(dünden devam…)
Pof. Dr. Haydar Baş'ın, 'Büyük İslam İlmihali-Namaz' kitabından namazın fazileti bahsini aktarmaya devam diyoruz:
"Diri kalp Allah sevgisi ve sevdası ile doludur. Allah'a sevgi O'nun mahlûku ile bağlantılıdır. Direkt ilgilidir. İstense de kopartılamaz. Yani Allah'ı seven bir insan istese de mahlûkuna ihanet edemez. Hayvanından bitkisine, çiçeğine kadar… Bu konuda Yunus ne güzel söylemiştir: "Yaratılmışı severim Yaratandan ötürü."
İbâdet insanı nefsin esaretinden kurtarır. Nefis dediğimiz o badire, o tuzak, insanı tasarrufuna aldığı zaman, iradesini kendi esiri yapar. İnsan farkında olmadan nefsinin iradesi, isteği istikâmetinde hayatını yönlendirir. Nefsin esiri olur. Bunun başkası tarafından esir edilmekten farkı yoktur. Aslında başkası tarafından esir olunduğunda hiç olmazsa mazlum olunur. Bunda ise mazlum değil zalim olunur. Bu durumda, tabiri caizse, nefsini ipini gevşetmemek, onu sımsıkı tutmak lazımdır. Bu da ibâdât u taaatle olur. O zaman kul olunur, gerçek hürriyete kavuşulur, nefsin esaretinden kurtulunur. Allah'a olan sevda başlar. İbâdetle gerçek hürriyetin tadını alan insan ölümü de yener. Aksi olursa, kesinlikle insan nefsine kul olur.
Allah Samed'dir. Hiçbir şeye muhtaç değildir. Fakat her şey O'na muhtaçtır. İnsanoğlu da tüm yaratılmışlar gibi aciz bir varlıktır. Rabbine daima muhtaçtır. Kul, bu ihtiyacını, bu gücünü ibâdât u taatle Rabb'inden alır. O noksanlığını ikmal eder. Kur'an-ı Kerim'de, "Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur" buyuruluyor.
Huzeyfe (r.a.)'dan, "Allah Resûlü (s.a.a.)'in başına üzücü bir durum geldiği zaman namaz kılardı." (Ebû Dâvud, No.1319). Namaza devam ettiğimiz zaman yüzümüzde bir rikkat bir yumuşaklık, bir tatlılık olur. Namaz kıldığımız zaman bu hoşluğu, bu güzelliği hepimiz görürüz. Onun için dikkat edilirse iman eden mü'minlerin yaşlıları daha da güzelleşir. Gençken o kadar güzel değildir. Ama yaşlandıkça güzelleşir. Bunun sebebi Allah'ın nuru, o namazla, o abdestle her gün ona tecelli ediyor. Yani gün geçtikçe Müslümanda namaz münasebetiyle Allah'ın nuru tecelli ettiğinden, o güzellikler Allah'ın güzellikleri, cismanî olarak sûretinde zuhur ediyor.
O güzellik, cismanî güzellikten biraz daha farklıdır. İnsanı cezbeder, kendisine çeker. Bu mânâda Peygamber Efendimiz (s.a.a.)'den gelen hadislerde şöyle buyurulur:
Ebû Mâlik el-Haris (r.a.), rivâyet etmiştir: "Temizlik imanın yarısıdır. 'Elhamdülillah/Allah'a hamd ederim' cümlesi, Mizân'ı doldurur. 'Sübhânallah ve'l-hamdülillah/Allah'ı tesbih ederim ve Allah'a hamd ederim' cümleleri yeryüzü ile gökyüzü arasını doldururlar. Namaz bir nûrdur; sadaka, burhândır; sabır, ışıktır; Kurân-ı Kerîm senin lehine veya aleyhine delildir. Her insan sabahleyin işine çıktığında kendisini satar;ya kazanır,ya zarar eder." (Müslim, Tahâret No.1, s.203; Tirmizî, No.3517; Nesâî, Amelu yevm ve'l-leyle'de No.168-169).
