Lord Curzon’un ruhu aramızda dolaşıyor

Lozan görüşmelerinde İngiliz Heyeti Başkanı Lord Curzon, İsmet İnönü’ye “Şimdi bu masada verdiklerimizi, yakında ekonomik zorluklar içine düştüğünüzde geri alacağız” diye o zaman için tehdit, gelecek için sinyal vermişti.
Curzon öldü, gitti ama anlayışı ölmedi. Karşımızda ABD olarak, AB olarak, NATO olarak, BOP olarak, Diyalog olarak, IMF olarak, gümrük birliği olarak, demokrasi olarak, özgürlük olarak duruyor.
Ne hazindir ki, o zaman karşısında milyonlarını şehit vermiş ama dik duruşunda taviz vermemiş bu millet şimdi bu anlayış karşısında el pençe, beli bükük olarak duruyor.
Yine ne hazindir ki, oturdukları AB, ABD malı yumuşak koltuklarından Mondros’u, Sevr’i göremeyen zihniyetler, Milli Mücadeleyi başlatan ve Lozan’la yeni Türk devletini dünyaya resmen kabul ettiren Atatürk’ü hedeflerinden hiç düşürmüyorlar.
Sevr’i saklayıp, Lozan’ı hezimet olarak, ahiret karşılığı dünyayı elde etmek olarak algılayanlar, haliyle bugünkü Büyük Ortadoğu Projelerini, NATO işgallerini, AB anayasasını, yeni yapılacak olan anayasayı filan zafer olarak adlandırıp, anlatıyorlar.
Birinci Dünya savaşında, Sevr’de, Mondros’ta karşımızda olan zihniyetler Lozan’da da karşımızdaydı ve hala karşımızda. Lozan’da İtilaf devletleri (AB) bin bir tehdit ve şantajlarla Sevr’i hayata geçirmek istemişti. Bu anlayış kısmi isteklerine ulaşıp, bazı hayati konular muallâkta kalsa da Lozan, Türkiye Cumhuriyetinin tescilidir. Sonraki yıllarda M. Kemal Hatay, boğazlar sorununu halletse de Musul-Kerkük sorununa ömrü yetmemiştir.
Yine günümüzde iyi algılamamız gereken konulardan biride Lozan’da, Haçlı ittifakı karşısında Türk Milleti adına mücadele veren İsmet İnönü, iktidara geldiğinde geçmişini, verdiği mücadeleyi bir anda unutmasıdır.
İnönü, ABD’ye imtiyaz tanıyan ilk anlaşmayı, ABD ve sonrasında diğer Batılı devletlerle borçlanma anlaşmaları, eğitim anlaşmalarını, askeri işbirliği anlaşmalarını bizzat kendisi yapmıştır.
Ardından gelen iktidarlar da İsmet İnönü’den geri kalmadılar, kimi Atatürkçülük adına, kimi milliyetçilik, kimi din adına, kimi sağ kimi sol adına. Ama hep Türk Milletinin zararına olan süreci hızla işlettiler.
2012’ye geldiğimizde ise Haçlı ittifakının Sevr’de elde edemedikleri, Lozan’da kabul ettiremedikleri emir ve isteklerini şimdi kendi ellerimizle verdiğimizi acı bir şekilde yaşıyor ve görüyoruz. Yani Lord Curzon’un ruhu aramızda, içimizde dolaşıyor…
Türk Milletini tarihten silme anlaşması olan Sevr’i bir hatırlayalım…
1-İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak; ancak Osmanlı Devleti anlaşma koşullarına uymazsa İstanbul Türk’lerden alınacaktı.
2- Boğazlar her zaman bütün devletlerin gemilerine açık tutulacaktı. Uluslararası bir komisyon Boğazları yönetecek ancak komisyonda Türkiye bulunmayacaktı.
3- Anadolu’nun doğusunda iki yeni devlet kurulacaktı.
4- Ege Bölgesi’nin büyük bir bölümü ile İzmir Yunanlılara verilecekti…
5- Arabistan ve Irak İngiltere’ye verilecekti.
6- Urfa, Antep, Mardin ve Suriye Fransa’ya verilecek, Adana’dan Kayseri ve Sivas’ın kuzeyine kadar uzanan bölge, Fransa’nın nüfuzu altında bulunacaktı.
7- İzmir bölgesi dışında tüm Batı Anadolu, Afyon’dan Kayseri’ye kadar uzanan çizginin güneyinde kalan topraklar İtalyan nüfuz bölgesi olacaktı.
8- Osmanlı Devleti’nin askeri gücü 50 bin 700 kişiden ibaret olacak, Ordunun ağır silah ve uçakları bulunmayacak, deniz kuvveti 13 savaş gemisini geçmeyecekti.
9- Azınlıklara geniş haklar verilecekti.
10-Mali ve adli kapitülasyonlar (ayrıcalıklar) en ağır şekilde müttefik devletlere açık olacaktı.
Şimdi gerek gümrük birliği ve gerekse AB hayali için AKP hükümetinin attığı imzalar sadece Ankara ve İstanbul değil tüm Anadolu, maddi olmasa bile ekonomik olarak bu haçlı güçlerinin elinde değil mi? Bu haçlı güçleri gerek özelleştirme ile aldıkları bankalarla, borsayla vs. günlük 6 milyar dolar piyasadan çekse Türkiye’nin hali ne olur? Yani kapitülasyonlar aynen devam ediyor…
Rusya Akdeniz’e inmek istediğinde, ABD Karadeniz’e çıkmak istediğinde “dur yolcu! Nereye gidiyorsun” diyebilecek bir iktidar var mı? “Parasını ver, istediğini yap” anlayışı başımızda değil mi?
Doğuda Ermeni ve Kürt açılımını ben başlatmadım. Dağdakileri, ben evlat edinmedim, ağlamadım. Tecavüz Adasını Ermenilere, ben tahsis etmedim. Ermenistan’la ikili ve ekonomik anlaşmaları da ben yapmadım. Sevr’de Anadolu’yu işgal edenler istedi şimdi ise AKP hayata geçirdi.
Yunanlılar birçok adamıza bayrak çekti. Hicaz bölgesinde hiçbir etkinliğimiz kalmadı. Sadece Trakya değil Anadolu’nun dört bir tarafı para ile satıldı. Öyle ki Alanya’da, Almanlar belediye başkanı seçecek sayıya ulaşmışlar. Ben yapmadım, AKP yaptı.
Şanlı, Gazi, Kahraman şehirlerimize ve daha birçok şehrimizde NATO adı altında haçlı askeri konaçlandı. İncirlik zaten kontrolden çıkalı çok olmuştu. Ben yapmadım. Haçlı hayranı iktidarlar yaptı…
Türk Ordusu’nun başına gelenler zaten malumunuz. Azınlıklara hak (!) vermeyi boyun borcu olarak ben üzerime almadım. Bülent Arınç aldı.
Hülasa Lord Curzon’un, o gün masada alamadıklarını, bugün AKP elden veriyor. Görebiliyorsanız eğer…