ABD'nin uluslararası tahakküm ve tasallutu yeni dünya düzeni mi?(II)
Küreselleşmenin siyasal boyutu ile, ABD'nin uluslararası tahakküm ve tasallutunu kasdediyoruz. Nasıl ulus-devletler, ulusal egemenliğin sahibi ise küreselleşme süreci ile, ABD de dünya egemenliğini ele geçirmiş durumdadır. Bu yüzden küreselleşme süreciyle birlikte ulus-devletleri de eski etkinliklerini kaybettikleri gibi bağımsızlıklarını egemenliklerini yitirme durumuyla karşı karşıya gelmişlerdir.
Küreselleşmenin siyasal boyutu, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ve Körfez Savaşı ile simgelenebilir. Çift kutuplu soğuk savaşın olduğu bir dünya düzeninin yerini tek kutuplu yeni dünya durumu alıyordu. Ancak yeni dünya durumunun gerçekten yeni bir düzen mi yoksa bir karmaşa ortamı olduğu tartışmalıdır. Tartışmasız olan ABD'nin kendi hegemonyasını bütün dünyaya dayatmak için siyasi ve askeri tüm gücünü kullandığıdır. Baba Bush, "Yeni Dünya Düzeni"nden söz ederken bunu kasdediyordu.
Yeni dünya düzeninin göstergeleri arasında ABD'nin özellikle Körfez Savaşıyla Ortadoğu'ya, Yugoslavya aracılığı ile Balkanlar'a, Bin Ladin ve Taliban bahanesi ile Güney Asya'ya yerleşmesi sayılabilir. ABD'nin yerleştiği bölgelerin ya enerji deposu olması ya da enerji nakil hatlarında yer alması kayda değer. Öyle ya enerji olmazsa hiç bir ülke ayakta duramaz ama özellikle de ekonomik olarak gelişmiş ülkeler. Paul Kennedy'nin "Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri" (1500'de 2000'e Ekonomik Değişme ve Askeri Çatışmalar, B. Karanakçı, Ankara-1991, T. İş Bankası, Kültür yay.) isimli kitabında gösterdiği gibi ülkelerin ekonomik güçleri ile askeri güçleri ve dolayısıyla uluslararası ilişkilerdeki ağırlıkları arasında sıkı bir ilişki vardır.
Ekonomik güç olmadan askeri gücün yeterince işe yaramayacağını SSCB örneğinde gördük. Bu bakımdan Körfez Savaşı, tarihi bir dönüm noktasını temsil eder. Sovyetler Birliği'nin Körfez Savaşı'nda Amerikan çıkarlarına boyun eğmesi yeni dünya düzeninin habercisiydi. Yani, Sovyetler Birliği'nin "küresel bir güç" olma niteliğini artık kaybettiğini, ABD ile artık boy ölçüşemeyeceğini göstermişti. Çünkü dehşetengiz askeri gücünü aktif halde tutacak ekonomik gücü kalmamıştı SSCB'nin.
Aslında, Körfez Savaşı'ndan önce Doğu Avrupa'da meydana gelen olaylar ve Sovyet Bloğu'ndan ayrılmalar Sovyetler Birliği'nin küresel gücünü yitirdiğini göstermişti. Bununla birlikte Körfez Savaşı, Sovyetler Birliği'nin çözülme sürecinin daha da hızlandırmıştır. Körfez Savaşı'nda ciddi bir etkinlik gösteremeyen Sovyetler Birliği'nin, artık ayakta kalması da güçleşmişti: Zira, aradan çok geçmeden, Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği tarihe karışırken, uluslararası ilişkilerde yeni ve farklı özellikleri bulunan bir dönemin başlatıyordu.
Yeni dünya durumu: Düzen mi karmaşa mı?
Görünen Karmaşa:
SSCB ve Varşova Paktı'nın dağılması ile birlikte, Doğu Avrupa, Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlardaki ülkeleri yeni arayışlara yöneltti.
Bu nedenle Soğuk Savaş sonrasında ABD her ne kadar yeni dünya düzeninden söz etse de, uluslararası ilişkilerde çıplak gözle görülür bir "düzensizlik" egemendir. Yugoslavya'nın dağılması sürecinde Balkanlarda yaşanan savaşlar, Afrika'nın çeşitli ülkelerinde yaşanan insanlık dramları, İsrali'in Filistin'e uyguladığı devlet terörü başta olmak üzere Ortadoğu'da devam eden çatışmalar ve Afganistan'daki dış güçlerin kışkırttığı iç savaş ve Rusya'nın Çeçenistan'ı işgali başta olmak üzere Kafkasya'daki istikrarsız ve belirsiz durumlar, "düzen" değil "düzensizliğin" hakim olduğunu gösteren oluşumlardır. Hatta öyle ki, Soğuk Savaş döneminde geçerli olan istikrar ve düzenlilik bile yok olmuştur.
