İlmen, aklen, naklen ve tecrübe ile sabittir ki, insan fıtratı köklü bir arayış içindedir; ve aslında insanın aradığı Allah'tır Cenabı Allah, muradı ilahisine muvafık olarak bir imtihan sırrının bilinmesi için insanı denemek üzere bu denî aleme, dünyaya göndermiştir.; insan ile kulu olmaya söz verdiği Rabb'i arasına çok muazzam bir perde çekilmiş; "O Güzel", "O Koku", "O Nida" birçok perdelerle perdelenmiş, kendini gizlemiştir. Gizlemiştir ama, O'nun vecd sarayından kopup gelen ruh ne hale gelmiştir... Elbette altın kafes içine konulan kuş misali "ah vatan ah..." diyerek "Kâlû Belâ"nın hasretini çekegelmiştir. İnsanın derunundan yükselen bu şiddetli arayışına ve kutsal hasretine cevap olarak Allah, âdemoğlunu başıboş bırakmamış; ona, kendine dönüşü kolaylaştıran bir yol, bir cadde açmıştır. Bu cadde ise İslam'dır. İlk insandan günümüze, peygamberlerin ve Allah'ın seçkin kullarının önderlik ettiği bu cadde hep "İslam" ismiyle anılagelmiştir.Fakat insanda itiraz kuvveti olarak nefsin varlığı bir vakıadır. O cevherde itiraz kuvveti nefis olduğu için de, şımarmasın, yanılmasın, düşmesin, kaybolmasın diye, yine insan cinsinden ve fakat seçilmiş, sevilmiş, takdir ve tasdik edilmiş peygamberler, peygamberlerin yolundan giden veliler gönderilmiş, lütfedilmiştir. Bu sebepledir ki, ilk insan aynı zamanda ilk peygamberdir.İnsanın iç tabiatı ise, fıtratından kaynaklanır. O halde insanın eğitimi ve irşadı ancak onun fıtri özelliklerine göre gerçekleşecek demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.