"Namaz, kişinin kalbinde bir nurdur; artık sizden içini aydınlatmak dileyen, kalbindeki nurunu artırmaya çalışsın." (Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali).
"Namaz mü'minin nurudur." (Ömer Nasuhi Bilmen,500 Hadis Tercüme ve İzahı;Suyuti, Camiu's-Sağir).
"Kişinin kendi hanesindeki namazı, o hanenin nurudur." (Ömer Nasuhi Bilmen, 500 Hadis Tercüme ve İzahı; İmam-ı Menâvî, Künuzu'l-Hakayık).
Kısaca, ibâdet öyle bir hâldir ki, insanı Rabbine karşı yapılması gerekli olan vazifelerini ifa ederek hem vicdanî huzura kavuşturur, hem de yanlışlıkları terk ederek gerek sosyal, gerek nefsî birtakım kazançları elde etmesini sağlar. İbâdetin her hâli insanlık için, özellikle de biz Müslümanlar için hayra vesiledir. Büyük bir kârdır.
Cenab-ı Hak, insanları bir maksada binaen yaratmıştır. Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de, "Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım" (Zariyat: 56) âyeti ile beyan ediliyor. Âyette geçen "li ya'budûn/ibâdet etsinler diye" beyanını ulema-i âmilin ve meşreb-i sufiyye, "li ya'rifûn/Allah'ı bilsin, Allah'ı tanısın" olarak tefsir ederler.
Allah'ın tanınması ibâdetle olur. Allah'ı tanımanın adına da ilim denir. Ârif ise Allah'ı tanıyan, bilendir. İnsan ancak ibâdetle ârif olabilir. Ubudiyetle kendi aczini idrak eder. Biz namaza durduğumuz zaman, "Allahuekber" demek sûretiyle elimizin tersiyle dünyayı arkaya atıyoruz. Bu mânâ planında dünyayı attığımız zaman bir daire içine giriyoruz. Manevî bir saha ile kendimizi sınırlandırıyoruz. Allah'ın huzurundayız. Cenab-ı Hakk'la beraberiz. Orada, o namaz esnasında aslında bir biz, bir de Allah var. Namazda huşû bu hali yaşamanın halidir. Her ne kadar biz O'nu göremiyorsak da O bizi görüyor. Yani namaz, kalbin bu derinlikte işin zevkine varmasıdır.
Müslüman her yerde Allah ile beraberdir. Ama namaz hali çok daha farklıdır. Namazda dikkat edilirse duyu organlarından tecrit olunmuş bir halimiz vardır. Yani Allah'ın huzurunda durulur. O'nun huzurunda durulup, O'na secde edilip, O tesbih edilir. İnsan en yüksek olan başını, o kulluğun alamet ve de işareti olarak secdeye, yere indiriyor. En alçak seviyeye indiriyor. "En yüce Rabbi ben tesbih ediyorum" diyor. Secde hâlinde adeta, "Sen o kadar ulu'l-azim bir Rab'sin ki, ben adeta hiçbir şeyim" denir. "Ben yokum Sen varsın" diyen kulunu Allah sevmez mi? "Bu kulum ne güzel yaptı, benim huzurumda eğildi" demez mi? Allah'ın sevmediği iş dik kafalılıktır. Böbürlenmektir. Kibirlenmektir. Böbürlenen kibirlenen hiçbir insanı sevmez. Çünkü mağrur olmak O'nun sıfatıdır. Kime karşı ve nasıl mağrur olunur ki? Allah en büyüktür. Büyüklük O'na hastır.
Binaenaleyh, namaz aynı zamanda insanı mütevazı bir tarzda eğitir. Onu öyle bir hale koyar ki, melek gibi bir insan olur. Cenab-ı Hak âyet-i kerimede, mütevazı itaatlı kullarını tarif ederken, "Onlar (muhbitin/mütevazı itaatlı), öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar" (Hac: 35) buyuruyor."
(devam edecek…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020