İslam’da halifenin seçim usulü
İslam’a göre imametin tespit ve tayini bizzat Allah tarafından yapılmaktadır. Buradaki usul şudur
06.10.2024 18:44:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Konuyu bitirirken, İslam'da halifenin seçim usulünden bahsetmekte yarar var.
İslam'a göre imametin tespit ve tayini bizzat Allah tarafından yapılmaktadır. Buradaki usul şudur:
İslam'da bir insanın baş olabilmesi aynı zamanda dinî bir yükümlülüktür. Din kurumunun başındaki kişinin, insanların veya bir şahsın iradesi ile seçilip tayin edilmesi mümkün müdür?
Böyle bir şeyin olduğunu kabul edersek, her insan kendi iradesinin üstündeki iradeyi tayin ve tespit edecektir ki, burada bir keyfiyet ortaya çıkar. Bu usul demokratik bir usuldür.
İtikadî konularda böyle bir keyfiyet söz konusu olamaz.
Halife nasb yolu ile belirlenir.
Kur'ân-ı Kerim'de halifenin Allah'ın emri ile seçildiğine dair ayetler bulunmaktadır:
"Ey Muhammed! Hani Rabbin meleklere, 'Ben muhakkak yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti."
"Ey Davud! Seni yeryüzünde halife kıldık."
"Ey İbrahim! Seni insanlara imam ettim."
"Ve içlerinden sabrettikleri zaman, emrimizle doğru yola iletir imamları çağıracağız."
Bu ayetlere göre Allah, önderleri nasb ediyor.
Dinimize göre, imamet makamı bir imamın diğerine Allah'ın emri ile miras bıraktığı bir makamdır.
Bunun için Hz. Ali'nin hilafeti gasp edilmiş; İslam'a aykırı bir şekilde demokratik seçimle hilafet başkasına verilmiştir.
Muaviye taraftarlarının İmam Ali'nin hilafetine itirazlarına reddiye
Hilafet mevzuunda Sünnî dünyada iki ayrı eleştiri söz konusudur.
Birincisi, Hz. Ali (a.s.) ile Muaviye arasındaki hilafet konusudur.
Burada Hz. Ali (a.s.) ve Muaviye arasındaki meselenin içtihad ayrılığından kaynaklandığı ve Muaviye'nin içtihad ehli olduğu için haklılığı savunulmaktadır.
Ehl-i Sünnet'e göre dinî kaynakları hatırlatarak başlayalım: Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas-ı Fukaha.
İmam Ali'nin (a.s.) Hz. Osman'dan sonra halife seçilmesi sahabenin tamamı ile yani icma ile olmuştur.
Muaviye'nin burada tek başına içtihad hakkı yoktur.
Kaldı ki, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) vefatından sonra Ebu Süfyan İmam Ali'ye (a.s.) gelerek biat teklifi yapmıştır.
Muaviye'nin tarafının meseleye bakışı fıkıh ve akaid kurallarına göre değildir.
Eğer öyle olsa idi, Ebu Süfyan, İmam Ali'ye (a.s.) biat teklifi yapmazdı.
Hz. Osman'dan sonra hilafet icma ile sabit olup, İmam Ali'nin (a.s.) hakkıdır.
Ortada muğlak bir konu yoktur ki burada içtihad olsun.
Demek ki, Hz. Ali icma ile seçilmiş halifedir. Burada bir icma varken, geride kalanların hak sahibi olması söz konusu olamaz."
İMAM AZAM'IN HİLAFETE DAİR GÖRÜŞÜ
Muaviye'nin hilafeti ile ilgili olarak İmam Azam Ebu Hanife şunları söylüyor:
"Şamlılar bizi sevmiyorlar. Zira Hz. Ali ve Muaviye'nin saflarından birisine iştirak etmemiz talep edildiğinde, 'biz ancak Ali'nin askerleri arasına katılırız' diyoruz.
Ehl-i hadis diye bilinenler bizi sevmiyor. Zira biz Ehl-i Beyt'i seviyoruz. Ehl-i Beyt'e gönülden bağlıyız. Hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğuna inanıyor ve savunuyoruz."
Hilafet konusunda İmam Azam'ın, İmam Gazalî'nin, Hz. Fâtıma'nın ve Hz. Ali'nin (a.s.) görüşleri ortada iken, hiç kimseye söz düşmez.
