Kapalı kapılar ardında görev alınmaz
Hz. Peygamber'in amcası Hz. Abbas, Hz. Ali'ye şöyle dedi: "Ey kardeşimin oğlu! Uzat elini sana biat edeyim. İnsanlar, Peygamber'in amcası Peygamber'in amcasının oğluna biat etti, diyecekler. O zaman sana kimse karşı çıkmaz." Hz. Ali (a.s) şu karşılığı verdi: "Ben bu görevin kapalı kapılar ardında bana verilmesini istemem"
14.10.2024 11:32:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
![Kapalı kapılar ardında görev alınmaz](resimler/haberler/32/kapali-kapilar-ardinda-gorev-alinmaz-H1544486-11.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![Kapalı kapılar ardında görev alınmaz](resimler/haberler/32/kapali-kapilar-ardinda-gorev-alinmaz-H1544486-12.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
İmam Ali (a.s) diğerleri gibi hilâfeti teslim almaya, hilâfet tahtına oturmaya can atmıyordu, böyle bir ihtirası yoktu. Onun tek amacı
İslâm'ın prensiplerini oturtmak, İslâm davasını yaymak, dini ve din mensupları onurlu bir konuma getirmekti. Hz. Peygamber'in (s.a.a) büyüklüğünü ortaya koymak ve hayat biçimini gelecek kuşaklara aktarmaktı. İnsanların Hz. Peygamber'in (s.a.a) hayat tarzına uymalarını sağlamaktı. Bu yüzden Hz. Peygamber'in (s.a.a) tekfini, namazının kılınması ve defnedilmesiyle uğraştı.
Resul tarafından lâyık olduğu ve nebevî nasla tayin edildiği hilâfetin başkasına verileceğini aklından geçirmiyordu. Fakat insanların içinden, Peygamberlerinin (s.a.a) Uhud ve Huneyn günlerinde dile getirdiği tavsiyelerden farklı duygular geçiyordu.
Haksız iktidarı ele geçirme ihtirası akıllarını başlarından almıştı. Bu yüzden Peygamberlerinin (s.a.a) na'şını, kefenlenmeden öylece orada bırakıverdiler. Daha önce Peygamber hayattayken zor zamanlarda ve şiddetli çarpışmalarda O'nu yalnız bırakıp kaçtıkları gibi...
Sakife toplantısının haberi, Hz. Peygamber'in (s.a.a) evine ulaştı. Hz. Ali (a.s) ve Haşimoğulları ile birlikte samimi bazı sahabiler Hz.
Peygamber'in evindeydiler. Resûlullah'ın (s.a.a) mübarek na'şının başında toplanmışlardı.
Hz. Peygamber'in amcası Hz. Abbas, Hz. Ali'ye şöyle dedi: "Ey kardeşimin oğlu! Uzat elini sana biat edeyim. İnsanlar, Peygamber'in amcası Peygamber'in amcasının oğluna biat etti, diyecekler. O zaman sana kimse karşı çıkmaz."
Hz. Ali (a.s) şu karşılığı verdi: "Ey Amca! Benden başka bu görevi isteyecek biri çıkar mı?"
Abbas şöyle dedi: "Yakında göreceksin."
Kuşkusuz İmam (a.s) o sırada olup bitenleri bilmiyor değildi. Bu yüzden Abbas'a şu net cevabı verdi: "Ben bu görevin kapalı kapılar ardında bana verilmesini istemem." (el-İmame ve's-Siyase, s.21).
Öte yandan Ebu Süfyan Hz. Peygamber'in (s.a.a) evinin kapısına gelir. Ali (a.s) ve Abbas oradadır. Der ki: "Bu iş nasıl oluyor da Kureyş'ten en küçük oymağın eline geçebiliyor? Allah'a yemin ederim ki, eğer istersen onlara karşı vadiyi atlı ve piyadelerle doldururum."
Ali (a.s) ona şu karşılığı verir: "Geri dön ey Ebu Süfyan! İslâm'a ve Müslümanlara yeterince düşmanlık ettin. Bu sefer de ona bir zarar veremeyeceksin."
Yine rivayet edilir ki: İnsanlar Ebu Bekir'e biat için toplanınca, Ebu Süfyan gelir ve şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, öyle bir gürültü ve toz duman görüyorum ki, onu ancak kan bastırabilir. Ey Abdumenafoğulları! Nasıl oluyor da Ebu Bekir sizin yönetiminizi ele alabiliyor? Nerede şu iki çaresiz; Ali ve Abbas?!"
Sonra şöyle der: "Ey Ebu'l-Hasan! Uzat elini, sana biat edeyim."
Ali (a.s) bu teklifi reddeder, onu bir kenara iterek şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, sen bunu fitne çıkarmaktan başka bir amaç için istemiyorsun. İslâm'a yeterince kötülük ettin. Senin öğütlerine ihtiyacımız yoktur." (Tarih-i Taberî, 2/449; el-Kâmil FitTarih, 2/326).
Ebu Bekir'e biat edilince de, Ebu Süfyan şöyle der: "Bizim Fasil'le (Ebu Bekir) işimiz yok. Bu, Abdumenafoğulları'nın hakkıdır."
Ona denir ki: "Ama Ebu Bekir senin oğlunu vali tayin etti."