Gizil Karmaşa:
Eğer uluslararsı ilişkilere bir de derinlemesine bakarsak ABD'nin kurguladığı düzen içerisinde yer alan Almanya, Japonya ve Çin aynı zamanda ABD'nin hem ezeli hem de ebedi rakipleridir. Zaten ekonomik güç olarak gezegen ölçeğinde bir yıkıma yol açan rekabett bu dört ülke başı çekmektedir. ABD'nin siyasi-askeri vesayeti altında olan Almanya ve Japonya elbette ki bu ekonomik güçlerini zamanla askeri, siyasi alana da taşıyacaktır.
ABD'nin dünya padişahlığını ilelebet sürdüremeyeceğinin farkında olan Amerikalı uzmanlar da vardır. Örneğin Carter döneminde Başkan Yardımcılığı, Milli Güvenlik İşleri Yardımcılığı ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevlerinde bulunan Zbigniev Brzezinski "Kontrolden Çıkmış Dünya (orijinal adı: Out ot Control: Global Turmoil on the Ev of the Twenty First Century Scribner's 1993; Zbigniew Brzezinsky, Kontrolden Çıkmış Dünya, çev., H. Menemencioğlu, ys-1996, 2. Bası, T. İş Bankası , Kültür yay.) isimli yapıtında uluslararası alanda ABD ile Japoya, Almanya ve Çin arasında ölümcül bir yarış ele alır.
Bugünkü veriler bu yarışta en şanslı görünen ülke Çin'dir. Çin bugünden ABD'den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomik devidir. Önümüzdeki 25 yıl içerisinde de birinci güç olması beklenmektedir. Şimdilik ABD'nin dünya düzenine pek ses çıkarmayan ama derinden ilerleyen Çin, Amerikalılar için "Sarı Tehlike"dir. İkinci Dünya Savaşı'ndaki galibiyeti sayesinde Almanya ve Japonya'yı siyasi-askeri vesayeti altında tutabilen ABD, Çin'e sıra geldiğinde böyle bir avantaja sahip değildir.
Ali KARATEPE /Mustafa ÇİÇEK
Küreselleşmenin siyasal boyutu ile, ABD'nin uluslararası tahakküm ve tasallutunu kasdediyoruz. Nasıl ulus-devletler, ulusal egemenliğin sahibi ise küreselleşme süreci ile, ABD de dünya egemenliğini ele geçirmiş durumdadır. Bu yüzden küreselleşme süreciyle birlikte ulus-devletleri de eski etkinliklerini kaybettikleri gibi bağımsızlıklarını egemenliklerini yitirme durumuyla karşı karşıya gelmişlerdir.
Küreselleşmenin siyasal boyutu, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ve Körfez Savaşı ile simgelenebilir. Çift kutuplu soğuk savaşın olduğu bir dünya düzeninin yerini tek kutuplu yeni dünya durumu alıyordu. Ancak yeni dünya durumunun gerçekten yeni bir düzen mi yoksa bir karmaşa ortamı olduğu tartışmalıdır. Tartışmasız olan ABD'nin kendi hegemonyasını bütün dünyaya dayatmak için siyasi ve askeri tüm gücünü kullandığıdır. Baba Bush, "Yeni Dünya Düzeni"nden söz ederken bunu kasdediyordu.
Yeni dünya düzeninin göstergeleri arasında ABD'nin özellikle Körfez Savaşıyla Ortadoğu'ya, Yugoslavya aracılığı ile Balkanlar'a, Bin Ladin ve Taliban bahanesi ile Güney Asya'ya yerleşmesi sayılabilir. ABD'nin yerleştiği bölgelerin ya enerji deposu olması ya da enerji nakil hatlarında yer alması kayda değer. Öyle ya enerji olmazsa hiç bir ülke ayakta duramaz ama özellikle de ekonomik olarak gelişmiş ülkeler. Paul Kennedy'nin "Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri" (1500'de 2000'e Ekonomik Değişme ve Askeri Çatışmalar, B. Karanakçı, Ankara-1991, T. İş Bankası, Kültür yay.) isimli kitabında gösterdiği gibi ülkelerin ekonomik güçleri ile askeri güçleri ve dolayısıyla uluslararası ilişkilerdeki ağırlıkları arasında sıkı bir ilişki vardır.
