Kerbela’da Ehl-i Beyt şehitleri -2
Ali oğlu Ömer savaş için ileri atıldı. İntikamın yüzü dönmez yalın kılıcı ile Yezid’in askerinin istiklal bayrağına titremeler saldı
13.08.2022 23:44:00





İmam Ali'nin (a.s.) oğlu Ömer'in şehadeti
"Ali oğlu Ömer savaş için ileri atıldı. İntikamın yüzü dönmez yalın kılıcı ile Yezid'in askerinin istiklal bayrağına titremeler saldı.
Yiğitliğin en yüksek derecesine varıp karşı döğüşçüleri yerlere yıktı. En sonunda şehadet şerbetini içti."
İmam Ali'nin (a.s.) oğlu Osman'ın şehadeti
"Ondan sonra Hz. Ali'yyül Murtaza'nın oğlu Osman savaş alanına doğru yürüdü. Hz. Hüseyin (a.s.)'dan cenk için izin almıştı.
"Faniliğin yurdunu bırakmışım geride
Bekâ saadetinde mutluluk arayanım."
O Haydar Ali'nin şecaatini miras alan Kevser sâkisinin varlığının Zühal damlası gibi cenkler etti… Sayısız düşmanı öldürdükten sonra Yezid Ebtahi oğlu Sinan tarafından şehit edildi."
Hz. Abdullah b. Hasan'ın şehadeti
İmam Hasan (a.s.)'ın oğullarından Kâsım gibi Abdullah da Kerbela'da amcası İmam Hüseyin (a.s.)'ın yanında idi.
Abdullah, amcası himayesinde büyümüştü. Kerbela katligâhında da Hz. Zeyneb'in koruması altında idi.
Henüz on yaşlarında bir çocuktu. Amcasının feryadlarına daha fazla dayanamayarak bir anda kendini çadırlardan dışarıya attı.
"Çocuk şöyle diyordu: "Hayır, Allah'a and olsun ki, amcamdan ayrılmayacağım."
O esnada düşman ordusundan Bahr bin Ka'b bin Teym adındaki bir şahıs yalın kılıcıyla Hüseyin b. Ali'ye saldırdı.
Küçük çocuk bu durumu görünce ona şöyle seslendi: "Ey kötü kadının oğlu, benim amcamı mı öldürüyorsun?"
Ardından da amcasını korumak için elini öne uzattı. Bahr bin Ka'b kılıcını savurarak çocuğun koluna öyle bir darbe indirdi ki, bu cesur çocuğun kolu ince bir deri vesilesi ile öylece pazı da asılı kaldı.
Duyduğu acı ile İmam'a şöyle seslendi: "Ey amca! İmdadıma yetiş. Beni bu dert ve musibetten kurtar!"
İmam (a.s.) elini onun boynuna atarak şöyle buyurdu: "Ey yeğenim sabret! Allah-u Teala seni pâk ve sâlih ceddin Resulüllah (s.a.v.)'e, Ali (a.s.)'a, Hamza (a.s.)'a, Câfer (a.s.)'a ve Hasan (a.s.)'a mülhak edecektir."
Bu esnada İmam (a.s.) Kûfe ordusuna şöyle beddua etti: "Allah'ım! Bu zâlim insanları rahmet yağmurundan ve yeryüzünün bereketlerinden mahrum kıl. Eğer kendilerine az bir ömür verecek olursan da, onları tefrika ve ihtilaf belasına düçâr eyle.
Hükümdarlarını onlardan razı etme, onlarla hükümdarları arasında düşmanlık ve anlaşmazlık çıkar. Çünkü onlar bizi yardım vaadi ile davet edip, daha sonra da bize karşı savaşa kalkıştılar."
İmam Hüseyin (a.s.)'ın kundaktaki evladının şehadeti
"İmam Hüseyin'in (a.s.) çadırın içerisinde bulunan çoluk çocuğu ve İmam Seccad hariç, bütün yaranları düşman tarafından öldürüldükten sonra; İmam Hüseyin (a.s.), şöyle yardım çağrısında bulundu:
"Acaba Peygamber (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'ini savunacak bir kimse, hakkımızda Allah'tan korkacak bir muvahhid ve bize yardımda bulunacak bir yardımcı yok mudur?"