Ayet ve hadisin olduğu bir konuda içtihad, vahiy ile aklın çatışmasıdır ki, bu, müsteşriklerin de kullandığı bir metottur.
Hz. Ali ve Hz. Fâtıma'nın görüş beyan ettiği bir konuda, hiçbir âlimin söz söyleme hakkı yoktur.
Hz. Peygamberin, İmam Ali ve Hz. Fâtıma'nın görüşünün olduğu bir yerde İmam Rabbanî'nin görüş beyan etmesi tamamen bâtıldır.
İMAM GAZALÎ'NİN HİLAFETLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ
Hilafet konusunda ikinci ihtilaflı durum ise, Hz. Ebubekir ile Hz. Ali arasındaki meseledir. Burada, İmam Gazalî'nin ifadeleri duruma açıklık getirmektedir.
İmam Gazalî, hilafetle ilgili olarak şunları söylemiştir:
"... Fakat hilafet hususunda delil bütün açıklığı ile ortaya çıktı. Ve konu aydınlandı. Cumhur (Müslümanların tamamına yakın çoğunluğu) Gadir-i Hum hutbesindeki hadisin metninde şeksiz şüphesiz tam icma ve ittifak ettiler. Orada Resûlullah şöyle buyuruyor: 'Ben kimin idarecisi isem, Ali de onun idarecisi ve velisidir.'
(...) Dolayısıyla, icmaya ve icma ile sabit naslara aykırı olarak teviller üretmek bâtıldır.
Eğer onun hilafetini (Hz. Ebubekir) kurtarmak için 'icma hâsıl olmuştu' derseniz, şüphesiz bu da doğru değildir. Çünkü onun hilafetinde icma yoktur.
Nasıl olsun ki?
Hz. Abbas ve evlatları, Hz. Ali ve zevcesi Hz. Fâtıma ve evlatlarının hiç birisi biat halkasında bulunmadılar.
Dahası, Sakife'de bulunanların bile birçoğu muhalefet ederek oradan ayrıldılar."
Hilafet konusunda son sözleri, doğrulukları Tathir ayeti ile Cenab-ı Hak tarafından sabit kılınmış Hz. Ali ve Hz. Fâtıma'ya bırakıyoruz..." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)
İslam'a göre imametin tespit ve tayini bizzat Allah tarafından yapılmaktadır. Buradaki usul şudur:
İslam'da bir insanın baş olabilmesi aynı zamanda dinî bir yükümlülüktür. Din kurumunun başındaki kişinin, insanların veya bir şahsın iradesi ile seçilip tayin edilmesi mümkün müdür?
Böyle bir şeyin olduğunu kabul edersek, her insan kendi iradesinin üstündeki iradeyi tayin ve tespit edecektir ki, burada bir keyfiyet ortaya çıkar. Bu usul demokratik bir usuldür.
İtikadî konularda böyle bir keyfiyet söz konusu olamaz.
Halife nasb yolu ile belirlenir.
Kur'ân-ı Kerim'de halifenin Allah'ın emri ile seçildiğine dair ayetler bulunmaktadır:
"Ey Muhammed! Hani Rabbin meleklere, 'Ben muhakkak yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti."
"Ey Davud! Seni yeryüzünde halife kıldık."
"Ey İbrahim! Seni insanlara imam ettim."
"Ve içlerinden sabrettikleri zaman, emrimizle doğru yola iletir imamları çağıracağız."
Bu ayetlere göre Allah, önderleri nasb ediyor.
Dinimize göre, imamet makamı bir imamın diğerine Allah'ın emri ile miras bıraktığı bir makamdır.
Bunun için Hz. Ali'nin hilafeti gasp edilmiş; İslam'a aykırı bir şekilde demokratik seçimle hilafet başkasına verilmiştir.
Muaviye taraftarlarının İmam Ali'nin hilafetine itirazlarına reddiye
Hilafet mevzuunda Sünnî dünyada iki ayrı eleştiri söz konusudur.
Birincisi, Hz. Ali (a.s.) ile Muaviye arasındaki hilafet konusudur.
Burada Hz. Ali (a.s.) ve Muaviye arasındaki meselenin içtihad ayrılığından kaynaklandığı ve Muaviye'nin içtihad ehli olduğu için haklılığı savunulmaktadır.
