Yaşadığımız dünyada toplumsal huzurun yok olduğu; zulüm, ahlaksızlık ve haksızlığın diz boyu olduğu; barışın, kardeşliğin yerine savaşın düşmanlıkların yerleştiği, açıkça hissedilmektedir. İnsanlar bu durumu ister dillendirsinler, ister kendi içlerinde saklasınlar, durum değişmez. Çünkü "görünen köye kılavuz gerekmez" demiş büyükler. Durumun içinden çıkılmaz bir hâle bürünmesi, bu konudaki umutların yok olmasına sebebiyet vermemeli ancak çözüm adına yapılacak işlerin, gidilecek yolların rotasının sağlıklı ve doğru tespit edilmesi gerekmektedir. Yapılacak bir iş için insan, başta ne istediğini, hedefinin ne olduğunu, doğru bir şekilde tespit edemezse, bu konuda ortaya konacak emekler boşa çıkabilir. Öyleyse amaçlar belirlenmeli, araçlar tespit edilmeli, yol yordam bilinmeli, öylece yola çıkılmalıdır. İnsanoğlu üzerine düşen görevleri yerine getirerek neticeyi de Allah'tan beklemelidir. Ne de olsa her işin kader cephesine bakan yönü vardır. Bu asla akıllardan çıkartılmamalıdır.Yaşanan sosyal olaylar göstermektedir ki ahir zamana doğru süratle giderken toplumsal iyiliklerin, toplumsal huzurun kısa sürede ya da gelecekte elde edilebilmesi zor görünmektedir. Böylelikle elde edilecek güzellikler ancak ve ancak fert planında ya da mikro planda elde edileceğe benzemektedir. Görünen çözüm, fert planındadır ve toplumsal kurtuluşun fertten çevreye yayılımı şeklinde devam edeceği görünmektedir. O zaman yapılacak çalışmaların fert planından başlayarak doğru adımlarla toplumun ulaşılabilecek kesimine doğru gidilmesi gerekmektedir. Kışın ortasında yaz meyvelerini nasıl ki sera ortamlarında elde ediyorsak; küfrün, ahlaksızlığın ve haksızlığın kol gezdiği toplumda sera hükmündeki ortamlarda kişilere milli dini ve ahlaki güzellikler ve faziletlerin aşılanması yoluna gidilmelidir. Çevremizdeki şartlar ne kadar olumsuz olsa da, çözümsüzlüğün boyutları ne kadar derin olsa da yapılacak bir şeyle vardır. En azından güzelliklere kavuşmak mümkün görünmüyorsa, kötülüklere engel olmak adına yapılacak bir şeyler vardır. Sorumluluk duygusu taşıyan herkese düşen görev; taşıdığı güzellikleri en yakınına taşımak olmalıdır. Karanlıktan şikâyet etmek yerine bir ışık da kendisi yakmalı, etrafını aydınlatmalı, bazen de yanarak da olsa mum misali etrafını aydınlatmanın kaygısını taşımalıdır.İslam inancında bu işe "emri bil mağruf nehyi anil münker" denir. Yani "iyiliği emret, kötülüğü yasakla" buyruğu vardır. Yüce kitabımız Kuran'da bu görev, emir ve çare olarak bizlere sunulmuştur:"Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır." (Al-i İmran, 104)Toplumsal kurtuluşun yolunu arayanlar; fert planında güzellikleri yaşamayı, taşımayı ve yaymayı düşünmeli, bu konuda elinden gelen gayreti ortaya koymalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025