İmam Hüseyin'in (as) yardım dileme sesini çadırın içerisinde bulunan çoluk çocuk, duyar duymaz onların ağlama sesleri göklere yükseldi.
İmam (a.s.) çadırlara doğru dönüp şöyle buyurdu: "Yavrum Ali Eser'i de getirin, onunla da vedalaşayım." Küçük bebek babasının kucağındayken, Harmele onu hedef alıp şehadete ulaştırdı.
İmam (a.s.) bebeğin boğazından akan kanı göğe serpip şöyle dedi: "Allah'ım! Onları azabına düçâr eyle, onlardan hiçbir kimseyi geride sağ bırakma ve onları ebedî olarak affetme!"
Hz. Abbas'ın şehadeti
Hz. Ali (a.s.)'ın Ümmü'l Benin'den dört oğlu olduğunu daha evvel belirtmiştik. Ebu'l Fazl, bunlardan en güçlüsü ve uzunu idi. Hz. Ali (a.s.) ile beraber Sıffin Savaşı'na da katılmıştı.
Hz. Ali (a.s.)'ın oğullarından, Ebu'l Fazl'ın ana bir kardeşleri, Abbas'tan başka, Abdullah b. Ali (a.s.), Osman bin Ali (a.s.) Câfer b. Ali (a.s.) da şehit olmuştur. Ayrıca annesi Mes'ud b. Hâlid'in kızı Leyla olan Muhammed b. Ali (a.s.) da bu katliamda şehit düşmüştür.
Hz. Abbas (a.s.)'ın Kerbela'da gösterdiği kahramanlıklar ile ilgili olarak şöyle yazmaktadır: "Allah katında Abbas'ın öyle yüce bir makamı vardır ki, bütün şehitler ona orada gıpta ederler."
Onun şehadetine annesi Ümmü'l Benin o kadar üzülmüştü ki, arkasından şöyle ağıtlar yakmıştır:
"Ey Abbas'ı gören kişi, gözünü Nakd
Ehline çevir bakalım.
Onun arkasında her biri yeleli arslan olan
Haydar'ın çocukları vardır.
Bana haber verdiler ki, oğlumun başı yaralanmış
Kolu kesik olarak
Vay olsun benim arslan yavruma ki
Darbeler vurulmuş başına
Senin elinde kılıcın olsaydı
Sana yaklaşamazdı bile."
Ebu'l Fazl, İmam Hüseyin için de son derece önemli idi. Ehl-i Beyt'inden şehitler arttıkça, savaş meydanına gitmek için defalarca izin istemiş ancak İmam'dan her defasında şu cevabı almıştı: "Sen benim sancaktarımsın, senin şehadetin, Cundullah'ın hezimeti, şeytan askerlerinin ise galibiyeti demektir."
En son teklifinde İmam Hüseyin (a.s.) ona şöyle buyurdu: "Madem ki savaş meydanına gitmek istiyorsun, önce Fırat'tan biraz su getir."
İmam (a.s.)'ın bu sözü üzerine Hz. Abbas hareket edip düşmanın safını yardı ve Fırat nehrine ulaştı, tulumunu suyla doldurduktan sonra kendisi de su içmek isteyip avucunu suyla doldurup susuzluktan kurumuş dudaklarına yaklaştırdı. Fakat hemen onu Fırat'a döktü ve kendisine hitap ederek şöyle dedi:
"Ey can! Hüseyin'den sonra hakir olasın
Ve ondan sonra sakın hayatta kalmayasın
Şimdi Hüseyin ölüm meydanına atılmıştır
Sense akan ırmağın soğuk suyunu mu içiyorsun?
Allah'a and olsun ki, bu dinimin müsaade etmediği bir şeydir."
