Avrupa Komisyonu, KKTC'den AB'ye serbest ihracat ve mali yardım
içeren paketi açıkladı.
KKTC'ye üç yılda 259 Milyon Euro yardım yapılacak.
KKTC'nin Avrupa'ya mal ihracına kapı aralanacak.
Ekonomik açılımlarla Kuzey Türkleri'nin tecridi de bir nevi kaldırılmış olacak.
Hatta mal ticareti bağlamında başta Magusa limanı olmak üzere KKTC havalimanları dünya ile bütünleşmiş olacak. Komisyon'un aldığı yeni karar ekonomik açıdan gerçekten de önemli bir adım.
Ancak AB'nin mevcut son ekonomik paketini fazla abartmamak lazım. Ekonomik yardımların getirileri ve götürüleri kadar; siyasal beklentiler ve öngörüler de gerek nitelik gerekse nicelik olarak mercek altına alınmalı.
Ekonomik bazı açılımlar oluyor diye siyasal mücadele bırakılmamalı.
KKTC'nin devlet olarak varlığı tanınmadıkça ekonomik yardımların kıymeti harbiyesi olmaz. Günümüzde ekonomik yardımlar almasına rağmen siyasal yönden sömürülen pekçok ülke var.
Ekonomik ve siyasal yönden bağımsızlık vazgeçilmez bir öncelik. Biri olmadan diğerinin anlamı kalmaz.
Komisyon bunu ne için yapıyor?
Tek bir Kıbrıs'ı teşkil edebilmek için.
Komisyon ve Konsey, Rumlar'ın yeni açılımlar karşısında yargıya gitmelerini engellemek için onlara da vaadlerde bulundu. Yunanistan ve Rum Yönetimine bu açımların tanıma anlamına gelmeyeceği ifade edildi ve garantiler verildi.
Komisyon Başkanı Verheugen yardımların siyasal açılım olmadığını ve Türkler'i tanımak gibi bir tercihlerinin bulunmadığını üzerine basa basa söyledi.
Yüzde 65 evet oyuyla AB'yi tercih eden KKTC halkı küstürülmek istenmiyor. AB'ye gönüllü bir millletin Birleşik Kıbrıs için değeri büyük.
KKTC'de ufukta bir genel seçim görünüyor. Talat ve Denktaş koalisyonunda derin çatlaklar var. AB, bir anlamda yeni çatlakları önleyerek mevcut kitleyi elinde tutmak istiyor. Aksi halde Hayır'cı cephe artabilir. Zamanlama bu açıdan da ilginç.
Mali yardımları Ada'da çözüme bağlamış olan AB, siyasal açılımları da ekonomik kanallarla temellendirecek.
Bazı çevreler KKTC'de bir kez daha Hayır'cıların kaybettiğin söylemeye başladılar. Bu kesimler ekonomik yardımlarla zaferin kazanıldığını zannediyorlar.
Bizler başından beri Annan Planına temkinli yaklaştık.
Plan karşısında KKTC'nin dikkatli olmasını, kazanımların ve kaybedilebileceklerin iyi analiz edilmesini savunduk
Cumhurbaşkanı Denktaş'ın hassasiyetlerine kulak verilmesini ve daha sağduyulu olunmasını önerdik.
Komisyon'un bu yardımı bizi haksız mı çıkarmış oldu? Elbette hayır. Böyle bir mantık da tasvip edilemez.
Komisyon, Rumlar'ı hiçbir taviz beklemeden bünyesine katarken KKTC'ye verilen destek çok bir taviz mi?
KKTC yıllardan beri hakkı olanı alıyor.
Geç kalınmış bir adalet. Ayrı bir kazanım değil. Bu açıdan ekonomik yardımlar abartılmamalı. Şimdiki süreç KKTC'nin devlet olarak tanınması olmalı.
Komisyon adada çözüm olması halinde Konsey'in gerekli düzenlemeleri yapacağını söylüyor.
Yani KKTC'ye yapılan yardımlar bir nevi Kuzey tarafını Güney'e çekebilmek için bir altyapı oluşturmak.
Yardımlarla NGO'lar, kamu hizmet birimleri ve kamu ajansları desteklenecek.
Hükümete dolaylı yollardan sağlanan ek yardımların diğer anlamı Kuzey'de gelecekteki bütünleşmenin ayaklarını oluşturmak. AB içerisinde Kıbrıs Türkleri'ni tanımak gibi bir tercih yok.
En yetkili ağızlar bunu böyle dile getiriyor. KKTC Başbakanı Talat'ın İngiltere ve ABD'de ağırlanması da elbette önemli.
AB için Evet diyen bir oluşumun(!) temsilcisi olarak görülen Talat'a İngilizler ve Amerikalılar Devlet temsilcisi olarak mı yaklaşıyorlar?
Hayırcı ya da Evetçi...
KKTC birlik oldukça kazanımlar elde edilecek. Komisyon attığı bu geç adımla yetinmemeli.
