‘Kalp temiz olunca bütün duygular ona uyar’
Kalbin sıhhati, Yaratan'la kul arasındaki muamelenin dürüstlüğüne bağlıdır. O muamele bir sırdır. Bazen bir kuş gibi uçar gider. Kalp bir kafestir, sağlam olursa kuşu tutar
09.12.2022 08:32:00





Ey nefse ve şeytana tapan, dünyaya kul olan, senin kullar yanında kıymetin yok; Hak katında da önemin kalmadı. Salih kullar yüzüne bakmaz oldular. O salih kişiler âhiretin nimetine tapanı bile sevmezler; sen dünyaya tapar oldun, bakarlar mı yüzüne?
Yazık, hâline acı; işin dil kalabalığı ile geçiyor. Onunla eline geçen şeyi alma. Sözü bırak, işe bak. Sen başkalarına göre yalancısın; ama doğruluktan dem vuruyorsun. Şirk ettiğin bilindiği hâlde, tasdik ettiğini vehmediyorsun.
Doğruluk, karışık işler arasında olmaz. İşlerin çürük; ama her işini cevherli sanmaktasın.
Şu anda seninleyim; senin iyiliğin için meşgul olmaktayım. Yalan söylemeni yasak ediyorum. Doğru söylemeni emrediyorum.
Elimde üç âlet var. Her şeyi bunlarla ölçmekteyim. O ölçüler; Kitap, Sünnet ve kalbimdir. Bunlarla bütün iyiyi, kötüyü bilirim, anlarım. Kalbimle, kalıpların durumunu sezerim. Yaptıkları işe bakarım. Bir kalbin her şeyi olduğu gibi bilmesi için, Kitap ve Sünnetle amel etmesi icap eder. İnsan, kâmil olabilmesi için, Peygamber (s.a.v) Efendimiz'e tam uymalı; Kur'an yolunu tutmalıdır. Başka kurtuluş yolu yoktur.
Bilgi ile amel etmek, ilmin süsüdür. Bilgi ile amel kalbi sağlam kılar ve temizler. Kalp sağlam olursa, bütün duygular sağlam olur. Kalp temiz olunca da bütün duygular ona uyar. Kalbe süsler açılınca, dış duygulara da verilir. O öyle bir et parçasıdır ki, sağlam olursa bünye de sağlam olur.
Kalbin sıhhati, Yaratan'la kul arasındaki muamelenin dürüstlüğüne bağlıdır. O muamele bir sırdır. Bazen bir kuş gibi uçar gider. Kalp bir kafestir, sağlam olursa kuşu tutar.
Kalp de bir kuştur; onun kafesi ise bünyedir, sağlam olursa kalp orada durur. Bünye de bir kuştur; kafesi ise kabirdir. O öyle bir kafestir ki, ondan kaçıp kurtulmak imkânsızdır. Herkes oraya girer. Oranın darlığından kurtulanlar ise, iman sahipleridir.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "İnsanların en iyisi olmak isteyen; kötülüğü düşündüğü zaman Allah'ın kuvvetini hatırlasın, ittika (günah ve kötülüklerden sakınmak) üzere olsun.
İnsanların en güçlüsü olmayı dileyen, Allah'a güvensin, tevekkül etsin. İnsanların içinde gani gönüllü olmayı dileyen, gözünü Hak Teâlâ'nın hazinesinde saklı olana diksin."
Hakk'ın katında olana bak. Keramet istersen, O'nun kudret elinden kendini koru. Çünkü Hak Teâlâ buyurdu ki: "En iyiniz, takva yönüyle en ileri olanınızdır." (el-Hucurat, 13)
Keramet; iyilik, takva sahibi olmaktadır. Halk arasında rüsva olmak ise, isyan bayrağını çekmektedir.
İman yolunda kuvvet sahibi olmayı dileyen Aziz ve Celil olana dayanmalıdır. O'nun kuvvetine sığınmalıdır. Hakk'a tevekkül, kalbi sağlam kılar; kalbe kuvvet ve ona dayanmak hasleti getirir. Allah'a güvenen, kalbini terbiye eder ve hidayete götürür. Ve hikmetli işleri görmeye kabiliyetli kılmaya çalışır.
Parana ve altınına güvenme. Bunlar bir gün biter. Elinden gidince pişmanlık duyarsın. İçin bozulur. Harap olursun.
Sebeplere dayanmak insanı mânevi duygulardan mahrum eder. İmanı zayıflatır.
Allah'a tevekkül eyle; O sana kuvvet verir. İşlerinde sana yardım eder. Lütuflarını bol bol yağdırır. Allah'a güvenirsen, ümit etmediğin yollardan sana kapılar açar.
Kalbine öyle bir kuvvet verilir ki, dünyalık olan her şeyden mahrum olsan bile, yine de manevî çöküntüye uğramazsın.
Halkın sana gelişi ile gidişi aynı mânayı taşır. Bu hâllerde insanların en güçlüsü sen olursun. Fakat sebeplere ve dünyanın fani şeylerine dayanacak olsaydın, şöhreti bir geçim vasıtası saysaydın, hepsi giderdi; elinde bir hiç kalırdı.
Çünkü Hak Teâlâ fani şeylere kıymet vermedi. Sen de O'nun kulusun, onları önemli görmen doğru olmaz; görürsen elindekini alır, eli boşlardan olursun.