Tulumunu suyla doldurup çadırlara doğru götürdüğünde, kendisini sel gibi düşmanın karşısında görerek şu hamasî şiiri okudu:
"Ölümden korkmam, ölüm sesi duyulduğunda
Kılıçlar arasında bedenim kaybolsa bile,
Feda olsun canım Mustafa'nın pâk torununa
Çadırlara su tulumunu götüren Abbas benim
Savaş günü savaşmaktan da hiç korkum yok."
Hz. Ebu'l Fazl büyük bir gayretle suyu çadırlara doğru götürdüğünde düşman tarafından Yezid bin Rukad ismindeki bir şahıs, hurma ağacının arkasına saklanarak namertçe saldırıp, Hz. Ebu'l Fazl (a.s.)'ın sağ kolunu bedeninden ayırdı. Ebu'l Fazl sağ kolunun kesildiğini görünce yine kendi hedefini şu hamasî şiirde beyan etti:
"Vallahi, sağ kolumu kestinizse de,
"Ben yine dinimi savunacağım
İmanında sâdık olan önderimi
Pâk ve emin olan Peygamberin (s.a.v.) torununu,
Himaye edeceğim."
Ebu'l Fazl bu hâlde atın üzerinde çadırlara doğru ilerlerken, Hakim bin Zufeyl adında bir şahıs kalleşçe bir darbe ile bu sefer de Ebu'l Fazl'ın sol kolunu kesti. Ok yağmuruna tutulan Hz. Abbas'ın boynundaki su tulumuna ve göğsüne de ok isabet etti. Ve son olarak çadır direği ile düşman tarafından kafası yarıldı. Hz. Abbas'ın şehadeti de böylece gerçekleşmiş oldu.
İmam Hüseyin (a.s.) Abbas öldürüldüğü zaman şöyle buyurmuştur: "Belim şimdi kırıldı, çarem kalmadı ve düşmanlarım sevinmeye başladılar."
Hz. Abbas'ın şehit edilmesi ile ilgili olarak farklı bir rivayet daha vardır ki, buna göre İmam Hüseyin (a.s.)'la Fırat kenarında beraberken İmam (a.s.)'ı müdafaa ederken şehit düşmüştür.
"İmam Hüseyin (a.s.) Fırat nehrine yöneldi önünde de kardeşi Abbas vardı. İbn-i Sa'd'ın atlıları önünü kestiler. Aralarında Ben-i Darim'den bir adam vardı. Bu adam askerlere dedi ki: "Yazıklar olsun size! Suya gitmesine izin vermeyin. Su içmesini engelleyin."
Hüseyin (a.s.) dedi ki: "Allah'ım! Onu susuz bırak."
Ben-i Darim'den olan bu adam kızdı ve İmam (a.s.)'a bir ok attı. Ok İmam (a.s.)'ın üst damağına isabet etti. Hüseyin (a.s.) oku çekip, çıkardı, elini damağının altına koydu. Avucu kanla doldu. Kanı yere döktü ve dedi ki: "Allah'ım! Peygamberinin (s.a.v.) kızının oğluna yapılanları Sana şikayet ediyorum."
Sonra yerine geri döndü. Susuzluğu iyice şiddetlenmişti. Askerler Abbas'ın etrafını sardılar ve Hüseyin (a.s.)'dan uzaklaştırdılar. Abbas, öldürülünceye kadar tek başına onlarla savaştı. Allah'ın rahmeti üzerine olsun."
Hikmetler
Ehl-i Beyt'in şehadeti incelenirken dikkat çeken bir nükte vardır. Kerbela katligâhında İmam Hüseyin (a.s.)'ın yanında ona siper olan, kanını ve canını onu müdafaa için feda edenlerin içinde babası bir kardeşleri de bulunuyordu. Resulüllah (a.s.)'ın soyunu devam ettirecek evlatları da…
Ancak İmam Hüseyin (a.s.)'ın şahsında öyle bir kıymet vardır ki, Ehl-i Beyt'i onun muhafazasına uğraşmaktadır. Cennete ulaşmanın vesilesi, Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmanın yolu İmam (a.s.)'ın muhafazası olmuştur. Çünkü İmam Hüseyin (a.s.) İslam'ın, Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) dininin temsilcisi, koruyucusu, simgesi demektir.
