'Kâim'i asıl bekleyenler onlardır'
İmam Ca'fer (a.s.) buyurdu ki: "Bizim bir devletimiz vardır ki Allah istediği zaman onu getirecektir. Kâim (a.s.)'ın ashabından olmak isteyenler; O'nu beklemeli, takva ile amel etmeli ve iyi ahlak sahibi olmalıdır. İşte asıl bekleyen kimseler onlardır"
02.03.2018 00:00:00
Ebu Basir der ki:
İmam Ca'fer es-Sâdık (aleyhisselam) şöyle buyurdu: "Allah Azze ve Celle'nin o olmadan hiçbir ameli kabul etmediği şeyi size bildireyim mi?"
Dedim ki: "Evet."
Buyurdu ki: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet getirmek, Allah'ın emrettiklerine ve biz Ehl-i Beyt'in velâyetine ikrar etmek, biz İmamların düşmanlarından beraat etmek ve uzaklaşmak, bize teslim olmak, takvalı olup çaba harcamak, itminan sahibi olmak. Ve Kâim (aleyhisselam)'ın zuhurunu beklemek."
Sonra buyurdu ki: "Bizim bir devletimiz vardır ki Allah istediği zaman onu getirecektir. Kâim (aleyhisselam)'ın ashabından olmak isteyenler; O'nu beklemeli, takva ile amel etmeli ve iyi ahlak sahibi olmalıdır. İşte asıl bekleyen (muntâzır) kimseler onlardır. Eğer Kâim zuhur etmeden önce ölürlerse, tıpkı O'nun huzurunda olanın sevabını alırlar. Öyleyse çok çaba harcayın ve O'nu bekleyin, ne mutlu size ey kendilerine rahmet olunan kutlu topluluk."
Ali bin Riâb der ki:
İmam Ebu Abdullah Ca'fer es-Sâdık (aleyhisselam) şöyle buyurdu: "Osman'ın öldürülmesinden sonra Emirü'l-Mü'minin Ali (aleyhisselam)'a biat edilince minbere çıkarak bir hutbe okudu ve şöyle buyurdu: Allah'ın Resûlullah'ı (s.a.a.) peygamberliğe gönderdiği gündeki musibetinize benzeyen musibet tekrar size dönmüştür. Ve O'nu hak üzerine gönderen Allaha and olsun ki, mutlaka imtihana tâbi tutulacak ve tasfiye olunacaksınız. Öyle ki en alçağınız en üstün olacak, en üstününüz de en aşağıya düşecek. Önceden geride kalanlarınız ileriye geçecek, ileriye gidenleriniz ve öne geçenleriniz ise geride kalacak. Allah'a and olsun ki, hiçbir alameti saklamadım ve asla yalan söylemedim. Daha önceden bu makam bana verilmiş ve bugünün haberi (Peygamber tarafından) bana bildirmiştir."
Muammer bin Hallâd der ki:
İmam Musa Kâzım (aleyhisselam), "Elif Lâm Mim. Halk iman ettik dedikten sonra kendi başlarına bırakılıp imtihana (fıtneye) tâbi tutulmayacaklarını mı zannederler" (Ankebut, 1-2) ayeti hakkında buyurdu ki: "Fitne (imtihan) nedir bilir misin?"
Arz ettim ki: "Sana fedâ olayım. Bize göre fitne din konusundadır."
Buyurdu ki: "Eleneceksiniz, tıpkı altının elendiği gibi. Ve tıpkı altın gibi ayıklanıp saf olacaksınız."
Süleyman bin Salih'in bazı ricâlden naklettiğine göre;
İmam Ebu Ca'fer Muhammed Bâkır (aleyhisselam) şöyle buyurdu: "Doğrusu sizin (Ehl-i Beyt konusundaki) sözlerinizden birçok kalpler çekinir. (Onlara bir nebze söyleyin). Eğer kabul ederse biraz daha ekleyin, eğer inkâr ederse onun peşini bırakın. Doğrusu öyle fitneler (imtihanlar) olacak ki bütün yakınlarımız ve uzaklarımız onda dökülecekler. Hatta bir kılı ikiye yaran dahi imtihanı kaybedecek, sonunda biz ve taraftarlarımızdan başka hiç kimse kalmayacak." (Gaybet-i Numanî, Şeyh Muhammed bin İbrahim-i Numanî).
