İnsan terbiyesinde zikrin fonksiyonu Prof. Dr Haydar Baş
Zikrullah aynı zamanda kulun diğer ibadetlerindeki ecrini de artırır. Zikreden kulun cihadı, namazı, orucu, zikretmeyen kulun cihadı, namazı ve orucundan kat be kat faziletli ve ecirlidir. Adeta zikredenler hayrın tümünü toparlamış, alıp gitmiş olurlar.
Nitekim, sahabeden biri Hz. Peygamber'e, "Hangi cihadın ecri daha büyüktür?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav), "Yüce Allah'ı en çok zikredenin cihadı daha ecirlidir." buyurdu. Daha sonra sahabe namaz, oruc, hac ve zekat için de aynı soruyu sordu. Hz. Peygamber'den aldığı cevap aynıydı: "Yüce Allah'ı en çok zikredenlerinki en faziletlidir."
Bunun üzerine Hz. Ebubekir, Hz. Ömer'e dönerek, "Ya Eba Hafs! Hayrın tümünü, Allah'ı zikredenler alıp gitti." dedi. Hz. Peygamber de tasdik ederek, "Evet" buyurdu.
Dolayısıyla kul ibadetleri yanısıra zikrullahı artırdığı, istiğfara devam ettiği nispette ibadetlerinin ecir ve bereketini artırmış olmaktadır. Şüphesiz kıyamet gününde bütün kullar Cenab-ı Hakk'ı ve nimetlerini aynı derecede müşahade etmezler. Kalplerdeki gözlerin açıklığı seviyesinde, istifade edebilirler. Zikrullah bu mânâda kulun kalbini açan, basiretini keskin kılan en güzel yoldur. Nitekim kıyamet gününde enbiyaların dahi gıpta edeceği, nurdan minberlerin üzerinde bulunan, nur yüzlü insanların, birbirlerini sırf Allah için seven ve Allah'ı çokça zikreden kullar olduğu, hadis-i şeriflerde anlatılmaktadır.
Zikrullah aynı zamanda kainatın yokoluşuna karşı sigortasıdır. Zikreden bir gönül varolduğu sürece kıyamet kopmayacaktır. Nitekim Avn İbn Abdillah İbn Utbe, "Zikir meclisleri gönüllere şifadır. İnsanlık Allah'ın zikredilmediği bir zaman ile yüzyüze gelirse, yemin olsun ki, toptan mahvolur. Bu meyanda gafil insanlar içinde Allah'ı zikreden bir kul, ric'at etmiş bir orduyu tek başına kurtaran kahraman bir askere benzer." demiştir.
Zikrullah meclisleri melekleri yeryüzüne celbeder. Hatta melekler zikreden insanları ararlar. Zikre iştirak ederler. İnsanların bu hallerini Allah'a gıpta ile arzederler. Allah da meleklerini şahid kılarak zikreden kulları ve zikretmeyi beceremese de zikredenlerle beraber oturup kalkan dostlarını affettiğini beyan ve ilan eder . Zikir meclislerine teşrif eden melekler Arş'ın bereketini yeryüzüne indirirler. Zikir meclislerinde kullar topluca affolunur. Böylece tertemiz bir nesil ve bereketli bir dünya hayatı ortaya çıkar. Bu bereket, ahireti de mamur eder, dünyayı da.
Hz. Peygamber'in (sav) ifadesiyle zikir halakaları, cennet bahçesidir . İnsanlar zikir halakalarını çoğalttıkları nispette cennet bahçelerini genişletmiş, dünyayı cennete çevirmiş olurlar. İnsanlar kardeş olur. Günahlar temizlenir. Arınmış insanların bulunduğu cemiyete Cenab-ı Hak bereketiyle tecelli eder, melekler teşrif ederler. Hülasa zikir hayattır, berekettir, dünyada ve ahirette Cennet'in ve Cemalullah'ın anahtarıdır.
Zikrullah aynı zamanda kulun diğer ibadetlerindeki ecrini de artırır. Zikreden kulun cihadı, namazı, orucu, zikretmeyen kulun cihadı, namazı ve orucundan kat be kat faziletli ve ecirlidir. Adeta zikredenler hayrın tümünü toparlamış, alıp gitmiş olurlar.
Nitekim, sahabeden biri Hz. Peygamber'e, "Hangi cihadın ecri daha büyüktür?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav), "Yüce Allah'ı en çok zikredenin cihadı daha ecirlidir." buyurdu. Daha sonra sahabe namaz, oruc, hac ve zekat için de aynı soruyu sordu. Hz. Peygamber'den aldığı cevap aynıydı: "Yüce Allah'ı en çok zikredenlerinki en faziletlidir."
Bunun üzerine Hz. Ebubekir, Hz. Ömer'e dönerek, "Ya Eba Hafs! Hayrın tümünü, Allah'ı zikredenler alıp gitti." dedi. Hz. Peygamber de tasdik ederek, "Evet" buyurdu.
Dolayısıyla kul ibadetleri yanısıra zikrullahı artırdığı, istiğfara devam ettiği nispette ibadetlerinin ecir ve bereketini artırmış olmaktadır. Şüphesiz kıyamet gününde bütün kullar Cenab-ı Hakk'ı ve nimetlerini aynı derecede müşahade etmezler. Kalplerdeki gözlerin açıklığı seviyesinde, istifade edebilirler. Zikrullah bu mânâda kulun kalbini açan, basiretini keskin kılan en güzel yoldur. Nitekim kıyamet gününde enbiyaların dahi gıpta edeceği, nurdan minberlerin üzerinde bulunan, nur yüzlü insanların, birbirlerini sırf Allah için seven ve Allah'ı çokça zikreden kullar olduğu, hadis-i şeriflerde anlatılmaktadır.
Zikrullah aynı zamanda kainatın yokoluşuna karşı sigortasıdır. Zikreden bir gönül varolduğu sürece kıyamet kopmayacaktır. Nitekim Avn İbn Abdillah İbn Utbe, "Zikir meclisleri gönüllere şifadır. İnsanlık Allah'ın zikredilmediği bir zaman ile yüzyüze gelirse, yemin olsun ki, toptan mahvolur. Bu meyanda gafil insanlar içinde Allah'ı zikreden bir kul, ric'at etmiş bir orduyu tek başına kurtaran kahraman bir askere benzer." demiştir.
Zikrullah meclisleri melekleri yeryüzüne celbeder. Hatta melekler zikreden insanları ararlar. Zikre iştirak ederler. İnsanların bu hallerini Allah'a gıpta ile arzederler. Allah da meleklerini şahid kılarak zikreden kulları ve zikretmeyi beceremese de zikredenlerle beraber oturup kalkan dostlarını affettiğini beyan ve ilan eder . Zikir meclislerine teşrif eden melekler Arş'ın bereketini yeryüzüne indirirler. Zikir meclislerinde kullar topluca affolunur. Böylece tertemiz bir nesil ve bereketli bir dünya hayatı ortaya çıkar. Bu bereket, ahireti de mamur eder, dünyayı da.
Hz. Peygamber'in (sav) ifadesiyle zikir halakaları, cennet bahçesidir . İnsanlar zikir halakalarını çoğalttıkları nispette cennet bahçelerini genişletmiş, dünyayı cennete çevirmiş olurlar. İnsanlar kardeş olur. Günahlar temizlenir. Arınmış insanların bulunduğu cemiyete Cenab-ı Hak bereketiyle tecelli eder, melekler teşrif ederler. Hülasa zikir hayattır, berekettir, dünyada ve ahirette Cennet'in ve Cemalullah'ın anahtarıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.