Şu karşılığı verir: "Aramızdaki bir akrabalık bağı buna sebep olmuştur." (Tarih-i Taberî, 2/449; elKâmil Fi't-Tarih, 2/326).
Ebu Süfyan'ın Sakife'ye karşı çıkması, İmam Ali'nin (a.s) ve Haşimoğulları'nın hakkına inanmasından kaynaklanmıyordu. Onun tavrı göstermelik bir siyasi hareketti. Amacı İslâm'a karşı bir komplo kurmak ve İslâm'a bir şekilde zarar vermekti.
İslâm'ın prensiplerini oturtmak, İslâm davasını yaymak, dini ve din mensupları onurlu bir konuma getirmekti. Hz. Peygamber'in (s.a.a) büyüklüğünü ortaya koymak ve hayat biçimini gelecek kuşaklara aktarmaktı. İnsanların Hz. Peygamber'in (s.a.a) hayat tarzına uymalarını sağlamaktı. Bu yüzden Hz. Peygamber'in (s.a.a) tekfini, namazının kılınması ve defnedilmesiyle uğraştı.
Resul tarafından lâyık olduğu ve nebevî nasla tayin edildiği hilâfetin başkasına verileceğini aklından geçirmiyordu. Fakat insanların içinden, Peygamberlerinin (s.a.a) Uhud ve Huneyn günlerinde dile getirdiği tavsiyelerden farklı duygular geçiyordu.
Haksız iktidarı ele geçirme ihtirası akıllarını başlarından almıştı. Bu yüzden Peygamberlerinin (s.a.a) na'şını, kefenlenmeden öylece orada bırakıverdiler. Daha önce Peygamber hayattayken zor zamanlarda ve şiddetli çarpışmalarda O'nu yalnız bırakıp kaçtıkları gibi...
Sakife toplantısının haberi, Hz. Peygamber'in (s.a.a) evine ulaştı. Hz. Ali (a.s) ve Haşimoğulları ile birlikte samimi bazı sahabiler Hz.
Peygamber'in evindeydiler. Resûlullah'ın (s.a.a) mübarek na'şının başında toplanmışlardı.
Hz. Peygamber'in amcası Hz. Abbas, Hz. Ali'ye şöyle dedi: "Ey kardeşimin oğlu! Uzat elini sana biat edeyim. İnsanlar, Peygamber'in amcası Peygamber'in amcasının oğluna biat etti, diyecekler. O zaman sana kimse karşı çıkmaz."
Hz. Ali (a.s) şu karşılığı verdi: "Ey Amca! Benden başka bu görevi isteyecek biri çıkar mı?"
Abbas şöyle dedi: "Yakında göreceksin."
Kuşkusuz İmam (a.s) o sırada olup bitenleri bilmiyor değildi. Bu yüzden Abbas'a şu net cevabı verdi: "Ben bu görevin kapalı kapılar ardında bana verilmesini istemem." (el-İmame ve's-Siyase, s.21).
Öte yandan Ebu Süfyan Hz. Peygamber'in (s.a.a) evinin kapısına gelir. Ali (a.s) ve Abbas oradadır. Der ki: "Bu iş nasıl oluyor da Kureyş'ten en küçük oymağın eline geçebiliyor? Allah'a yemin ederim ki, eğer istersen onlara karşı vadiyi atlı ve piyadelerle doldururum."
Ali (a.s) ona şu karşılığı verir: "Geri dön ey Ebu Süfyan! İslâm'a ve Müslümanlara yeterince düşmanlık ettin. Bu sefer de ona bir zarar veremeyeceksin."
Yine rivayet edilir ki: İnsanlar Ebu Bekir'e biat için toplanınca, Ebu Süfyan gelir ve şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, öyle bir gürültü ve toz duman görüyorum ki, onu ancak kan bastırabilir. Ey Abdumenafoğulları! Nasıl oluyor da Ebu Bekir sizin yönetiminizi ele alabiliyor? Nerede şu iki çaresiz; Ali ve Abbas?!"
Sonra şöyle der: "Ey Ebu'l-Hasan! Uzat elini, sana biat edeyim."
Ali (a.s) bu teklifi reddeder, onu bir kenara iterek şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, sen bunu fitne çıkarmaktan başka bir amaç için istemiyorsun. İslâm'a yeterince kötülük ettin. Senin öğütlerine ihtiyacımız yoktur." (Tarih-i Taberî, 2/449; el-Kâmil FitTarih, 2/326).
Ebu Bekir'e biat edilince de, Ebu Süfyan şöyle der: "Bizim Fasil'le (Ebu Bekir) işimiz yok. Bu, Abdumenafoğulları'nın hakkıdır."
Ona denir ki: "Ama Ebu Bekir senin oğlunu vali tayin etti."
Şu karşılığı verir: "Aramızdaki bir akrabalık bağı buna sebep olmuştur." (Tarih-i Taberî, 2/449; elKâmil Fi't-Tarih, 2/326).
Ebu Süfyan'ın Sakife'ye karşı çıkması, İmam Ali'nin (a.s) ve Haşimoğulları'nın hakkına inanmasından kaynaklanmıyordu. Onun tavrı göstermelik bir siyasi hareketti. Amacı İslâm'a karşı bir komplo kurmak ve İslâm'a bir şekilde zarar vermekti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.