Türkiye ile Avrupa Birliği arasında müzakerelerin başlaması kararının alındığı 3 Ekim tarihinden sonra yapılan ilk "resmi" toplantıda, "Kıbrıs restleşmesi" yaşandı. AB tarafı, müzakerelerin "fiilen" başlayabilmesi için Türkiye'den Rum gemilerine limanlarını açması talebini getirirken, Türkiye ise bunun için KKTC'ye uygulanan doğrudan ticaretin başlatılması ve Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonun kalkması şartını yineledi. Dün Viyana'da yapılan "AB-Türkiye Troyka" toplantısına Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB Dönem Başkanı, Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, bir sonraki AB dönem Başkanı Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja ve AB Komisyonu'nun Genişlemeden sorumlu Temsilcisi Olli Rehn katıldı. Plassnik, tarama süreci tamamlanan fasıllardan "Bilim ve Teknoloji" ile "Eğitim ve Kültür" alanlarında "fiili" müzakerelerin, Avusturya'nın dönem başkanlığında ve "gecikmeden" başlatılacağı ümidinde olduğunu söylerken, Olli Rehn, "Önce limanlar açılmalı. Türkiye gümrük birliği yükümlülüğüne eksiksiz uymalı" tavrını ortaya koydu. Ön şartTroyka sonrası toplantısında Rehn şöyle konuştu: "Ek protokolün imzalanması, müzakere sürecinin açılması için ön şarttır. Türkiye, bunu yerine getireceğine dair söz verdi ve bu konu bir sürece girdi. Bunun için de, Türk limanlarına, gümrük birliği çerçevesinde malların, ürünlerin ulaşması önem taşıyor" dedi. Olli Rehn ayrıca, her ülkenin müzakerelerde "veto hakkı" bulunduğunu hatırlatarak, Kıbrıs konusunda olumsuz gelişmelerin müzakere sürecini engellememesi için her iki tarafın da yoğun biçimde çaba göstermesi gerektiğini söyledi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise, "Kıbrıs konusu ile müzakerelerin birbirinden ayrılması gerektiğini" belirtti. Gül ayrıca, Türkiye'nin BM öncülüğündeki her sürece destek verdiğini belirterek, "Kıbrıs Türklerine yönelik hukuki temeli olmayan izolasyonların kaldırılması gerekiyor. Verilen sözler tutulmalı. Türkiye'nin çözüm için sunduğu eylem planı dikkate alınmalı" dedi. AB temsilcileri, karikatür krizinin aşılması konusunda, AB ile müzakerelere başlamış ve "Hukuki sistemi" AB'ye yakın olan bir ülke olan Türkiye'nin oynayabileceği rol bulunduğunu belirttiler. Gül ise, "Şüphesiz ki basın hürriyetini sonuna kadar savunmamız lazım. Bu demokrasinin gereğidir. Ancak bu hürriyet, başkalarının dinine, kimliklerine hakaret etme olamaz" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.