Manevi değerler giderse, devlet de gider
Tarihçi-Yazar Tahsin Aydın, İcmal Gençlik Derneği Trabzon Şubesi'nin organize ettiği 'Kaybolan Değerlerimiz' panelinde yaptığı konuşmada, "Eğer bir toplumun maddi unsurları ayakta ama manevi unsurlarını kaybetmişse, o toplum maddi unsurlarını da kaybedecek ve bir daha devlet kuramayacaktır" dedi
20.09.2019 00:00:00





YENİ MESAJ / DETAY HABER
Son dönemlerde özellikle Türk medyası tarafından söz birliği edilmişçesine aralıksız olarak ekranları işgal eden gayriahlaki dizi bombardımanlarıyla Türk gençliği hedef alınıyor.
İcmal Gençlik Derneği Trabzon Şubesi tarafından organize edilen 'Kaybolan Değerlerimiz' konulu panelle bu vahim gidişata dikkat çekilerek, çözümler ortaya konuldu.
Üçüncü kez gerçekleştirilen panel Trabzon Ortahisar Belediyesi salonunda yapıldı. Halkın yoğun bir katılım sağlayarak ilgi gösterdiği panelin onur konuğu ise BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
Moderatörlüğünü Av. Haydar Ergan'ın yaptığı panelin konuşmacıları; Eğitimci-Tarihçi Tahsin Aydın, İlahiyatçı Ali Altunbaş ve Av. Mustafa Hayri Ergan'dı.
Adliye koridorları ibretlik
Panelin ilk konuşmacısı Av. Mustafa Hayri Ergan özellikle son yıllarda yaşanan ve adliye koridorlarına yansıyan gayri ahlaki olaylardan çok çarpıcı örnekler verdi.
Ergan, özellikle son 20 yıllık zaman diliminde medyanın da olumsuz yayın bombardımanlarıyla Türk gençliğinin gayri ahlaki yollara evrildiğini ve maalesef bu olumsuz gelişmelerin giderek toplumda normalmiş gibi kabul görmeye başladığının altını çizdi.
Ergan, Türk milletinin nasıl bir gençliğe sahip olması halinde maddi ve manevi hastalıklardan korunabileceğine ilişkin en canlı örnek olarak da Prof. Dr. Haydar Baş'ın nefesiyle yetişen İcmal Gençliği'ni adres gösterdi.
Devleti ayakta tutan iki unsur
Panelin son konuşmacısı Eğitimci ve Tarihçi-Yazar Tahsin Aydın ise yaptığı konuşmasında, toplumsal ahlaki çöküntüye dair tarihten günümüze çarpıcı örnekler verdi.
Toplumda yaşanan ahlaki yozlaşmanın önüne geçebilmek için her bireye görevler düştüğünü belirterek, ahlaken çöküş içinde olan bir toplumun devletini bile kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceği tespitini yapan Aydın, şöyle konuştu: "İsmail Hami Danişmend ismini, bilmem bilir misiniz? Osmanlı devleti üzerine İslam medeniyeti ve Türkler üzerine sayısız eseri olan bir ilim insanı. Danişmend'e göre devletleri kuran ve ayakta tutan iki ana unsur vardır. Danişmend maddi unsuru, toprak, asker, millet vb. öğelerle tanımlarken manevi unsuru da din, ahlak, gelenek ve görenek olarak tanımlamakta ve şu hayati noktayı eklemektedir: 'Eğer bir toplum maddi unsurunu kaybetmiş lakin manevi unsurları sağlam ise yeniden bir devlet kurabilir. Eğer bir toplumun maddi unsurları ayakta ama manevi unsurlarını kaybetmiş ise maddi unsurlarını da kaybedecek ve bir daha devlet kuramayacak. Ve o toplum başka milletlerin uşağı durumuna düşecektir.' Danişmend Hocanın dediklerini doğrular birkaç örnek verelim; Endülüs'teki İslam devleti son dönemlerine bakıldığında maddi unsuru ayakta olmasına rağmen manevi unsurlarını tamamen kaybettiler. Müslümanlar Kur'an'dan ziyade Aristo ve Eflatun'u öne çıkarmaya başladılar, Yahudi ve Hıristiyanlar ile diyalog içerisinde olup kendi inanç ve akaitlerini bozmaya başladılar. İçki, fuhuş, faiz, adam kayırma, rüşvet toplumda artmaya başladı. Sonuç; İspanyollar geldi Endülüs'ü yıktı bir tane bile Müslüman bırakmadı.
