BTP Geleneksel Gençlik Kurultayı'nın 2.'si büyük bir coşku ve katılımla dün yapıldı.
On gün süren kamp boyunca çeşitli kültürel ve sportif faaliyetlerle kendilerini yenileyen ve yarınlara hazırlayan BTP'li gençler, gelecek senenin heyecanını ve özlemini daha şimdiden yaşamaya başladı bile.
Kampa katılan iki gencin babası olarak ben bile aynı heyecanı yaşıyorum.
Memleketin değişik yerlerinden gelen gençler birbirlerini tanıdı, sevdi, saydı ve "hep birlikte olma" sözünü verdi.
Kamp komutanı Abdullah Ağar'ın gençlere ezberletip gür sesle okuttuğu BTP Gençlik Andı'nı sizler de duymalıydınız.
Gözyaşlarıyla ve büyük bir heyecanla herkes izledi Gençlik Andı'nı.
BTP kurmaylarının yaptığı konuşmalar da birer tarihi belge olarak zihinlerde muhafaza edilecek cinstendi.
Hani var ya, İstiklal Savaşı yıllarında, gönlü vatan-millet aşkıyla dopdolu ecdadımızın yaptığı o unutulmaz konuşmalar, o aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen unutulmayan sözler. Okundukça heyecan, sanki o gün bugündür misali heyecan duyulan o, kahramanlık ve iman dolu sözcükler var ya, işte onlar gibi.
Ben söylüyorum, işte siz de eskimeyecek, pörsümeyecek bir yere yazın.
BTP Genel Başkanı başta olmak üzere, bu kadrodaki her arkadaşın yaptığı konuşma, söylediği söz, irat ettiği nutuk, aynen İstiklal Savaşı yıllarında söylenmiş söz gibi, nutuk gibi, yakın bir zamanda bir kahramanlık hatırası olarak tekrar edilecektir.
Ve bu sözlerin sahipleri, övünçle, rahmetle, büyük bir saygıyla anılacaktır.
Ne onlar, ne onların torunları, ne de torunlarının torunları kendilerinden utanmayacaktır.
Kocayayla Gençlik Kurultayı, BTP Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamın yaptığı tarihi konuşmayla son buldu.
Her zaman verdiğim bir misali şimdi de vereyim:
Evladının gözünün önünde yandığını gören bir anne ile aynı olayı seyreden insanlar aynı anda feryat ederler, ama hiç kimsenin feryadı kendi evladı yanan annenin feryadı kadar, içten, gerçek, yürek yakıcı, ciğer paralayıcı değildir ve olamaz.
Çünkü o bir annedir ve evladının kılına gelebilecek zarar aynen kendisine gelmiş gibidir.
Tezleri, projeleri, olaylara getirdiği o eşsiz yorum ve yaklaşımlar bir yana, bana göre Prof. Dr. Haydar Baş'ı en farklı kılan şey budur.
O öz ana gibi sevdalı olduğu bu vatanın içine düştüğü yangını en içine kadar hisseden, yaşayan ve bu yangınla yanan bir insandır.
Bundan dolayı sakın ha, onun feryadını rol icabı feryat edenlerin feryadıyla kıyaslamayın.
Televizyon ekranlarında "ne olacak bu memleketin hali" edebiyatını yapıp, ekrandan uzaklaşıp bir başına kalınca da, "ham hum şorolop" türü ciddi(!) şeylerle avunan kişiler sayesinde bu hale gelmedi mi bu ülke?
Yaklaşık 25 senedir birlike olmaktan büyük bir övünç ve heyecan duyduğum sayın Prof. Dr. Haydar Baş, bir başına kalınca da, bin başla kalınca da aynı şeyleri konuşan, aynı düşünceleri savunan, aynı heyecanı yaşayan ve yaşatan, asla ve kat'a takiyye yapmayan, kendine has ifadesiyle "inandığım şeyi bir kişi kalsam da savunmaya devam ederim" inanç ve idealinde olan bir insandır.
Ne madden ve ne de manen asla hayatında rol ve taklit bulunmayan bir kişi olarak her söylediği söz, sözün söylendiği an gibi on sene sonra da yirmi sene sonra da haklılık tazeliğini hep korur.
Rol, gerçeğine sahip olmayanların başvurdu bir geçici hevesidir.
İşin gerçeğini yaşayan niye rol yapsın ki?
Hem maddî yönden, hem de manevî yönden.
Eserleriyle, fikirleriyle yüz yıllar geçse de hep hayırla anılacak bir insana bende olmak ne büyük bir mutluluk.
Kocayayla'da olmalıydınız.
