Bir de müstakil olarak insan, Cenab-ı Hakk'ı diliyle, kalbiyle zikreder. İsimleriyle Cenab-ı Hakk'ı anar ise, o zaman o insan uyku halinde de Allah'ını hatırlar. Uyanık halde de Rabbiyle beraber olur. O'nu unutması mümkün olmaz. O müstakil ibadete işaretle Cenab-ı Vacibü'l Vücud Hazratleri, "Beni çok zikredin" (Ahzâb; 33/41) buyuruyor. Yine Cenab-ı Hak: "Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur" (Ra'd; 13/28) buyuruyor. Allah'ı zikretmeden insanın mutmain olması, kalbinin huzur ve sürur içinde olması hiç ama hiç mümkün değildir.Başta ne söyledik? "Kalb, beytullahtır" dedik. Allah'ın evi kalb olursa, o evin neye ihtiyacı olur? Allah'a ihtiyacı olur. Sen şimdi Allah'a ihtiyacı olan kalbe başka sevgileri, başka hatıraları, hataratları dolduruyorsun. O tatmin olmuyor, doymuyor ki. Benzinle beraber çalışan otomobile su koysan çalıştıramazsın. "Efendim, benzin de sıvıdır. Su da sıvıdır." Ama birisi benzindir, birisi sudur. "Ben zikredeyim de neyi zikredersem edeyim" diyemezsin. Senin zikrettiğin sadece Vacibü'l Vücud olan Allah olacak ki, o zikir gıdası kalbini doyurmuş olabilsin. Aksi taktirde Allah'ın zikrinin dışındaki zikirler insanı mutmain etmez. Müstakil olarak zikrin ehemmiyetini Allah nasip etti, biz "İslam'da Zikir" adlı eserimizde ortaya koyduk. Kıymetli okuyucularıma mutlaka okumalarını hassaten tavsiye ediyorum.