Herkes bu şuurla, Kerbela toprağını kanıyla boyamakta, bu kutsal vazifeye isteyerek gitmektedir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)
"Ali oğlu Ömer savaş için ileri atıldı. İntikamın yüzü dönmez yalın kılıcı ile Yezid'in askerinin istiklal bayrağına titremeler saldı.
Yiğitliğin en yüksek derecesine varıp karşı döğüşçüleri yerlere yıktı. En sonunda şehadet şerbetini içti."
İmam Ali'nin (a.s.) oğlu Osman'ın şehadeti
"Ondan sonra Hz. Ali'yyül Murtaza'nın oğlu Osman savaş alanına doğru yürüdü. Hz. Hüseyin (a.s.)'dan cenk için izin almıştı.
"Faniliğin yurdunu bırakmışım geride
Bekâ saadetinde mutluluk arayanım."
O Haydar Ali'nin şecaatini miras alan Kevser sâkisinin varlığının Zühal damlası gibi cenkler etti… Sayısız düşmanı öldürdükten sonra Yezid Ebtahi oğlu Sinan tarafından şehit edildi."
Hz. Abdullah b. Hasan'ın şehadeti
İmam Hasan (a.s.)'ın oğullarından Kâsım gibi Abdullah da Kerbela'da amcası İmam Hüseyin (a.s.)'ın yanında idi.
Abdullah, amcası himayesinde büyümüştü. Kerbela katligâhında da Hz. Zeyneb'in koruması altında idi.
Henüz on yaşlarında bir çocuktu. Amcasının feryadlarına daha fazla dayanamayarak bir anda kendini çadırlardan dışarıya attı.
"Çocuk şöyle diyordu: "Hayır, Allah'a and olsun ki, amcamdan ayrılmayacağım."
O esnada düşman ordusundan Bahr bin Ka'b bin Teym adındaki bir şahıs yalın kılıcıyla Hüseyin b. Ali'ye saldırdı.
Küçük çocuk bu durumu görünce ona şöyle seslendi: "Ey kötü kadının oğlu, benim amcamı mı öldürüyorsun?"
Ardından da amcasını korumak için elini öne uzattı. Bahr bin Ka'b kılıcını savurarak çocuğun koluna öyle bir darbe indirdi ki, bu cesur çocuğun kolu ince bir deri vesilesi ile öylece pazı da asılı kaldı.
Duyduğu acı ile İmam'a şöyle seslendi: "Ey amca! İmdadıma yetiş. Beni bu dert ve musibetten kurtar!"
İmam (a.s.) elini onun boynuna atarak şöyle buyurdu: "Ey yeğenim sabret! Allah-u Teala seni pâk ve sâlih ceddin Resulüllah (s.a.v.)'e, Ali (a.s.)'a, Hamza (a.s.)'a, Câfer (a.s.)'a ve Hasan (a.s.)'a mülhak edecektir."
Bu esnada İmam (a.s.) Kûfe ordusuna şöyle beddua etti: "Allah'ım! Bu zâlim insanları rahmet yağmurundan ve yeryüzünün bereketlerinden mahrum kıl. Eğer kendilerine az bir ömür verecek olursan da, onları tefrika ve ihtilaf belasına düçâr eyle.
Hükümdarlarını onlardan razı etme, onlarla hükümdarları arasında düşmanlık ve anlaşmazlık çıkar. Çünkü onlar bizi yardım vaadi ile davet edip, daha sonra da bize karşı savaşa kalkıştılar."
İmam Hüseyin (a.s.)'ın kundaktaki evladının şehadeti
"İmam Hüseyin'in (a.s.) çadırın içerisinde bulunan çoluk çocuğu ve İmam Seccad hariç, bütün yaranları düşman tarafından öldürüldükten sonra; İmam Hüseyin (a.s.), şöyle yardım çağrısında bulundu:
"Acaba Peygamber (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'ini savunacak bir kimse, hakkımızda Allah'tan korkacak bir muvahhid ve bize yardımda bulunacak bir yardımcı yok mudur?"
