"Osmanlı Devleti savaşlarla çökmedi. Sadece borçlar yüzünden de çökmedi. Hukuki yapısının bütünlüğünü koruyamadı. Birleştirici vatandaşlık ve üst kimlik tanımı yapamadı yabancılara ayrıcalık verdi.
Bu durum Osmanlı Devleti'nin ekonomisini, milli üretimini, uluslararası ilişkilerini, prestijini, toplumsal dinamiklerini ve bürokrasideki tüm karar mekanizmalarını alt üst etmiştir.
Lozan'a giden kadro yüzyıllardır bizi neyin hasta ettiğini ve tedavisini biliyorlardı.
Önce yabancıların imtiyazları kaldırıldı.
Herkesi hukuken kucaklayan laik bir Cumhuriyet kuruldu.
Milli üretim, milli eğitim, milli ordu ve milli ilkeler gündeme getirildi."
(Yukarıdaki yazıyı bir yazarın kitabından not aldıktan sonra yazarın ismini yazmadığımı fark ettim. Eğer okuyucularımız kime ait olduğunu hatırlarsa ismini memnuniyetle yayınlarım.)
Atatürk bu gerçeklerden hareketle Lozan heyetini gönderirken birçok meseleyi erteleyebileceklerini fakat adli ve mali kapitülasyonlar kaldırılmadan kesinlikle herhangi bir imza atmamaları konusunda ısrarlı bir şekilde uyardı.
Gerçekten de Lozan Antlaşması tam da Atatürk'ün dediği gibi kapitülasyonlar konusunda tıkanmış ve bir adım atılamayıp görüşmeler kesildiği için heyet de Türkiye'ye dönmüştü.
Eğer bir devlet hukuki yapısının bütününü koruyamazsa ekonomisi güçlü dahi olsa ayakta kalamaz.
Osmanlı Devleti bunun tipik bir örneğidir.
Yıkıldığı 1918 yılının hemen öncesinde Çanakkale savaşları gibi muazzam bir savaşı kazanmıştı.
Osmanlı Devleti, Kut'ül Amare'yi de kazanmasına ve 30 Ekim 1918 tarihinde Misak-ı Milli sınırlarına sahip olmasına rağmen bütünlüğünü koruyamadı.
Osmanlı Mebusan Meclisi değişik milletlerin oluşturduğu bir meclisti.
Rumlar, Ermeniler, Sırplar, Araplar, Arnavutlar gibi halkların temsilcileri meclisi doldurmuştu.
Örneğin Erzurum Milletvekili Karakin Pastırmacıyan Doğu Anadolu'da bağımsız Ermenistan devleti fikrini çok rahatlıkla mecliste seslendirebiliyordu.
Ona itiraz edenlere de, "Benim milletim beni bunun için gönderdi" diyebiliyordu.
Bir kimlik tanımı da yapılamadığı için "Osmanlıcılık" adı altında ülkeyi birleştirmek isteyenler de başarısız oldu.
"Osmanlıcılık kimliği altında bir ve beraber olunmaya çalışıldığı dönemlerde azınlıklar biz Rum'uz, Ermeni'yiz, Sırp'ız, Yunan'ız, Arnavut'uz demeye başladılar ve bu yeni kimliği şiddetle reddettiler.
Atatürk meclis konuşmalarında 'Büyük Türk Milleti' kavramını telaffuz edince aynı azınlıklar hemen, 'Biz Osmanlıyız' demeye başladılar."
Profesör Doktor Halil İnalcık'ın bu tespiti, doğrusu, meseleyi çok iyi açıklıyor.
Hukuki yapının bütünlüğünün korunmamasının günümüzdeki en ibretlik örneği Lübnan ve Irak anayasalarıdır.
Lübnan anayasasına göre; cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, başbakan Sünni, meclis başkanı da Şii olmak zorundadır.
Lübnan hem dini hem mezhepsel bir ayrımla yönetildiği için adeta parçalanmayı emreden bir anayasaya sahiptir.
Bu yüzden yaklaşık bir senedir Michel Avn'ın yerine herhangi bir cumhurbaşkanı seçemiyorlar.
Irak anayasası da Lübnan anayasasına benzer bir şekilde bölünmeyi ve parçalanmayı adeta yasal hale getirmiştir.
Irak'ta cumhurbaşkanı Kürt, meclis başkanı Sünni, başbakan ise Şiilerden seçilmektedir.
Bu çok büyük siyasi kriz ve anayasal sorun her iki ülkede de yazarın dediği gibi tam olarak ekonominin çökmesine, karar mekanizmalarının işlememesine ve ülkenin bütün prestijinin alt üst olmasına yetmiştir.
Anayasamızın kıymetini bilelim.
Anayasamızdaki vatandaşlık ve Türk kimliği tanımına sahip çıkalım.
İktidar, problemleri çözmek yerine devamlı anayasa değişikliğini gündem ederek özellikle ekonomideki yıkımı gizlemektedir.
Çok büyük çoğunluğun mutabık kaldığı, razı olduğu ve Cumhuriyetin 100. yılında dahi bunca badireye rağmen Türkiye'yi bir arada tutan anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilmemesi gereken maddelerine ve bütününe sahip çıkmalıyız.
- SGK, ‘saadet zinciri’ değildir / 01.06.2024
- Ekonomi çok iyiymiş! / 24.05.2024
- İsrafın itirafı / 16.05.2024
- ‘Ücret - fiyat sarmalı’ saçmalığı / 06.05.2024
- Enflasyonun sorumlusu sabit gelirli değil / 02.05.2024
- Taksim takıntısını bırakın işçinin hakkını savunun / 01.05.2024
- Kime kızalım? / 27.04.2024
- Enişte inişte / 26.04.2024
- İran vekil güçlerini ateşe attı / 16.04.2024