Endülüs'te böyle oldu da (!) Anadolu da olmadı mı? Anadolu Selçuklu Devleti en parlak dönemi Alaaddin Keykubad zamanıdır. Devletin maddi unsurları güçlü olduğu gibi manevi unsurlar da güçlüydü. Çünkü Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Ahi Evran bu dönemde halkın eğitim ve ahlakı için çalışıyorlardı. Devlet de bu mana erlerine sahip çıkıyordu. Keykubad'ın zehirlenerek öldürülmesinden sonra devlet kademelerine gelenler, Frenklerden oluşan ordular kurarak Anadolu'da, Türkmen katliamına başladı. Bu mana erlerine düşman oldular. Devlet kademelerinde zevk-i sefa artarken içki ve fuhuş toplumda yaygınlaşmaya başladı. Sonuç; Moğollar geldi. Anadolu'da tabiri caizse taş üstünde taş bırakmayarak, büyük bir katliam yaptı. Selçuklular yıkıldı. Bu örnekleri başka devletlerle de çoğaltabiliriz. Eğer bugün biz, devletimizin yıkılmasını istemiyorsak aynı hatalara düşmememiz, devleti oluşturan hem maddi, hem de manevi unsurlara sahip çıkmamız gerekmektedir. Bugün konuşulan belki maddi kayıplardır ama asıl kayıpları maneviyatta yaşıyoruz. Bakın topluma. Kur'an'da geçen kavimlerin helak olmasına sebep olan bütün günahlar, ahlaksızlıklar her tarafı sarmış ve kimsenin de itirazı yok. Son söz olarak derim ki tek bir çare-çözüm ve adres vardır. O da Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kendisi ve ortaya koyduğu eşsiz çözümlerdir."
Toplumsal çürümeye doğru yol alınıyor
Panelin ikinci konuşmacısı İlahiyatçı Ali Altunbaş ise çürümeye yüz tutmuş toplumsal gayri ahlaki olumsuzluklara, ayetler ve hadisler ışığında yer erdi. Türk milletinin sağlam örf-adet ve gelenekleri olduğuna işaret eden Altunbaş, maalesef bu sermayenin de hoyratça kullanıldığına ve manevi olarak toplumsal bir çürümeye doğru yol alındığına dikkat çekti.
Türk eğitim sisteminin mutlaka bir Türk delikanlı ve Türk hanımefendi modeline ihtiyaç olduğuna vurgu yapan İlahiyatçı Ali Altunbaş, ne yazık ki bu alanda da hiç bir gayret ve niyetin olmadığını üzülerek görmekteyiz şeklinde konuştu.
Çözüm olarak milli ve manevi değerlerimize peygamberi bir ölçüde sahip çıkmak gerektiğinin altını çizen Altunbaş, özellikle yeni nesillerimizin eğitiminde Atatürk'ün çok iyi anlatılması ve anlaşılmasına gayret gösterilmesi, bunun da ancak Prof. Dr. Haydar Baş Bey tarafından kaleme alınan "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle mümkün olabileceğine dikkat çekti.
Son dönemlerde özellikle Türk medyası tarafından söz birliği edilmişçesine aralıksız olarak ekranları işgal eden gayriahlaki dizi bombardımanlarıyla Türk gençliği hedef alınıyor.
İcmal Gençlik Derneği Trabzon Şubesi tarafından organize edilen 'Kaybolan Değerlerimiz' konulu panelle bu vahim gidişata dikkat çekilerek, çözümler ortaya konuldu.
Üçüncü kez gerçekleştirilen panel Trabzon Ortahisar Belediyesi salonunda yapıldı. Halkın yoğun bir katılım sağlayarak ilgi gösterdiği panelin onur konuğu ise BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tı.
Moderatörlüğünü Av. Haydar Ergan'ın yaptığı panelin konuşmacıları; Eğitimci-Tarihçi Tahsin Aydın, İlahiyatçı Ali Altunbaş ve Av. Mustafa Hayri Ergan'dı.
Adliye koridorları ibretlik
Panelin ilk konuşmacısı Av. Mustafa Hayri Ergan özellikle son yıllarda yaşanan ve adliye koridorlarına yansıyan gayri ahlaki olaylardan çok çarpıcı örnekler verdi.
Ergan, özellikle son 20 yıllık zaman diliminde medyanın da olumsuz yayın bombardımanlarıyla Türk gençliğinin gayri ahlaki yollara evrildiğini ve maalesef bu olumsuz gelişmelerin giderek toplumda normalmiş gibi kabul görmeye başladığının altını çizdi.
Ergan, Türk milletinin nasıl bir gençliğe sahip olması halinde maddi ve manevi hastalıklardan korunabileceğine ilişkin en canlı örnek olarak da Prof. Dr. Haydar Baş'ın nefesiyle yetişen İcmal Gençliği'ni adres gösterdi.
Devleti ayakta tutan iki unsur
Panelin son konuşmacısı Eğitimci ve Tarihçi-Yazar Tahsin Aydın ise yaptığı konuşmasında, toplumsal ahlaki çöküntüye dair tarihten günümüze çarpıcı örnekler verdi.
