Dâvûdi Tâî hazretleri yemek yerken vakitten tasarruf olsun diye ekmeği suyun içine doğrar, çorba gibi yapıp öyle yerdi.... "Çiğnemek, zamânı uzatıyor, bir lokmayı çiğnemek, elli âyeti kerîmeyi, okumama engel oluyor, niçin zamânı zâyi edeyim" derdi.Dâvûdi Tâî hazretleri o derece riyâzet ve takvâ üzere idi ki, zarûrî ihtiyaçları dışında evinden çıkmamış, ağzına lezzet veren bir nîmet koymamıştır. Güzel ve yeni elbiseler giymedi. Halkın getirdiği yemekleri fakirlere bağışlayıp, oruçlu olduğunu kimseye bildirmedi. Annesi bile onun oruçlu olduğunu bilmez, gelen yemekleri yediğini zannederdi. Kimseden bir şey kabûl etmez, kâr ve kazanç peşinde koşmazdı. Babası vefât ettiğinde kalan mîrâsı bir vekilharç tutarak ona teslim etti. Bu para çoğalarak yirmi miskâl altına ulaştı. Dâvûdi Tâî ihtiyaçlarını bu paradan karşıladığı hattâ isteyenlere ödünç para verdiği gibi fakirlere sadaka da dağıtmıştı. Parası bittiğinde ömrünün de tamam olması için duâ ve niyazda bulunmuştu; "Ey Rabbim! Bu mîrâs malını bize kâfi ve vefâlı kılıp, başkasının malına muhtâc etme. Malımız sona erince, senin huzûruna yüz akıyla gelenlerden olayım." diye ettiği duâ, Allahü teâlâ tarafından kabûl buyrulmuş, hakîkaten malı bittiğinde vefât etmişti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.