KKTC bir devlet ise bunu çoktan
haketmiştir.
içeren paketi açıkladı.
KKTC'ye üç yılda 259 Milyon Euro yardım yapılacak.
KKTC'nin Avrupa'ya mal ihracına kapı aralanacak.
Ekonomik açılımlarla Kuzey Türkleri'nin tecridi de bir nevi kaldırılmış olacak.
Hatta mal ticareti bağlamında başta Magusa limanı olmak üzere KKTC havalimanları dünya ile bütünleşmiş olacak. Komisyon'un aldığı yeni karar ekonomik açıdan gerçekten de önemli bir adım.
Ancak AB'nin mevcut son ekonomik paketini fazla abartmamak lazım. Ekonomik yardımların getirileri ve götürüleri kadar; siyasal beklentiler ve öngörüler de gerek nitelik gerekse nicelik olarak mercek altına alınmalı.
Ekonomik bazı açılımlar oluyor diye siyasal mücadele bırakılmamalı.
KKTC'nin devlet olarak varlığı tanınmadıkça ekonomik yardımların kıymeti harbiyesi olmaz. Günümüzde ekonomik yardımlar almasına rağmen siyasal yönden sömürülen pekçok ülke var.
Ekonomik ve siyasal yönden bağımsızlık vazgeçilmez bir öncelik. Biri olmadan diğerinin anlamı kalmaz.
Komisyon bunu ne için yapıyor?
Tek bir Kıbrıs'ı teşkil edebilmek için.
Komisyon ve Konsey, Rumlar'ın yeni açılımlar karşısında yargıya gitmelerini engellemek için onlara da vaadlerde bulundu. Yunanistan ve Rum Yönetimine bu açımların tanıma anlamına gelmeyeceği ifade edildi ve garantiler verildi.
Komisyon Başkanı Verheugen yardımların siyasal açılım olmadığını ve Türkler'i tanımak gibi bir tercihlerinin bulunmadığını üzerine basa basa söyledi.
Yüzde 65 evet oyuyla AB'yi tercih eden KKTC halkı küstürülmek istenmiyor. AB'ye gönüllü bir millletin Birleşik Kıbrıs için değeri büyük.
KKTC'de ufukta bir genel seçim görünüyor. Talat ve Denktaş koalisyonunda derin çatlaklar var. AB, bir anlamda yeni çatlakları önleyerek mevcut kitleyi elinde tutmak istiyor. Aksi halde Hayır'cı cephe artabilir. Zamanlama bu açıdan da ilginç.
Mali yardımları Ada'da çözüme bağlamış olan AB, siyasal açılımları da ekonomik kanallarla temellendirecek.
Bazı çevreler KKTC'de bir kez daha Hayır'cıların kaybettiğin söylemeye başladılar. Bu kesimler ekonomik yardımlarla zaferin kazanıldığını zannediyorlar.
Bizler başından beri Annan Planına temkinli yaklaştık.
Plan karşısında KKTC'nin dikkatli olmasını, kazanımların ve kaybedilebileceklerin iyi analiz edilmesini savunduk
Cumhurbaşkanı Denktaş'ın hassasiyetlerine kulak verilmesini ve daha sağduyulu olunmasını önerdik.
Komisyon'un bu yardımı bizi haksız mı çıkarmış oldu? Elbette hayır. Böyle bir mantık da tasvip edilemez.
Komisyon, Rumlar'ı hiçbir taviz beklemeden bünyesine katarken KKTC'ye verilen destek çok bir taviz mi?
KKTC yıllardan beri hakkı olanı alıyor.
Geç kalınmış bir adalet. Ayrı bir kazanım değil. Bu açıdan ekonomik yardımlar abartılmamalı. Şimdiki süreç KKTC'nin devlet olarak tanınması olmalı.
Komisyon adada çözüm olması halinde Konsey'in gerekli düzenlemeleri yapacağını söylüyor.
Yani KKTC'ye yapılan yardımlar bir nevi Kuzey tarafını Güney'e çekebilmek için bir altyapı oluşturmak.
Yardımlarla NGO'lar, kamu hizmet birimleri ve kamu ajansları desteklenecek.
Hükümete dolaylı yollardan sağlanan ek yardımların diğer anlamı Kuzey'de gelecekteki bütünleşmenin ayaklarını oluşturmak. AB içerisinde Kıbrıs Türkleri'ni tanımak gibi bir tercih yok.
En yetkili ağızlar bunu böyle dile getiriyor. KKTC Başbakanı Talat'ın İngiltere ve ABD'de ağırlanması da elbette önemli.
AB için Evet diyen bir oluşumun(!) temsilcisi olarak görülen Talat'a İngilizler ve Amerikalılar Devlet temsilcisi olarak mı yaklaşıyorlar?
Hayırcı ya da Evetçi...
KKTC birlik oldukça kazanımlar elde edilecek. Komisyon attığı bu geç adımla yetinmemeli.
KKTC bir devlet ise bunu çoktan
haketmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005