Ehl-i Sünnet'e göre dinî kaynakları hatırlatarak başlayalım: Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas-ı Fukaha.
İmam Ali'nin (a.s.) Hz. Osman'dan sonra halife seçilmesi sahabenin tamamı ile yani icma ile olmuştur.
Muaviye'nin burada tek başına içtihad hakkı yoktur.
Kaldı ki, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) vefatından sonra Ebu Süfyan İmam Ali'ye (a.s.) gelerek biat teklifi yapmıştır.
Muaviye'nin tarafının meseleye bakışı fıkıh ve akaid kurallarına göre değildir.
Eğer öyle olsa idi, Ebu Süfyan, İmam Ali'ye (a.s.) biat teklifi yapmazdı.
Hz. Osman'dan sonra hilafet icma ile sabit olup, İmam Ali'nin (a.s.) hakkıdır.
Ortada muğlak bir konu yoktur ki burada içtihad olsun.
Demek ki, Hz. Ali icma ile seçilmiş halifedir. Burada bir icma varken, geride kalanların hak sahibi olması söz konusu olamaz."
İMAM AZAM'IN HİLAFETE DAİR GÖRÜŞÜ
Muaviye'nin hilafeti ile ilgili olarak İmam Azam Ebu Hanife şunları söylüyor:
"Şamlılar bizi sevmiyorlar. Zira Hz. Ali ve Muaviye'nin saflarından birisine iştirak etmemiz talep edildiğinde, 'biz ancak Ali'nin askerleri arasına katılırız' diyoruz.
Ehl-i hadis diye bilinenler bizi sevmiyor. Zira biz Ehl-i Beyt'i seviyoruz. Ehl-i Beyt'e gönülden bağlıyız. Hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğuna inanıyor ve savunuyoruz."
Hilafet konusunda İmam Azam'ın, İmam Gazalî'nin, Hz. Fâtıma'nın ve Hz. Ali'nin (a.s.) görüşleri ortada iken, hiç kimseye söz düşmez.
Ayet ve hadisin olduğu bir konuda içtihad, vahiy ile aklın çatışmasıdır ki, bu, müsteşriklerin de kullandığı bir metottur.
Hz. Ali ve Hz. Fâtıma'nın görüş beyan ettiği bir konuda, hiçbir âlimin söz söyleme hakkı yoktur.
Hz. Peygamberin, İmam Ali ve Hz. Fâtıma'nın görüşünün olduğu bir yerde İmam Rabbanî'nin görüş beyan etmesi tamamen bâtıldır.
İMAM GAZALÎ'NİN HİLAFETLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ
Hilafet konusunda ikinci ihtilaflı durum ise, Hz. Ebubekir ile Hz. Ali arasındaki meseledir. Burada, İmam Gazalî'nin ifadeleri duruma açıklık getirmektedir.
İmam Gazalî, hilafetle ilgili olarak şunları söylemiştir:
"... Fakat hilafet hususunda delil bütün açıklığı ile ortaya çıktı. Ve konu aydınlandı. Cumhur (Müslümanların tamamına yakın çoğunluğu) Gadir-i Hum hutbesindeki hadisin metninde şeksiz şüphesiz tam icma ve ittifak ettiler. Orada Resûlullah şöyle buyuruyor: 'Ben kimin idarecisi isem, Ali de onun idarecisi ve velisidir.'
(...) Dolayısıyla, icmaya ve icma ile sabit naslara aykırı olarak teviller üretmek bâtıldır.
Eğer onun hilafetini (Hz. Ebubekir) kurtarmak için 'icma hâsıl olmuştu' derseniz, şüphesiz bu da doğru değildir. Çünkü onun hilafetinde icma yoktur.
Nasıl olsun ki?
Hz. Abbas ve evlatları, Hz. Ali ve zevcesi Hz. Fâtıma ve evlatlarının hiç birisi biat halkasında bulunmadılar.
Dahası, Sakife'de bulunanların bile birçoğu muhalefet ederek oradan ayrıldılar."
Hilafet konusunda son sözleri, doğrulukları Tathir ayeti ile Cenab-ı Hak tarafından sabit kılınmış Hz. Ali ve Hz. Fâtıma'ya bırakıyoruz..." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)