Toplumda yaşanan ahlaki yozlaşmanın önüne geçebilmek için her bireye görevler düştüğünü belirterek, ahlaken çöküş içinde olan bir toplumun devletini bile kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceği tespitini yapan Aydın, şöyle konuştu: "İsmail Hami Danişmend ismini, bilmem bilir misiniz? Osmanlı devleti üzerine İslam medeniyeti ve Türkler üzerine sayısız eseri olan bir ilim insanı. Danişmend'e göre devletleri kuran ve ayakta tutan iki ana unsur vardır. Danişmend maddi unsuru, toprak, asker, millet vb. öğelerle tanımlarken manevi unsuru da din, ahlak, gelenek ve görenek olarak tanımlamakta ve şu hayati noktayı eklemektedir: 'Eğer bir toplum maddi unsurunu kaybetmiş lakin manevi unsurları sağlam ise yeniden bir devlet kurabilir. Eğer bir toplumun maddi unsurları ayakta ama manevi unsurlarını kaybetmiş ise maddi unsurlarını da kaybedecek ve bir daha devlet kuramayacak. Ve o toplum başka milletlerin uşağı durumuna düşecektir.' Danişmend Hocanın dediklerini doğrular birkaç örnek verelim; Endülüs'teki İslam devleti son dönemlerine bakıldığında maddi unsuru ayakta olmasına rağmen manevi unsurlarını tamamen kaybettiler. Müslümanlar Kur'an'dan ziyade Aristo ve Eflatun'u öne çıkarmaya başladılar, Yahudi ve Hıristiyanlar ile diyalog içerisinde olup kendi inanç ve akaitlerini bozmaya başladılar. İçki, fuhuş, faiz, adam kayırma, rüşvet toplumda artmaya başladı. Sonuç; İspanyollar geldi Endülüs'ü yıktı bir tane bile Müslüman bırakmadı.
Endülüs'te böyle oldu da (!) Anadolu da olmadı mı? Anadolu Selçuklu Devleti en parlak dönemi Alaaddin Keykubad zamanıdır. Devletin maddi unsurları güçlü olduğu gibi manevi unsurlar da güçlüydü. Çünkü Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Ahi Evran bu dönemde halkın eğitim ve ahlakı için çalışıyorlardı. Devlet de bu mana erlerine sahip çıkıyordu. Keykubad'ın zehirlenerek öldürülmesinden sonra devlet kademelerine gelenler, Frenklerden oluşan ordular kurarak Anadolu'da, Türkmen katliamına başladı. Bu mana erlerine düşman oldular. Devlet kademelerinde zevk-i sefa artarken içki ve fuhuş toplumda yaygınlaşmaya başladı. Sonuç; Moğollar geldi. Anadolu'da tabiri caizse taş üstünde taş bırakmayarak, büyük bir katliam yaptı. Selçuklular yıkıldı. Bu örnekleri başka devletlerle de çoğaltabiliriz. Eğer bugün biz, devletimizin yıkılmasını istemiyorsak aynı hatalara düşmememiz, devleti oluşturan hem maddi, hem de manevi unsurlara sahip çıkmamız gerekmektedir. Bugün konuşulan belki maddi kayıplardır ama asıl kayıpları maneviyatta yaşıyoruz. Bakın topluma. Kur'an'da geçen kavimlerin helak olmasına sebep olan bütün günahlar, ahlaksızlıklar her tarafı sarmış ve kimsenin de itirazı yok. Son söz olarak derim ki tek bir çare-çözüm ve adres vardır. O da Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kendisi ve ortaya koyduğu eşsiz çözümlerdir."
Toplumsal çürümeye doğru yol alınıyor
Panelin ikinci konuşmacısı İlahiyatçı Ali Altunbaş ise çürümeye yüz tutmuş toplumsal gayri ahlaki olumsuzluklara, ayetler ve hadisler ışığında yer erdi. Türk milletinin sağlam örf-adet ve gelenekleri olduğuna işaret eden Altunbaş, maalesef bu sermayenin de hoyratça kullanıldığına ve manevi olarak toplumsal bir çürümeye doğru yol alındığına dikkat çekti.
Türk eğitim sisteminin mutlaka bir Türk delikanlı ve Türk hanımefendi modeline ihtiyaç olduğuna vurgu yapan İlahiyatçı Ali Altunbaş, ne yazık ki bu alanda da hiç bir gayret ve niyetin olmadığını üzülerek görmekteyiz şeklinde konuştu.
Çözüm olarak milli ve manevi değerlerimize peygamberi bir ölçüde sahip çıkmak gerektiğinin altını çizen Altunbaş, özellikle yeni nesillerimizin eğitiminde Atatürk'ün çok iyi anlatılması ve anlaşılmasına gayret gösterilmesi, bunun da ancak Prof. Dr. Haydar Baş Bey tarafından kaleme alınan "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle mümkün olabileceğine dikkat çekti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.