İmam Hüseyin'in (as) yardım dileme sesini çadırın içerisinde bulunan çoluk çocuk, duyar duymaz onların ağlama sesleri göklere yükseldi.
İmam (a.s.) çadırlara doğru dönüp şöyle buyurdu: "Yavrum Ali Eser'i de getirin, onunla da vedalaşayım." Küçük bebek babasının kucağındayken, Harmele onu hedef alıp şehadete ulaştırdı.
İmam (a.s.) bebeğin boğazından akan kanı göğe serpip şöyle dedi: "Allah'ım! Onları azabına düçâr eyle, onlardan hiçbir kimseyi geride sağ bırakma ve onları ebedî olarak affetme!"
Hz. Abbas'ın şehadeti
Hz. Ali (a.s.)'ın Ümmü'l Benin'den dört oğlu olduğunu daha evvel belirtmiştik. Ebu'l Fazl, bunlardan en güçlüsü ve uzunu idi. Hz. Ali (a.s.) ile beraber Sıffin Savaşı'na da katılmıştı.
Hz. Ali (a.s.)'ın oğullarından, Ebu'l Fazl'ın ana bir kardeşleri, Abbas'tan başka, Abdullah b. Ali (a.s.), Osman bin Ali (a.s.) Câfer b. Ali (a.s.) da şehit olmuştur. Ayrıca annesi Mes'ud b. Hâlid'in kızı Leyla olan Muhammed b. Ali (a.s.) da bu katliamda şehit düşmüştür.
Hz. Abbas (a.s.)'ın Kerbela'da gösterdiği kahramanlıklar ile ilgili olarak şöyle yazmaktadır: "Allah katında Abbas'ın öyle yüce bir makamı vardır ki, bütün şehitler ona orada gıpta ederler."
Onun şehadetine annesi Ümmü'l Benin o kadar üzülmüştü ki, arkasından şöyle ağıtlar yakmıştır:
"Ey Abbas'ı gören kişi, gözünü Nakd
Ehline çevir bakalım.
Onun arkasında her biri yeleli arslan olan
Haydar'ın çocukları vardır.
Bana haber verdiler ki, oğlumun başı yaralanmış
Kolu kesik olarak
Vay olsun benim arslan yavruma ki
Darbeler vurulmuş başına
Senin elinde kılıcın olsaydı
Sana yaklaşamazdı bile."
Ebu'l Fazl, İmam Hüseyin için de son derece önemli idi. Ehl-i Beyt'inden şehitler arttıkça, savaş meydanına gitmek için defalarca izin istemiş ancak İmam'dan her defasında şu cevabı almıştı: "Sen benim sancaktarımsın, senin şehadetin, Cundullah'ın hezimeti, şeytan askerlerinin ise galibiyeti demektir."
En son teklifinde İmam Hüseyin (a.s.) ona şöyle buyurdu: "Madem ki savaş meydanına gitmek istiyorsun, önce Fırat'tan biraz su getir."
İmam (a.s.)'ın bu sözü üzerine Hz. Abbas hareket edip düşmanın safını yardı ve Fırat nehrine ulaştı, tulumunu suyla doldurduktan sonra kendisi de su içmek isteyip avucunu suyla doldurup susuzluktan kurumuş dudaklarına yaklaştırdı. Fakat hemen onu Fırat'a döktü ve kendisine hitap ederek şöyle dedi:
"Ey can! Hüseyin'den sonra hakir olasın
Ve ondan sonra sakın hayatta kalmayasın
Şimdi Hüseyin ölüm meydanına atılmıştır
Sense akan ırmağın soğuk suyunu mu içiyorsun?
Allah'a and olsun ki, bu dinimin müsaade etmediği bir şeydir."
Tulumunu suyla doldurup çadırlara doğru götürdüğünde, kendisini sel gibi düşmanın karşısında görerek şu hamasî şiiri okudu:
"Ölümden korkmam, ölüm sesi duyulduğunda
Kılıçlar arasında bedenim kaybolsa bile,
Feda olsun canım Mustafa'nın pâk torununa
Çadırlara su tulumunu götüren Abbas benim
Savaş günü savaşmaktan da hiç korkum yok."