Ekonomik güç olmadan askeri gücün yeterince işe yaramayacağını SSCB örneğinde gördük. Bu bakımdan Körfez Savaşı, tarihi bir dönüm noktasını temsil eder. Sovyetler Birliği'nin Körfez Savaşı'nda Amerikan çıkarlarına boyun eğmesi yeni dünya düzeninin habercisiydi. Yani, Sovyetler Birliği'nin "küresel bir güç" olma niteliğini artık kaybettiğini, ABD ile artık boy ölçüşemeyeceğini göstermişti. Çünkü dehşetengiz askeri gücünü aktif halde tutacak ekonomik gücü kalmamıştı SSCB'nin.
Aslında, Körfez Savaşı'ndan önce Doğu Avrupa'da meydana gelen olaylar ve Sovyet Bloğu'ndan ayrılmalar Sovyetler Birliği'nin küresel gücünü yitirdiğini göstermişti. Bununla birlikte Körfez Savaşı, Sovyetler Birliği'nin çözülme sürecinin daha da hızlandırmıştır. Körfez Savaşı'nda ciddi bir etkinlik gösteremeyen Sovyetler Birliği'nin, artık ayakta kalması da güçleşmişti: Zira, aradan çok geçmeden, Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği tarihe karışırken, uluslararası ilişkilerde yeni ve farklı özellikleri bulunan bir dönemin başlatıyordu.
Yeni dünya durumu: Düzen mi karmaşa mı?
Görünen Karmaşa:
SSCB ve Varşova Paktı'nın dağılması ile birlikte, Doğu Avrupa, Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlardaki ülkeleri yeni arayışlara yöneltti.
Bu nedenle Soğuk Savaş sonrasında ABD her ne kadar yeni dünya düzeninden söz etse de, uluslararası ilişkilerde çıplak gözle görülür bir "düzensizlik" egemendir. Yugoslavya'nın dağılması sürecinde Balkanlarda yaşanan savaşlar, Afrika'nın çeşitli ülkelerinde yaşanan insanlık dramları, İsrali'in Filistin'e uyguladığı devlet terörü başta olmak üzere Ortadoğu'da devam eden çatışmalar ve Afganistan'daki dış güçlerin kışkırttığı iç savaş ve Rusya'nın Çeçenistan'ı işgali başta olmak üzere Kafkasya'daki istikrarsız ve belirsiz durumlar, "düzen" değil "düzensizliğin" hakim olduğunu gösteren oluşumlardır. Hatta öyle ki, Soğuk Savaş döneminde geçerli olan istikrar ve düzenlilik bile yok olmuştur.
Gizil Karmaşa:
Eğer uluslararsı ilişkilere bir de derinlemesine bakarsak ABD'nin kurguladığı düzen içerisinde yer alan Almanya, Japonya ve Çin aynı zamanda ABD'nin hem ezeli hem de ebedi rakipleridir. Zaten ekonomik güç olarak gezegen ölçeğinde bir yıkıma yol açan rekabett bu dört ülke başı çekmektedir. ABD'nin siyasi-askeri vesayeti altında olan Almanya ve Japonya elbette ki bu ekonomik güçlerini zamanla askeri, siyasi alana da taşıyacaktır.
ABD'nin dünya padişahlığını ilelebet sürdüremeyeceğinin farkında olan Amerikalı uzmanlar da vardır. Örneğin Carter döneminde Başkan Yardımcılığı, Milli Güvenlik İşleri Yardımcılığı ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevlerinde bulunan Zbigniev Brzezinski "Kontrolden Çıkmış Dünya (orijinal adı: Out ot Control: Global Turmoil on the Ev of the Twenty First Century Scribner's 1993; Zbigniew Brzezinsky, Kontrolden Çıkmış Dünya, çev., H. Menemencioğlu, ys-1996, 2. Bası, T. İş Bankası , Kültür yay.) isimli yapıtında uluslararası alanda ABD ile Japoya, Almanya ve Çin arasında ölümcül bir yarış ele alır.
Bugünkü veriler bu yarışta en şanslı görünen ülke Çin'dir. Çin bugünden ABD'den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomik devidir. Önümüzdeki 25 yıl içerisinde de birinci güç olması beklenmektedir. Şimdilik ABD'nin dünya düzenine pek ses çıkarmayan ama derinden ilerleyen Çin, Amerikalılar için "Sarı Tehlike"dir. İkinci Dünya Savaşı'ndaki galibiyeti sayesinde Almanya ve Japonya'yı siyasi-askeri vesayeti altında tutabilen ABD, Çin'e sıra geldiğinde böyle bir avantaja sahip değildir.
Ali KARATEPE /Mustafa ÇİÇEK
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.