Dünyanın gani gönüllü kimseleri, Hak Teâlâ'nın azabından korkarak kötü işlere dalmayan kimselerdir. Bu hâle ermek isteyen, her şeyi kalbinden atsın. Kalbini O'nun kapısına bağlasın. Fani kimselerin kapısına koşmaktan utansın. Gözlerini Hak'tan gayri kimselerin malına baktırmasın. Burada anlattığım göz kalp gözüdür. Kalıbın gözü tabiata bakar. Dikkat et, kalp gözün kalıp gözünle bir olmasın." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Yazık, hâline acı; işin dil kalabalığı ile geçiyor. Onunla eline geçen şeyi alma. Sözü bırak, işe bak. Sen başkalarına göre yalancısın; ama doğruluktan dem vuruyorsun. Şirk ettiğin bilindiği hâlde, tasdik ettiğini vehmediyorsun.
Doğruluk, karışık işler arasında olmaz. İşlerin çürük; ama her işini cevherli sanmaktasın.
Şu anda seninleyim; senin iyiliğin için meşgul olmaktayım. Yalan söylemeni yasak ediyorum. Doğru söylemeni emrediyorum.
Elimde üç âlet var. Her şeyi bunlarla ölçmekteyim. O ölçüler; Kitap, Sünnet ve kalbimdir. Bunlarla bütün iyiyi, kötüyü bilirim, anlarım. Kalbimle, kalıpların durumunu sezerim. Yaptıkları işe bakarım. Bir kalbin her şeyi olduğu gibi bilmesi için, Kitap ve Sünnetle amel etmesi icap eder. İnsan, kâmil olabilmesi için, Peygamber (s.a.v) Efendimiz'e tam uymalı; Kur'an yolunu tutmalıdır. Başka kurtuluş yolu yoktur.
Bilgi ile amel etmek, ilmin süsüdür. Bilgi ile amel kalbi sağlam kılar ve temizler. Kalp sağlam olursa, bütün duygular sağlam olur. Kalp temiz olunca da bütün duygular ona uyar. Kalbe süsler açılınca, dış duygulara da verilir. O öyle bir et parçasıdır ki, sağlam olursa bünye de sağlam olur.
Kalbin sıhhati, Yaratan'la kul arasındaki muamelenin dürüstlüğüne bağlıdır. O muamele bir sırdır. Bazen bir kuş gibi uçar gider. Kalp bir kafestir, sağlam olursa kuşu tutar.
Kalp de bir kuştur; onun kafesi ise bünyedir, sağlam olursa kalp orada durur. Bünye de bir kuştur; kafesi ise kabirdir. O öyle bir kafestir ki, ondan kaçıp kurtulmak imkânsızdır. Herkes oraya girer. Oranın darlığından kurtulanlar ise, iman sahipleridir.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "İnsanların en iyisi olmak isteyen; kötülüğü düşündüğü zaman Allah'ın kuvvetini hatırlasın, ittika (günah ve kötülüklerden sakınmak) üzere olsun.
İnsanların en güçlüsü olmayı dileyen, Allah'a güvensin, tevekkül etsin. İnsanların içinde gani gönüllü olmayı dileyen, gözünü Hak Teâlâ'nın hazinesinde saklı olana diksin."
Hakk'ın katında olana bak. Keramet istersen, O'nun kudret elinden kendini koru. Çünkü Hak Teâlâ buyurdu ki: "En iyiniz, takva yönüyle en ileri olanınızdır." (el-Hucurat, 13)
Keramet; iyilik, takva sahibi olmaktadır. Halk arasında rüsva olmak ise, isyan bayrağını çekmektedir.
İman yolunda kuvvet sahibi olmayı dileyen Aziz ve Celil olana dayanmalıdır. O'nun kuvvetine sığınmalıdır. Hakk'a tevekkül, kalbi sağlam kılar; kalbe kuvvet ve ona dayanmak hasleti getirir. Allah'a güvenen, kalbini terbiye eder ve hidayete götürür. Ve hikmetli işleri görmeye kabiliyetli kılmaya çalışır.
Parana ve altınına güvenme. Bunlar bir gün biter. Elinden gidince pişmanlık duyarsın. İçin bozulur. Harap olursun.
Sebeplere dayanmak insanı mânevi duygulardan mahrum eder. İmanı zayıflatır.
Allah'a tevekkül eyle; O sana kuvvet verir. İşlerinde sana yardım eder. Lütuflarını bol bol yağdırır. Allah'a güvenirsen, ümit etmediğin yollardan sana kapılar açar.
Kalbine öyle bir kuvvet verilir ki, dünyalık olan her şeyden mahrum olsan bile, yine de manevî çöküntüye uğramazsın.
Halkın sana gelişi ile gidişi aynı mânayı taşır. Bu hâllerde insanların en güçlüsü sen olursun. Fakat sebeplere ve dünyanın fani şeylerine dayanacak olsaydın, şöhreti bir geçim vasıtası saysaydın, hepsi giderdi; elinde bir hiç kalırdı.
Çünkü Hak Teâlâ fani şeylere kıymet vermedi. Sen de O'nun kulusun, onları önemli görmen doğru olmaz; görürsen elindekini alır, eli boşlardan olursun.
Dünyanın gani gönüllü kimseleri, Hak Teâlâ'nın azabından korkarak kötü işlere dalmayan kimselerdir. Bu hâle ermek isteyen, her şeyi kalbinden atsın. Kalbini O'nun kapısına bağlasın. Fani kimselerin kapısına koşmaktan utansın. Gözlerini Hak'tan gayri kimselerin malına baktırmasın. Burada anlattığım göz kalp gözüdür. Kalıbın gözü tabiata bakar. Dikkat et, kalp gözün kalıp gözünle bir olmasın." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.