HAZRETİ PEYGAMBERİMİZİN RÜYASI
Söyle anlattılar:
Birincisi, kafası taşla ezilen adam; Kur'an öğrenip onunla amel etmeyen ve uykuyu farz namaza tercih eden kimsedir. Yarın kıyamette böyle azap görecek. İkincisi, Kanca ile yüzü parçalanan kimse ise; yalan söyleyerek halkı biri birine düşüren kimsedir, öyle azap görecek... Üçüncüsü, yani fırında azap görenler, zina eden erkek ve kadınlardır... Dördüncüsü, yani kan renginde ırmakta yüzen ise faiz yiyendir... Ateşin etrafında dolaşan beşincisi ise Cehennem zebanisi Malik'tir... Altıncısı, bahçedeki uzun boylu adam, İbrahim aleyhisselam... Etrafındaki çocuklar da İslam olarak doğan ve İslam olarak ölen çocuklardır... Peygamberimiz buraya gelince, ashab:
«Ya Resullallah müşriklerin çocukları da dahil mi?» diye sordular. Peygamber Efendimiz «Evet!» buyurdu. Vücutlarının yarı yeri, çirkin yarısı güzel kimseler ise, hem günah işleyip hem de iyilik eden, fakat iyilikleri kötülüklerine galebe çalan kimselerdir, diye anlattılar, buyurdu.
TASARRUF
Bahaüddin Buhârî'nin talebelerinden biri, bir yere gitmek istediği zaman kerâmetiyle havada uçarak gider, gideceği yere hemen varırdı. Diğer talebeleri onu bir iş için Kasr-ı Ârifân'dan Buhârâ'ya gönderdiler. Bu talebe uçarak giderken, Bahaüddin Buhârî onun üzerinden tasarrufunu çekti. Talebe uçamaz oldu. Bu hâdise üzerine Bahaüddin Buhârî , "Allah bana talebelerimin gizli açık bütün hâllerini bilmek ve onlar üzerinde tasarruf etme kudreti verdi. Arzu edersem, Allah'ın izniyle talebelerime çeşitli hâller veririm ve yine ellerinden hâllerini alırım. Onları kâbiliyetlerine göre terbiye ederim. Çünkü yetiştirici ve terbiye edici, yetiştirmek istediği kimseye yarayan ve en çok faydası olan şeyi yapar." buyurdu.
YA?MUR
Seyyid Burhâneddîn, Hâce hazretlerine bir miktar balık getirdi. Hâce bağda idi. Balıkları da bağda pişirmek istediler. İlkbahar mevsimiydi. Hâce balıkları pişirirken, gök yüzünü büyük bir bulut kapladı. Yağmur yağmaya başladı. Hâce , Seyyid Emîr Burhâneddîn'e; "Duâ et, benim olduğum yere yağmur yağmasın!" buyurdu. Burhâneddîn; "Efendim, benim ne haddime?" dedi. Hâce, "Benim dediğimi yap." buyurdu. Seyyid Burhâneddîn emre uyarak duâ etti. Kudret-i ilâhî ile Hâce'nin olduğu yere yağmur yağmadı. Diğer yerlere o kadar yağdı ki, suları, sel gibi yanımızdan akıyordu. Bu hâli görenler hayretler içinde kaldı. Bu kerâmetten çokları istifâde ettiler.
Söyle anlattılar:
Birincisi, kafası taşla ezilen adam; Kur'an öğrenip onunla amel etmeyen ve uykuyu farz namaza tercih eden kimsedir. Yarın kıyamette böyle azap görecek. İkincisi, Kanca ile yüzü parçalanan kimse ise; yalan söyleyerek halkı biri birine düşüren kimsedir, öyle azap görecek... Üçüncüsü, yani fırında azap görenler, zina eden erkek ve kadınlardır... Dördüncüsü, yani kan renginde ırmakta yüzen ise faiz yiyendir... Ateşin etrafında dolaşan beşincisi ise Cehennem zebanisi Malik'tir... Altıncısı, bahçedeki uzun boylu adam, İbrahim aleyhisselam... Etrafındaki çocuklar da İslam olarak doğan ve İslam olarak ölen çocuklardır... Peygamberimiz buraya gelince, ashab:
«Ya Resullallah müşriklerin çocukları da dahil mi?» diye sordular. Peygamber Efendimiz «Evet!» buyurdu. Vücutlarının yarı yeri, çirkin yarısı güzel kimseler ise, hem günah işleyip hem de iyilik eden, fakat iyilikleri kötülüklerine galebe çalan kimselerdir, diye anlattılar, buyurdu.
TASARRUF
Bahaüddin Buhârî'nin talebelerinden biri, bir yere gitmek istediği zaman kerâmetiyle havada uçarak gider, gideceği yere hemen varırdı. Diğer talebeleri onu bir iş için Kasr-ı Ârifân'dan Buhârâ'ya gönderdiler. Bu talebe uçarak giderken, Bahaüddin Buhârî onun üzerinden tasarrufunu çekti. Talebe uçamaz oldu. Bu hâdise üzerine Bahaüddin Buhârî , "Allah bana talebelerimin gizli açık bütün hâllerini bilmek ve onlar üzerinde tasarruf etme kudreti verdi. Arzu edersem, Allah'ın izniyle talebelerime çeşitli hâller veririm ve yine ellerinden hâllerini alırım. Onları kâbiliyetlerine göre terbiye ederim. Çünkü yetiştirici ve terbiye edici, yetiştirmek istediği kimseye yarayan ve en çok faydası olan şeyi yapar." buyurdu.
YA?MUR
Seyyid Burhâneddîn, Hâce hazretlerine bir miktar balık getirdi. Hâce bağda idi. Balıkları da bağda pişirmek istediler. İlkbahar mevsimiydi. Hâce balıkları pişirirken, gök yüzünü büyük bir bulut kapladı. Yağmur yağmaya başladı. Hâce , Seyyid Emîr Burhâneddîn'e; "Duâ et, benim olduğum yere yağmur yağmasın!" buyurdu. Burhâneddîn; "Efendim, benim ne haddime?" dedi. Hâce, "Benim dediğimi yap." buyurdu. Seyyid Burhâneddîn emre uyarak duâ etti. Kudret-i ilâhî ile Hâce'nin olduğu yere yağmur yağmadı. Diğer yerlere o kadar yağdı ki, suları, sel gibi yanımızdan akıyordu. Bu hâli görenler hayretler içinde kaldı. Bu kerâmetten çokları istifâde ettiler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.