Kara bir yıl

"İyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bıraktık" gibi klişeleşmiş klasik bir cümleyle söze başlayalım?Kurban bayramı gibi mübarek bir günün, yeni miladi yılımızın ilk günlerine denk geliyor olması, ümid ederiz ki, yeni senemizin hayırlı geçmesine vesile olur. Bu vesileyle yüce Türk - İslam aleminin mübarek kurban bayramını en içten dileklerimizle kutlar, yeni senenin hayırlara vesile olması temenni ederiz ?Son onyıllarda yılların tabir yerindeyse su gibi geçiyor olmasındaki hikmeti ve bu su gibi geçen yılların bizden neler götürdüğünü iyi kavramak durumundayız. Yıl sonları bizler için geçirdiğimiz günlerin muhasebesini, önümüzdeki yılların planlamasınıyapma günleri olmalı.2006'da neler oldu? Ülkemiz için, milletimiz için, ailemiz için ve şahsımız için olumlu- olumsuz ne tür gelişmeler yaşandı? Millet olarak, devlet olarak yaşadığımız yılın bize maliyeti nedir?Bu maliyet, nasıl bir yılda kaybettiysek, yine bir yılda ödeyebileceğimiz ağırlıkta mı, yoksa bir yılda kaybettiklerimiz, onyıllar boyunca elde ettiklerimizin bir kalemde silinip  atıldığı ve topyekûn geleceğimizi haczedecek, ipotek altına alacağık ağırlıkta mı?Ve önümüzdeki sene, yani 2007 yılı ülkemiz ve bölgemiz için ne tür gelişmeler gebe?Bütün bu soruları cevaplayabilmek için 2006 yılında Türkiye'den nelerin koparıldığını ve milletin geleceğine nasıl prangalar takıldığını bilmek gerekiyor.2006 yılı Türkiye adına "kara" bir yıl olmuştur.Bu "karalık"; siyasi, iktisadi, kültürel, sosyal ve bölgesel anlamda yaşanan yıkım tablosundan mülhem ortaya çıkan acı bir gerçektir.Türkiye'nin kuşatılmışlık hali bütün bu sahalarda AKP hükümeti marifetiyle tesis ve temin edildi. Ülkenin ekonomik ve siyasi geleceği, AB, ABD ve IMF'ye havale edildi.Dış politikada BOP taşeronluğundan öteye geçemeyen bir inisiyatifsizlik ve dışabağımlılık hali hakimken, ekonomik olarak da IMF'nin talimatlarıyla şekillenen ve bütün kaynaklarımızı sömürü düzenine teslim eden bir anlayışın kurbanı olduk.Millet olarak açlığın ve sefaletin kucağına itildik, on milyonlarca insanımızı açlığın pençesine terk ettik!Bu da yetmedi, torunlarımızın torunlarını bile daha doğmadan borçlu kıldık. İşte geleceğimiz böyle ipotek altına alındı, böyle satıldı!İşgale, istilaya, katliama ve İslam dünyasının yeniden dizayn çalışma konsepti olan BOP'a ortak ve taşeron olmaktan büyük haz duyan ve bütün dış politikasını bu aciz çerçeveye oturtmaktan gururla bahseden bir yönetimle daha farklı nasıl bir sonuç alınabilirdi ki!İşte böyle bir ortamda girdiğimiz 2007 yılı, Türkiye için "tasfiye" yılı olabilir!Olabilir diyorum çünkü hala bir umut, bir kurtuluş var. Ülkenin acil olarak milli bir politikaya, milli bir duruşa, milli bir ekonomiye ve hepsinden önemlisi bütün bunları cesur bir şekilde hayata geçirebilecek milli bir lidere ihtiyacı var. Ve şöyle bir etrafımıza baktığımızda bunu hayata geçirebilme kudretine sahip, AB, ABD ve IMF'ye "hayır" diyen ve gücünü sadece ve sadece milletten alan tek lider olarak Prof. Dr. Haydar Baş beyi görüyoruz. Milli Ekonomi Modeli ile, Milli Devlet projesi ile, milli dış politika anlayışı ile ve milli duruşu ile Baş'tan başka bir çıkış ve kurtuluş yolu yok.Yeni senenin "tasfiye" değil de, "kurtuluş" ve yeniden şahlanış senesi olması elimizde?Hayırlı bayramlar, hayırlı seneler!