İşte böyle olur dünya lideri dediğin!

İsrail her zaman yaptığını yapıyor,  Gazze’de vahşetin her türlüsünü sergiliyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu İsrail’i kınıyor ve “Gazze halkının yanındayız” diye cümle âleme ilân ediyor.
Sen misin “Gazze’nin yanındayız” diyen ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, “Biz de İsrail’in yanındayız”  resti çekiyor.
Bütün bunlar olurken Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın miting meydanları ve konuşma yaptığı salonlarda tam da karşısına asılan, “Dünyanın lideri” dövizleri hafızamızda canlanıyor.
Gazze’deki resme bakınca “Dünyanın lideri”ni İsrail takmıyor, ABD tanımıyor.
Hafıza bu, ne yapacağı belli olmuyor.
Bu sefer de tutuyor Obama’nın yeniden başkan seçilmesi sonrası “Dünyanın lideri” Erdoğan’ın yaptığı değerlendirmeyi bir film şeridi gibi önümüze koyuyor ve “Bir de şuna baksana” diyor; biz de bakıyoruz, Erdoğan Türk halkına müjde veriyor:
“- Obama ile ilişkilerimiz ‘stratejik ortaklık’tan ‘model ortaklık’ seviyesine yükselmiştir!”
Şimdi bu iyi mi yoksa kütü bir şey mi o gün bilmiyorduk.
Gazze vahşetleri ile gördük ki, “stratejik ortaklıkta” İsrail Mavi Marmara’da Türk vatandaşlarını katledebiliyor “model ortaklıkta” ise İsrail’in Gazze halkını katletme hakkı ABD’nin koruyucu kanatları altına alınıyor. Gazze’deki Müslümanların yaşama hakkı Haçlı-Siyonizm ittifakının insafına terk edilmiş bulunuyor.
Yani Türkiye ABD ile ortak oldukça Türk’ü ile Filistinlisi ile Müslüman’a kurşun yemek, Siyonizm’e kurşun sıkmak, ABD’ye ise silah satmak düşüyor.
Böylece İsrail’in başındaki kişi “Müslüman katliamı” bakımından “Dünya lideri”, ABD’nin başındaki kişi “Silah satmak ve Siyonizm’e kol kanat germek” yönüyle “Dünya lideri” Türkiye’yi yöneten kişi de bu iki Dünya liderine laf atıp “gaz alma” yönüyle “Dünya lideri” olmuş oluyor.
Aziz dostlar!
Türkiye 1999’da Marmara, 2011’de Van depremlerini yaşadı. 50 bine yakın insanımız şehit oldu, on binlercesi yaralandı, sakat kaldı. Yüz binlerce konut yıkıldı veya oturulamaz hale geldi, on binlerce işyeri hasar gördü. Türkiye bu depremlerin yarasını vatandaşlarımızın fedakârlığı ve devletin imkânları ile sardı, sarmaya devam ediyor…
Lâkin…
“Dünya lideri Erdoğan’ın” sebep olduğu kayıpları telafi etmek neredeyse imkânsız hale geleceğe benziyor. Övündüğü “BOP Eş Başkanlığı”nın faturası Türkiye’ye bir yandan çok ağır bedeller ödetiyor, diğer yandan ülkeyi hem bölgede, hem dünyada alabildiğine yalnızlaştırıyor.
Söyleyin Allah aşkına…
Bu nasıl “Stratejik” yahut “Model ortaklık”tır ve bu nasıl “BOP Eş Başkanlığı”dır ki, ne Fransa, ne Almanya, ne ABD, ne İngiltere  ne Yunanistan, ne İtalya ne İspanya Türkiye ile olan anlaşmazlıklarında sürekli Türkiye’nin karşısında yer alıyor. Yetmiyor sürekli İsrail’i, sürekli Yunanistan’ı, sürekli Kıbrıs Rum Kesimini, sürekli PKK’yı haklı görüyor, onlara kol kanat altına alıyor?  
Cevap verin lütfen…
BOP Eş Başkanı ve Dünya liderine rağmen Irak’ın bütünlüğünü savunan Türkiye’ye karşı Barzani’ye devlet kurdurtan bu “stratejik” ve “model ortak”lar değil mi? PKK’ya Kandil’de bağımsızlık veren ve Türk ordusunu Kandil’e sokmayan bu “stratejik” ve “model ortak”lar değil mi? Kıbrıs Rum Kesimi’ne Ege ve Akdeniz’de petrol ve doğalgaz rezervlerini peşkeş çeken bu “model” ve “stratejik ortak”lardan başkası mı?
Yine cevap verin lütfen…
Kendisine ileride Türkiye’nin bölünmesine sebep olacak “eyaletler yasasını” dayatan…  Avrupa’daki ırkçı katliamları görmezlikten gelenler de bu “model” ve “stratejik ortak”lar ile “Eş Başkanlığını yaptığı” oluşumlar ve “Dinlerarası Diyalog” tezgâhları değil mi?
Libya’da ve daha dün Suriye’de bizim “Dünya liderini” bu “stratejik” ve “model ortak” ABD nasıl tongaya düşürdü, hep birlikte görmedik mi?
Kimse onun ve ülkesinin hiçbir dediğini yapmıyor amma o herkes ne isterse onu yapmak zorunda kalıyor; bu nasıl “Dünya liderliği” böyle?