Ehlullah buyurdu ki: "Mü'min, doktoru yanında olan hastaya benzer. Doktoru, ona yarayanı ve yaramayanı bilir. Hasta, kendine zararlı bir şeyi isterse, mani olur ve yersen ölürsün, der... Mü'minin hali budur. O birçok şeyleri arzular, ama Allahü teâlâ mani olur, tâ ölünceye kadar. Sonra Cennete gider.""Şaşılır şu kimseye ki, dünyaya hırsla sarılır, ama ölüm onu aramaktadır. Unutmuş ama unutulmuş değildir. Güler, ama bilmez ki, Rabbi ondan razı mıdır, yoksa değil midir?""Üç şey beni hayrete düşürdü. Bunlar; ölüm kendisini yakalamak üzere olduğu halde, dünyalık peşinde olan kimselerin hali, kendisi gaflete dalıp, kendini unuttuğu halde unutulmamış olup, hesaba çekilecek olan kimseler ve Rabbinin kendinden razı olup, olmadığını bilmediği halde, ağız dolusu gülen kimselerin hali".Sizler mümkün olduğu kadar sabah çarşıya ilk çıkan ve akşam en son dönen olmayınız. Çünkü bu iki vakit şeytanların harp ettikleri zamanlardır.""Mü'minler de çok şeyler arzu ederler. Fakat Allahü teâlâ onlara faydalı olanları yaratır, zararlı olanları yaratmaz. Mü'minler bu şekilde vefat ederler. Ve Allahü teâlânın Cennetine girerler."***Ebû Mâlik, babasından Peygamberimizin konuşması ve susması ile ilgili gördüklerini şöyle anlatıyor: "Biz çocukken Resulullahın (a.s.m) meclisinde otururduk. Ben ondan daha az konuşan hiçbir kimse görmedim. Bazı Sahabîler konuşup da sözü uzattıkları zaman tebessüm ederdi." Peygamberimizin üvey evladı Hind, Peygamberimizin sükûtunu şu şekilde anlatır: "Onun sükûtu dört şekilde olurdu: "Söylenenlere karşı tahammül ve sabrederek, başkalarına sataşmaktan kaçınmak için, başkalarından hoşuna giden bir hareket görürse takdir manasında ve tefekkür için susardı".