Anlatmakla yaşanmaz ki!
On gün süren kamp boyunca çeşitli kültürel ve sportif faaliyetlerle kendilerini yenileyen ve yarınlara hazırlayan BTP'li gençler, gelecek senenin heyecanını ve özlemini daha şimdiden yaşamaya başladı bile.
Kampa katılan iki gencin babası olarak ben bile aynı heyecanı yaşıyorum.
Memleketin değişik yerlerinden gelen gençler birbirlerini tanıdı, sevdi, saydı ve "hep birlikte olma" sözünü verdi.
Kamp komutanı Abdullah Ağar'ın gençlere ezberletip gür sesle okuttuğu BTP Gençlik Andı'nı sizler de duymalıydınız.
Gözyaşlarıyla ve büyük bir heyecanla herkes izledi Gençlik Andı'nı.
BTP kurmaylarının yaptığı konuşmalar da birer tarihi belge olarak zihinlerde muhafaza edilecek cinstendi.
Hani var ya, İstiklal Savaşı yıllarında, gönlü vatan-millet aşkıyla dopdolu ecdadımızın yaptığı o unutulmaz konuşmalar, o aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen unutulmayan sözler. Okundukça heyecan, sanki o gün bugündür misali heyecan duyulan o, kahramanlık ve iman dolu sözcükler var ya, işte onlar gibi.
Ben söylüyorum, işte siz de eskimeyecek, pörsümeyecek bir yere yazın.
BTP Genel Başkanı başta olmak üzere, bu kadrodaki her arkadaşın yaptığı konuşma, söylediği söz, irat ettiği nutuk, aynen İstiklal Savaşı yıllarında söylenmiş söz gibi, nutuk gibi, yakın bir zamanda bir kahramanlık hatırası olarak tekrar edilecektir.
Ve bu sözlerin sahipleri, övünçle, rahmetle, büyük bir saygıyla anılacaktır.
Ne onlar, ne onların torunları, ne de torunlarının torunları kendilerinden utanmayacaktır.
Kocayayla Gençlik Kurultayı, BTP Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamın yaptığı tarihi konuşmayla son buldu.
Her zaman verdiğim bir misali şimdi de vereyim:
Evladının gözünün önünde yandığını gören bir anne ile aynı olayı seyreden insanlar aynı anda feryat ederler, ama hiç kimsenin feryadı kendi evladı yanan annenin feryadı kadar, içten, gerçek, yürek yakıcı, ciğer paralayıcı değildir ve olamaz.
Çünkü o bir annedir ve evladının kılına gelebilecek zarar aynen kendisine gelmiş gibidir.
Tezleri, projeleri, olaylara getirdiği o eşsiz yorum ve yaklaşımlar bir yana, bana göre Prof. Dr. Haydar Baş'ı en farklı kılan şey budur.
O öz ana gibi sevdalı olduğu bu vatanın içine düştüğü yangını en içine kadar hisseden, yaşayan ve bu yangınla yanan bir insandır.
Bundan dolayı sakın ha, onun feryadını rol icabı feryat edenlerin feryadıyla kıyaslamayın.
Televizyon ekranlarında "ne olacak bu memleketin hali" edebiyatını yapıp, ekrandan uzaklaşıp bir başına kalınca da, "ham hum şorolop" türü ciddi(!) şeylerle avunan kişiler sayesinde bu hale gelmedi mi bu ülke?
Yaklaşık 25 senedir birlike olmaktan büyük bir övünç ve heyecan duyduğum sayın Prof. Dr. Haydar Baş, bir başına kalınca da, bin başla kalınca da aynı şeyleri konuşan, aynı düşünceleri savunan, aynı heyecanı yaşayan ve yaşatan, asla ve kat'a takiyye yapmayan, kendine has ifadesiyle "inandığım şeyi bir kişi kalsam da savunmaya devam ederim" inanç ve idealinde olan bir insandır.
Ne madden ve ne de manen asla hayatında rol ve taklit bulunmayan bir kişi olarak her söylediği söz, sözün söylendiği an gibi on sene sonra da yirmi sene sonra da haklılık tazeliğini hep korur.
Rol, gerçeğine sahip olmayanların başvurdu bir geçici hevesidir.
İşin gerçeğini yaşayan niye rol yapsın ki?
Hem maddî yönden, hem de manevî yönden.
Eserleriyle, fikirleriyle yüz yıllar geçse de hep hayırla anılacak bir insana bende olmak ne büyük bir mutluluk.
Kocayayla'da olmalıydınız.
Anlatmakla yaşanmaz ki!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024