Mustafa ÇİÇEK
Doğal sürecinde (!) gelişmekte olan küreselleşme olgusunun keser gibi hep Ge Yedilerin lehine yontmasına anlam veremeyenler, bu doğal sürecin tamamlanmasını bekleyedursunlar. Ülkemizin bu oluşum ve dönüşümün önünde bir anlamda kriz enflasyonunu artık olağan karşılamaya ve 'biz bunu da yeneriz' umutlarıyla sürüp gidiyor.
İstikrar üçlüsü olarak Türk siyaset tarihine geçen 57. Hükümet ortakları, Türkiye'nin küreselleşmesinin önündeki tüm engelleri kaldırma yönünde ulusal programları birkaç ayrıntı dışında tamamladılar bile.
Küreselleşen dünyadaki gelişmeler Türkiye'yi yakından hatta derinden ilgilendiriyor. Küresel ensturmanları kullanan güçler (buna şimdilik sadece ABD desek daha doğru olur) Türkiye'nin cazibesine belki de stratejik konumuna vurulmuş durumdalar.
Bu nedenle özellikle dünya bankası ve İMF nin son zamanlarda gelişen yakın ilgisi bu konuda bir takım ipuçları veriyor. 11 Eylül sonrası gelişmeler bu ilgiyi daha da arttırmış durumda. Terörizme karşı savaşını (!) dünya
coğrafyasına yaymaya çalışan ABD, Avrupalı müttefiklerinin itirazlarına rağmen 'şeytan ülkeler' listesini uzattıkça uzatıyor.
Terörizme karşı savaşın müttefikleri geç de olsa ABD'nin tanımladığı terör haritasının aynı zamanda büyük enerji yatakları haritasıyla çakıştığını fark ettiler. Ancak çıkan seslerin cılızlığı ve etkisi de ortada.
Türkiye ise bu süreçte İMF nin yakın ilgisinden ve açılan kredi musluklarından akan milyar dolarlar karşısındaki sevincini yaşayamadan, ardından gelen teröre karşı birliktelik mesajlarının Irak ile bağlantısını fark edince tüm sevinci kursağında kaldı.
Arjantinden esirgenen krediler nasıl olmuştu da Türkiye'ye akıtılmıştı. Bu şüphesiz Türk ekonomisinin verdiği olumlu(!) sinyallerden kaynaklanıyordu.
Yalnız kredilerin hemen ardından şu Irak meselesi çıkmasaydı...
Bu durum İMF nin kuruluş amacına ne kadar uygun hareket ettiğini gözler önüne serdi aslında. Üçüncü dünya ülkelerini krizden kurtarmak için havuç, daha tadını çıkarmadan da peşinden gelen sopa...
Küreselleşme sürecinin önemli bir özelliği milli sınırların önemini yitirmesi ve milli devletin ekonomi üzerindeki denetiminin yavaş yavaş ortadan kalkması olduğu söyleniyor. İletişim ve ulaşım konularındaki ciddi değişimler, ekonomik ve kültürel sınırların ortadan kalkması, dünya görüşlerinin birbirine yaklaşması toplumları da birbirine bağladı.(mı acaba?) Sermaye, mal ve hizmet hareketlerinin uluslararasılaşması, kişilerin, fikirlerin ve bilgilerin eskisiyle kıyaslanamayacak derecede mobilizasyonu milli hükümetlerin kontrol edemedikleri ilişkiler ağının ortaya çıkmasına ve yaygınlaşmasına neden oldu. İşte tam da burada milli hükümetlerin kontrolünden çıkan ilişkiler ağının önemli bir parçası olan uluslararası kuruluşlarla karşılaşıyoruz. 18. iyiniyet mektubunu arzettiğimiz İMF bunlardan en önemlisi...
Uluslararası sermayenin kendi bunalımını aşmak üzere, dünya ülkeleri üzerindeki denetimini, kontrolünü hatta baskısını kurmak için kurduğu ve küresel bir silah olarak kullandığı İMF nin bugün Türkiye'ye doğrultulmuş olduğunu söylemek abartı olmaz sanırız. Zira açılan kredi musluklarının ülkemizin ekonomik hayatının denetimini de aşarak toprak bütünlüğünü dahi etkileyebilecek kararlar almaya zorlamaktadır.
Türkiye'yi yöneten siyasilerimizin ABD nin Irak'a müdahale etmemesi, en azından Türkiye'den aktif destek istememesi için dua etmekten başka yapacağı şeyler olmalı...
