Uzun bir zamandan beri İslam hakkında ileri geri konuşarak "Sünnet'e gerek yoktur", "Sünnet olmasın, Kur'an bize yeter" diyen bir takım insanları ibretle izliyoruz.
Bunlar, bu şekilde konuşarak milletimizin zihnini ve gönül dünyasını bulandırmaktadırlar. Öncelikle şu hususların kesin olarak bilinmesi lazım: Sünnet, Kur'an'ın, İslam'ın dışında birşey değildir. Sünnet, İslam'dır. "Bu ne demek? İslam'ın farzı var, sünneti var. Böyle şey mi olur?" diye soranlara diyebiliriz ki; sünnet tamamen İslam'dır. Sünnet farzın kendisidir.Cenab-ı Vacibül Vücud Hazretleri Kur'an'ında bir dinden bahsediyor, bir dini anlatıyor. Bize düşen anlatılan bu dini hayata geçirmektir. Peygamberin şahsında hayata geçirilip, insanlara gösterilen o dinin müşekkel, yani somut haline, insanlara gösterilen örnek haline sünnet denir. Yani sünnet, Kur'an'ın kendisidir.Kur'an mücerrettir. Cenab-ı Vacibül Vücud Hazretleri, ayet-i kerimeleri mücerret olarak beyan ediyor. Bu ayetleri hayatında uygulayarak müşahhas hale Sevgili Peygamberimiz getiriyor. Dolayısıyla, 'sünnetsiz İslam, sünnetsiz Kur'an' düşüncesi tamamen bâtıl ve yanlış bir mantalitedir.1700'lü yıllarda Osmanlı İmpatorluğu'nun üç kıtadaki hakimiyetini büyük bir hayranlıkla izlemeye başlayan, bilhassa İngilizler; "Bu ne muazzam bir imparatorluk, bu kadar geniş zemin üzerinde kurulmuş imparatorlukta bu birlik nasıl sağlanıyor" sorusunu sormuşlar ve bu birlik anlayışını meydana getiren esasları araştırmaya başlamışlardır. Bu araştırma neticesinde gördükleri şey şudur; Osmanlı'nın sahip olduğu bu ihtişam mutasavvıflar tarafından yaşanan Sevgili Peygamberimizin mübarek sünnetinin bütün İslam dünyasındaki hakimiyetidir. Öyleyse bu birliğin bozulması için sünnet kurumunun tahrif edilmesi gerekmektedir.Hz. Peygamberin sünneti etrafında oluşturulan bu faaliyet Batılı devletlerin Osmanlının şahsında İslam âlemini yok etme mücadelesidir. Bu tahrip ve tahrifat çalışmasının unsurları o dönemde İngiliz Sömürgecilik Bakanlığı tarafından ajan olarak görevlendirilen Humpher'in hatıratında bütün detaylarıyla anlatılmaktadır.Sünnet olmadan Kur'an anlaşılmazDini anlamada ve yaşamada sünnetin yerini kavramamız için onun önemini iyi tespit etmek gerekir. Şu bir gerçektir ki, sünnet olmadan Kur'an anlaşılmaz. Bunun aksini iddia edenler, ya bu gerçeği ya da İslam'ı bilmemektedirler.
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
Bunlar, bu şekilde konuşarak milletimizin zihnini ve gönül dünyasını bulandırmaktadırlar. Öncelikle şu hususların kesin olarak bilinmesi lazım: Sünnet, Kur'an'ın, İslam'ın dışında birşey değildir. Sünnet, İslam'dır. "Bu ne demek? İslam'ın farzı var, sünneti var. Böyle şey mi olur?" diye soranlara diyebiliriz ki; sünnet tamamen İslam'dır. Sünnet farzın kendisidir.Cenab-ı Vacibül Vücud Hazretleri Kur'an'ında bir dinden bahsediyor, bir dini anlatıyor. Bize düşen anlatılan bu dini hayata geçirmektir. Peygamberin şahsında hayata geçirilip, insanlara gösterilen o dinin müşekkel, yani somut haline, insanlara gösterilen örnek haline sünnet denir. Yani sünnet, Kur'an'ın kendisidir.Kur'an mücerrettir. Cenab-ı Vacibül Vücud Hazretleri, ayet-i kerimeleri mücerret olarak beyan ediyor. Bu ayetleri hayatında uygulayarak müşahhas hale Sevgili Peygamberimiz getiriyor. Dolayısıyla, 'sünnetsiz İslam, sünnetsiz Kur'an' düşüncesi tamamen bâtıl ve yanlış bir mantalitedir.1700'lü yıllarda Osmanlı İmpatorluğu'nun üç kıtadaki hakimiyetini büyük bir hayranlıkla izlemeye başlayan, bilhassa İngilizler; "Bu ne muazzam bir imparatorluk, bu kadar geniş zemin üzerinde kurulmuş imparatorlukta bu birlik nasıl sağlanıyor" sorusunu sormuşlar ve bu birlik anlayışını meydana getiren esasları araştırmaya başlamışlardır. Bu araştırma neticesinde gördükleri şey şudur; Osmanlı'nın sahip olduğu bu ihtişam mutasavvıflar tarafından yaşanan Sevgili Peygamberimizin mübarek sünnetinin bütün İslam dünyasındaki hakimiyetidir. Öyleyse bu birliğin bozulması için sünnet kurumunun tahrif edilmesi gerekmektedir.Hz. Peygamberin sünneti etrafında oluşturulan bu faaliyet Batılı devletlerin Osmanlının şahsında İslam âlemini yok etme mücadelesidir. Bu tahrip ve tahrifat çalışmasının unsurları o dönemde İngiliz Sömürgecilik Bakanlığı tarafından ajan olarak görevlendirilen Humpher'in hatıratında bütün detaylarıyla anlatılmaktadır.Sünnet olmadan Kur'an anlaşılmazDini anlamada ve yaşamada sünnetin yerini kavramamız için onun önemini iyi tespit etmek gerekir. Şu bir gerçektir ki, sünnet olmadan Kur'an anlaşılmaz. Bunun aksini iddia edenler, ya bu gerçeği ya da İslam'ı bilmemektedirler.
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.