baktığımız zaman, Euro'ya geçmeden önce borç stoğunun toplam GSMH' ya oranı 90'lı yılların başında % 76.5 düzeyinden Euro'ya geçiş tarihi olan 2002 yılı sonunda % 69.5'e düşmüşken; bu tarihten sonra yeniden artmaya başlamıştır. 2004 yılında bu oran % 71. 2'ye çıkmış, 2005 yılında ise % 72.2 olarak beklenmektedir.
Gelir dağılımındaki dengesizlik deflasyona yol açarPeki deflasyonun sebebi sadece büyüyen ekonomilerde ortaya çıkan eksik talep mi? Elbette hayır. Bazen piyasada aksine fazla miktarda para olmasına rağmen yine de eksik talepten dolayı ekonomiler deflasyona girebilir. Gelir dağılımında dengesizlik şüphesiz deflasyonu doğuran en temel sebeplerden biri. Eğer toplumun büyük bir kısmı belli bir gelir seviyesinin altına düşerse artık tüketme kabiliyetini yitirmiş demektir.
Tüketim canlanmadan deflasyondan çıkılamazPiyasada fazla miktarda para olsa bile, bu para belli ellerde toplandığından dolayı, toplumun geri kalan büyük kesimine yeniden tüketme kabiliyeti kazandırılmadan ekonominin deflasyondan çıkması mümkün değildir. Yani faiz oranlarını düşürüp tüketimi arttırarak deflasyondan çıkılacağı kısmen doğrudur. Ancak asla yeterli değildir. Çünkü faiz oranları sıfırlansa dahi bankada parası olan kesim parasını tüketime kaydıracaktır. Ya parası olmayanlar? Onlar için bu politikanın hiçbir faydası olmayacaktır.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
MİLLİ EKONOMİ MODELİ İÇİN NE DEDİLERProf.Dr. Ferit Hakan BAYKAL / Marmara Üniversitesi MEM, toplumun tamamına fayda sunmaktadırMilli Ekonomi Modeli, diğer modellerde olduğu gibi modele uygun insan ve ekonomi tanımı yapmak yerine insanın ve ekonominin gerçeklerine uygun bir model tanımı yapmıştır. Hayaller ve beklentiler modelin temelini oluşturmamıştır. Dolayısıyla gerçeklerden hareket eden bir modelin amaçladığı noktaya varacağından şüphe duyulmaması gerekir.MEM'de para sadece bir değişim ve değer saklama aracı olarak görülmemiştir. Paranın tahrik unsuru olarak işlemci özelliği ve hizmetlerin karşılığı olma vasfı da temel alınmıştır. Serbest piyasa anlayışı ve devlet kavramına da gerçekçi ve özgün bir bakış getirilmiştir. Piyasa açısından serbest piyasa modeli yerine devlet sadece alan değil, aldığından daha fazlasını verebilen kudreti olan irade olarak tanımlanmıştır. Sosyal devlet anlayışı en üst düzeyde modele dahil edilmiştir. Sosyal devletin hem sosyal adaleti hem de sürekli büyümeyi sağlayacağı ortaya koyulmuştur. MEM'de toplumun hiçbir kesimi birbirine rakip olarak algılanmamıştır. Toplumu oluşturan bireylerin tamamına fayda sağlayacak yaklaşımların önü açılmıştır. Toplumun yapısına uygun özgün kuralların gerçeklerle tespiti o modeli başarılı kılacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.