Hz. Ebu'l Fazl büyük bir gayretle suyu çadırlara doğru götürdüğünde düşman tarafından Yezid bin Rukad ismindeki bir şahıs, hurma ağacının arkasına saklanarak namertçe saldırıp, Hz. Ebu'l Fazl (a.s.)'ın sağ kolunu bedeninden ayırdı. Ebu'l Fazl sağ kolunun kesildiğini görünce yine kendi hedefini şu hamasî şiirde beyan etti:
"Vallahi, sağ kolumu kestinizse de,
"Ben yine dinimi savunacağım
İmanında sâdık olan önderimi
Pâk ve emin olan Peygamberin (s.a.v.) torununu,
Himaye edeceğim."
Ebu'l Fazl bu hâlde atın üzerinde çadırlara doğru ilerlerken, Hakim bin Zufeyl adında bir şahıs kalleşçe bir darbe ile bu sefer de Ebu'l Fazl'ın sol kolunu kesti. Ok yağmuruna tutulan Hz. Abbas'ın boynundaki su tulumuna ve göğsüne de ok isabet etti. Ve son olarak çadır direği ile düşman tarafından kafası yarıldı. Hz. Abbas'ın şehadeti de böylece gerçekleşmiş oldu.
İmam Hüseyin (a.s.) Abbas öldürüldüğü zaman şöyle buyurmuştur: "Belim şimdi kırıldı, çarem kalmadı ve düşmanlarım sevinmeye başladılar."
Hz. Abbas'ın şehit edilmesi ile ilgili olarak farklı bir rivayet daha vardır ki, buna göre İmam Hüseyin (a.s.)'la Fırat kenarında beraberken İmam (a.s.)'ı müdafaa ederken şehit düşmüştür.
"İmam Hüseyin (a.s.) Fırat nehrine yöneldi önünde de kardeşi Abbas vardı. İbn-i Sa'd'ın atlıları önünü kestiler. Aralarında Ben-i Darim'den bir adam vardı. Bu adam askerlere dedi ki: "Yazıklar olsun size! Suya gitmesine izin vermeyin. Su içmesini engelleyin."
Hüseyin (a.s.) dedi ki: "Allah'ım! Onu susuz bırak."
Ben-i Darim'den olan bu adam kızdı ve İmam (a.s.)'a bir ok attı. Ok İmam (a.s.)'ın üst damağına isabet etti. Hüseyin (a.s.) oku çekip, çıkardı, elini damağının altına koydu. Avucu kanla doldu. Kanı yere döktü ve dedi ki: "Allah'ım! Peygamberinin (s.a.v.) kızının oğluna yapılanları Sana şikayet ediyorum."
Sonra yerine geri döndü. Susuzluğu iyice şiddetlenmişti. Askerler Abbas'ın etrafını sardılar ve Hüseyin (a.s.)'dan uzaklaştırdılar. Abbas, öldürülünceye kadar tek başına onlarla savaştı. Allah'ın rahmeti üzerine olsun."
Hikmetler
Ehl-i Beyt'in şehadeti incelenirken dikkat çeken bir nükte vardır. Kerbela katligâhında İmam Hüseyin (a.s.)'ın yanında ona siper olan, kanını ve canını onu müdafaa için feda edenlerin içinde babası bir kardeşleri de bulunuyordu. Resulüllah (a.s.)'ın soyunu devam ettirecek evlatları da…
Ancak İmam Hüseyin (a.s.)'ın şahsında öyle bir kıymet vardır ki, Ehl-i Beyt'i onun muhafazasına uğraşmaktadır. Cennete ulaşmanın vesilesi, Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmanın yolu İmam (a.s.)'ın muhafazası olmuştur. Çünkü İmam Hüseyin (a.s.) İslam'ın, Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) dininin temsilcisi, koruyucusu, simgesi demektir.
Herkes bu şuurla, Kerbela toprağını kanıyla boyamakta, bu kutsal vazifeye isteyerek gitmektedir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.