İslam kopuk ve parçalı hayat tarzını reddeder. Dolaysıyla İslam, insanı her dem kulluğa davet eder ve insanın kul olmadığı bir anı tasavvur etmez Yüce İslam binasının unsurlarından biri de muamelat sahasıdır. Bu saha, insanın dış tabiatını, dış ortam şartlarını organize eder. Tâ ki kul, iç aleminde yaşadığı Hakk'ı çevrede göremeyince bocalamasın, tenakuza düşmesin.İslam'ın özü ve tevhidin karakteri gereği hayat parçalanamaz. Beden ile ruh nasıl bir ahenk içerisinde iseler, insanın dışı ve içi de aynı ahenk ile birbirini tamamlar. İnsan itikad, niyet, amel ve hareket olarak da mütenakız bir hayatla, uyumsuz bir yapıyla huzur bulamaz. Bu, insan fıtratına aykırıdır. O halde Müslümanın yaşadığı dış ortam da önemlidir. Mescitte Müslümanlık, sosyal hayatta gayr-i İslamî bir hayat tarzı fıtrata aykırı olduğu gibi insan şahsiyetinin parçalanmasına da sebeptir. İslam böyle kopuk ve parçalı hayat tarzını reddeder. Dolaysıyla İslam, insanı her dem kulluğa davet eder ve insanın kul olmadığı bir anı tasavvur etmez.Resulü Ekrem (sav), nübüvvet ve risalet görevi çerçevesinde muamelatın bütün safhalarında hayatın bütün şubelerinde Hakk'ı hakim kılmış, yaşamış ve emretmiştir. Böylece O, kalpten akıla, azalardan cemiyetin bütün katmanlarına kadar insanları tevhidin ruhuyla tenvir etmiştir. Gerçek anlamda İslam'ın insana hakim olması budur...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.