OKAN EGESEL
İmam Ca'fer es-Sâdık (aleyhisselam) şöyle buyurdu: "Allah Azze ve Celle'nin o olmadan hiçbir ameli kabul etmediği şeyi size bildireyim mi?"
Dedim ki: "Evet."
Buyurdu ki: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet getirmek, Allah'ın emrettiklerine ve biz Ehl-i Beyt'in velâyetine ikrar etmek, biz İmamların düşmanlarından beraat etmek ve uzaklaşmak, bize teslim olmak, takvalı olup çaba harcamak, itminan sahibi olmak. Ve Kâim (aleyhisselam)'ın zuhurunu beklemek."
Sonra buyurdu ki: "Bizim bir devletimiz vardır ki Allah istediği zaman onu getirecektir. Kâim (aleyhisselam)'ın ashabından olmak isteyenler; O'nu beklemeli, takva ile amel etmeli ve iyi ahlak sahibi olmalıdır. İşte asıl bekleyen (muntâzır) kimseler onlardır. Eğer Kâim zuhur etmeden önce ölürlerse, tıpkı O'nun huzurunda olanın sevabını alırlar. Öyleyse çok çaba harcayın ve O'nu bekleyin, ne mutlu size ey kendilerine rahmet olunan kutlu topluluk."
Ali bin Riâb der ki:
İmam Ebu Abdullah Ca'fer es-Sâdık (aleyhisselam) şöyle buyurdu: "Osman'ın öldürülmesinden sonra Emirü'l-Mü'minin Ali (aleyhisselam)'a biat edilince minbere çıkarak bir hutbe okudu ve şöyle buyurdu: Allah'ın Resûlullah'ı (s.a.a.) peygamberliğe gönderdiği gündeki musibetinize benzeyen musibet tekrar size dönmüştür. Ve O'nu hak üzerine gönderen Allaha and olsun ki, mutlaka imtihana tâbi tutulacak ve tasfiye olunacaksınız. Öyle ki en alçağınız en üstün olacak, en üstününüz de en aşağıya düşecek. Önceden geride kalanlarınız ileriye geçecek, ileriye gidenleriniz ve öne geçenleriniz ise geride kalacak. Allah'a and olsun ki, hiçbir alameti saklamadım ve asla yalan söylemedim. Daha önceden bu makam bana verilmiş ve bugünün haberi (Peygamber tarafından) bana bildirmiştir."
Muammer bin Hallâd der ki:
İmam Musa Kâzım (aleyhisselam), "Elif Lâm Mim. Halk iman ettik dedikten sonra kendi başlarına bırakılıp imtihana (fıtneye) tâbi tutulmayacaklarını mı zannederler" (Ankebut, 1-2) ayeti hakkında buyurdu ki: "Fitne (imtihan) nedir bilir misin?"
Arz ettim ki: "Sana fedâ olayım. Bize göre fitne din konusundadır."
Buyurdu ki: "Eleneceksiniz, tıpkı altının elendiği gibi. Ve tıpkı altın gibi ayıklanıp saf olacaksınız."
Süleyman bin Salih'in bazı ricâlden naklettiğine göre;
İmam Ebu Ca'fer Muhammed Bâkır (aleyhisselam) şöyle buyurdu: "Doğrusu sizin (Ehl-i Beyt konusundaki) sözlerinizden birçok kalpler çekinir. (Onlara bir nebze söyleyin). Eğer kabul ederse biraz daha ekleyin, eğer inkâr ederse onun peşini bırakın. Doğrusu öyle fitneler (imtihanlar) olacak ki bütün yakınlarımız ve uzaklarımız onda dökülecekler. Hatta bir kılı ikiye yaran dahi imtihanı kaybedecek, sonunda biz ve taraftarlarımızdan başka hiç kimse kalmayacak." (Gaybet-i Numanî, Şeyh Muhammed bin İbrahim-i Numanî).
OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.