Doğal sürecinde (!) gelişmekte olan küreselleşme olgusunun keser gibi hep Ge Yedilerin lehine yontmasına anlam veremeyenler, bu doğal sürecin tamamlanmasını bekleyedursunlar. Ülkemizin bu oluşum ve dönüşümün önünde bir anlamda kriz enflasyonunu artık olağan karşılamaya ve 'biz bunu da yeneriz' umutlarıyla sürüp gidiyor.
İstikrar üçlüsü olarak Türk siyaset tarihine geçen 57. Hükümet ortakları, Türkiye'nin küreselleşmesinin önündeki tüm engelleri kaldırma yönünde ulusal programları birkaç ayrıntı dışında tamamladılar bile.
Küreselleşen dünyadaki gelişmeler Türkiye'yi yakından hatta derinden ilgilendiriyor. Küresel ensturmanları kullanan güçler (buna şimdilik sadece ABD desek daha doğru olur) Türkiye'nin cazibesine belki de stratejik konumuna vurulmuş durumdalar.
Bu nedenle özellikle dünya bankası ve İMF nin son zamanlarda gelişen yakın ilgisi bu konuda bir takım ipuçları veriyor. 11 Eylül sonrası gelişmeler bu ilgiyi daha da arttırmış durumda. Terörizme karşı savaşını (!) dünya
coğrafyasına yaymaya çalışan ABD, Avrupalı müttefiklerinin itirazlarına rağmen 'şeytan ülkeler' listesini uzattıkça uzatıyor.
Terörizme karşı savaşın müttefikleri geç de olsa ABD'nin tanımladığı terör haritasının aynı zamanda büyük enerji yatakları haritasıyla çakıştığını fark ettiler. Ancak çıkan seslerin cılızlığı ve etkisi de ortada.
Türkiye ise bu süreçte İMF nin yakın ilgisinden ve açılan kredi musluklarından akan milyar dolarlar karşısındaki sevincini yaşayamadan, ardından gelen teröre karşı birliktelik mesajlarının Irak ile bağlantısını fark edince tüm sevinci kursağında kaldı.
Arjantinden esirgenen krediler nasıl olmuştu da Türkiye'ye akıtılmıştı. Bu şüphesiz Türk ekonomisinin verdiği olumlu(!) sinyallerden kaynaklanıyordu.
Yalnız kredilerin hemen ardından şu Irak meselesi çıkmasaydı...
Bu durum İMF nin kuruluş amacına ne kadar uygun hareket ettiğini gözler önüne serdi aslında. Üçüncü dünya ülkelerini krizden kurtarmak için havuç, daha tadını çıkarmadan da peşinden gelen sopa...
Küreselleşme sürecinin önemli bir özelliği milli sınırların önemini yitirmesi ve milli devletin ekonomi üzerindeki denetiminin yavaş yavaş ortadan kalkması olduğu söyleniyor. İletişim ve ulaşım konularındaki ciddi değişimler, ekonomik ve kültürel sınırların ortadan kalkması, dünya görüşlerinin birbirine yaklaşması toplumları da birbirine bağladı.(mı acaba?) Sermaye, mal ve hizmet hareketlerinin uluslararasılaşması, kişilerin, fikirlerin ve bilgilerin eskisiyle kıyaslanamayacak derecede mobilizasyonu milli hükümetlerin kontrol edemedikleri ilişkiler ağının ortaya çıkmasına ve yaygınlaşmasına neden oldu. İşte tam da burada milli hükümetlerin kontrolünden çıkan ilişkiler ağının önemli bir parçası olan uluslararası kuruluşlarla karşılaşıyoruz. 18. iyiniyet mektubunu arzettiğimiz İMF bunlardan en önemlisi...
Uluslararası sermayenin kendi bunalımını aşmak üzere, dünya ülkeleri üzerindeki denetimini, kontrolünü hatta baskısını kurmak için kurduğu ve küresel bir silah olarak kullandığı İMF nin bugün Türkiye'ye doğrultulmuş olduğunu söylemek abartı olmaz sanırız. Zira açılan kredi musluklarının ülkemizin ekonomik hayatının denetimini de aşarak toprak bütünlüğünü dahi etkileyebilecek kararlar almaya zorlamaktadır.
Türkiye'yi yöneten siyasilerimizin ABD nin Irak'a müdahale etmemesi, en azından Türkiye'den aktif destek istememesi için dua etmekten başka yapacağı şeyler olmalı...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.