Kalp, gerek madde gerekse mana olarak bütün organların, his ve duyguların merkezidir. Teslim edilmedikçe hiçbir gücün hakim olamayacağı en muhkem ve mahrem komuta merkezidir.
Orda mevcut olanı başkasının görmesi, bilmesi ve ona müdahalesi mümkün değildir. Bütün uzuvların yaşaması ve varlık sebeplerini yerine getirmesi tamamen kalbe bağlıdır. Bu bakımdan ilk teslim alınacak ve hiç teslim edilmeyecek olan yer kalptir. Ka'bûl-l Ahbar, kalbin uzuvlarla olan münasebetini şöyle anlatır;"Göz, insana yol gösterir. Kulak, gelecek tehlikeleri duyurur. Dil, tercümanlık yapar. Eller, kanat vazifesini görür. Ayaklar da posta hizmetlerini yerine getirirler. Kalp ise bir hükümdardır. Hükümdar huzur içerisinde olursa maiyeti ve ordusu da huzur bulur."Kalbin bütün uzuvlar üzerindeki müessiriyeti ki, bir insanın mû'min, kâfir veya münafık olması öncelikle kalbi bir yönelişle başlar. Sonra, ona bağlı uzuvlarda fikir ve aksiyon olarak ortaya çıkar. En basit ifadeler, tavırlar ve hareketler bile kalptekinin ortaya çıkmasından başka bir şey değildir.O halde insanda öncelikle ele alınacak, tanınacak, ihtiyaçları temin edilecek ve her türlü tehlikelere karşı korunacak olan kalptir.Genel bir çerçeve içerisinde insan ele alındığında ilk iş: Latif, Rabbani ve Ruhani olan kalbin, beşeri ve dünyevi duygulardan, düşüncelerden temizlenmesi, kendi yapısının gereği olan duygu ve düşüncelerin kalbe kazandırılmasıdır. Her mahluk gibi kalb de eksik ve muhtaç bir karakterde yaratılmıştır. O'nun eksikliği ve ihtiyaçları, ancak Allah'ı bilmek ve sevmek ve O'na ulaşmakla giderilir. Allah'ı bilmek, sevmek ve ulaşmak için de O'ndan haber getiren, O'nu sevdiren ve O'na götüren bir peygamber, elçi, rehber ve yol gereklidir. Bu özetin içerisinde, ilk insandan kıyamete kadar bütün peygamberler, Onların yolundan giden ulemalar, evliyalar ve her birinin yaşadığı, ifade ettiği bir tevhid yolu vardır. İşte bu yolda kalb, kendisine ulaşan haberler çerçevesinde Allah'a ve O'nun rızasına açık, gayrisine kapalı olmak zorundadır." (Ali Gedik /İcmal Dergisi'nden)
İman ve İnsan, Prof. Dr. Haydar Baş
Orda mevcut olanı başkasının görmesi, bilmesi ve ona müdahalesi mümkün değildir. Bütün uzuvların yaşaması ve varlık sebeplerini yerine getirmesi tamamen kalbe bağlıdır. Bu bakımdan ilk teslim alınacak ve hiç teslim edilmeyecek olan yer kalptir. Ka'bûl-l Ahbar, kalbin uzuvlarla olan münasebetini şöyle anlatır;"Göz, insana yol gösterir. Kulak, gelecek tehlikeleri duyurur. Dil, tercümanlık yapar. Eller, kanat vazifesini görür. Ayaklar da posta hizmetlerini yerine getirirler. Kalp ise bir hükümdardır. Hükümdar huzur içerisinde olursa maiyeti ve ordusu da huzur bulur."Kalbin bütün uzuvlar üzerindeki müessiriyeti ki, bir insanın mû'min, kâfir veya münafık olması öncelikle kalbi bir yönelişle başlar. Sonra, ona bağlı uzuvlarda fikir ve aksiyon olarak ortaya çıkar. En basit ifadeler, tavırlar ve hareketler bile kalptekinin ortaya çıkmasından başka bir şey değildir.O halde insanda öncelikle ele alınacak, tanınacak, ihtiyaçları temin edilecek ve her türlü tehlikelere karşı korunacak olan kalptir.Genel bir çerçeve içerisinde insan ele alındığında ilk iş: Latif, Rabbani ve Ruhani olan kalbin, beşeri ve dünyevi duygulardan, düşüncelerden temizlenmesi, kendi yapısının gereği olan duygu ve düşüncelerin kalbe kazandırılmasıdır. Her mahluk gibi kalb de eksik ve muhtaç bir karakterde yaratılmıştır. O'nun eksikliği ve ihtiyaçları, ancak Allah'ı bilmek ve sevmek ve O'na ulaşmakla giderilir. Allah'ı bilmek, sevmek ve ulaşmak için de O'ndan haber getiren, O'nu sevdiren ve O'na götüren bir peygamber, elçi, rehber ve yol gereklidir. Bu özetin içerisinde, ilk insandan kıyamete kadar bütün peygamberler, Onların yolundan giden ulemalar, evliyalar ve her birinin yaşadığı, ifade ettiği bir tevhid yolu vardır. İşte bu yolda kalb, kendisine ulaşan haberler çerçevesinde Allah'a ve O'nun rızasına açık, gayrisine kapalı olmak zorundadır." (Ali Gedik /İcmal Dergisi'nden)
İman ve İnsan, Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.