İmam Rıza'ya yönelik işaretler ve nasslar -4-
Abbas b. Mûsa dedi ki: ‘Allah seni ıslah etsin, hayırlarla ödüllendirsin. Bu vasiyetin içinde yazılanlar, bir hazine ve mücevher değerindedir. Fakat kardeşimiz bunu bizden gizlemek ve bizi ondan yoksun bırakmak istiyor
04.04.2024 08:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ebu'l-Hakem der ki: 'Bana Abdullah b. Âdem el-Câferî, Yezid b. Selit'ten naklen anlattı ki: Ebu İmran et-Talhî Medine kadısıydı. Mûsa b. Câfer vefat edince, sekizinci İmam'ın kardeşleri, onu kadı et-Talhî'nin mahkemesine götürdüler.
Abbas b. Mûsa dedi ki: 'Allah seni ıslah etsin, hayırlarla ödüllendirsin. Bu vasiyetin içinde yazılanlar, bir hazine ve mücevher değerindedir. Fakat kardeşimiz bunu bizden gizlemek ve bizi ondan yoksun bırakmak istiyor.
Babamız da -Allah rahmet etsin- her şeyi ona bırakmış, bizi yoksun bırakmış. Eğer kendimi tutmasaydım sana insanların huzurunda önemli bir şey söyleyecektim.' (İmamlığı ve İmam'ın yerine kimin geçtiğini kastediyor).
Bunun üzerine İbrahim b. Muhammed ileri atıldı ve dedi ki: 'Öyle bir durumda, Allah'a yemin ederim ki, bizim senden asla kabul etmeyeceğimiz ve kesinlikle seni doğrulamayacağımız bir şey haber vermiş olursun. Sonra sen bizim yanımızda kınanan ve tiksinti duyulan biri olursun.
Biz seni çocukluğunda da büyüklüğünde de yalancı biri olarak tanıyoruz. Baban seni herkesten daha iyi bilirdi. Eğer sende bir hayır olsaydı, kuşkusuz baban senin dışını da içini de bilirdi. Nitekim, sana iki tane hurmayı dahi emanet etmezdi.'
Sonra amcası İshak b. Câfer atıldı ve iki yakasından tutarak ona şöyle dedi:
'Sen kıt akıllının, zayıf iradelinin ve ahmağın birisin. Bugün yaptığın, dün yaptığının aynısıdır.'
Orada bulunanların hepsi bu tepkiyi onaylayıp onun karşısında birbirlerine yardımcı oldular.
Kadı Ebu İmran, Ali'ye dedi ki: 'Kalk, ey Ebu'l-Hasan (a.s.). Bugün babandan bana ulaşan lanet yeter. Baban sana geniş yetkiler tanımış.
Hayır, Allah'a yemin ederim ki, bir çocuğu babasından daha iyi hiç kimse tanıyamaz. Hayır, Allah'a yemin ederim ki, baban, bizim nezdimizde kıt akıllı ve zayıf görüşlü biri olarak bilinmiyordu.'
Abbas kadıya dedi ki: 'Allah, seni sâlih kılsın. Vasiyetnameyi yırt ve içinde neler yazıldığını oku.'
Ebu İmran dedi ki: 'Onu yırtamam. Babandan bugün bana ula-şan bunca lanet yeter.'
Abbas: 'O halde ben yırtacağım' dedi.
Kadı: 'Sen bilirsin' dedi.
Abbas vasiyetnamenin üzerindeki mührü yırttı. Gördü ki, vasiyette kendileri dışarı tutulmuşlar ve tek yetkili olarak Ali belirlenmiştir. Kendileri de isteseler de istemeseler de Ali'nin velayeti altına alınmışlardır. Sadakalar ve başka gelirler üzerindeki tasarruf yetkisi kendilerinden alınmıştır. Böylece vasiyetnâmenin açılması kendileri için bir utanç ve zillet, Ali (a.s.) için de bir hayır vesilesi olmuştu.
Abbas'ın açtığı vasiyetnâmenin altında şahit olarak şunların isimleri yazılıydı:
İbrahim b. Muhammed, İshak b. Câfer, Câfer b. Sâlih, Said b. İmran. Ümmü Ahmed'in de yüzünü, Kadı'nın meclisinde açtılar. Çünkü gelen kadının o olmayabileceğini, dolayısıyla yüzünün açılıp kimliğinin açıkça ortaya çıkmasını istediler.
Ümmü Ahmed bu olay üzerine şöyle dedi: 'Allah'a yemin ederim ki, efendim bunu bana haber vermişti: Sen zorla evinden çıkarılacak ve meclislere götürüleceksin' diye.
İshak b. Câfer onu tartakladı ve dedi ki: 'Sus! Çünkü kadınlar zayıftırlar. Onun böyle bir şey söylediğini sanmıyorum.'
Sonra Ali (a.s.), Abbas'a döndü ve dedi ki: "Ey kardeşim! Sizi böyle davranmaya iten şeyin üzerinizdeki borçlar olduğunu biliyorum. Ey Said, git ve onların ne kadar borcu varsa, hepsini tesbit et ve benim malımdan öde. Hayır, Allah'a yemin ederim ki, ben yeryüzünde yürüdüğüm sürece size eşlik etmekten ve size iyilik etmekten ayrılmayacağım. İstediğinizi söyleyin.'
Abbas dedi ki: 'Sen bize, mallarımızın fazlalık kısmından başka bir şey vermiyorsun. Bizimse, sendeki mallarımız bundan fazladır.'
Bunun üzerine dedi ki: 'İstediğinizi söyleyebilirsiniz. Benim onurum, sizin onurunuzdur. Eğer iyilik yaparsanız, bu, Allah katında sizin lehinize olacaktır. Eğer kötülük yaparsanız, biliniz ki, Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Allah'a yemin ederim ki, bugün çocuklarımın ve sizden başka vârislerimin olmadığını biliyorsunuz.
Eğer sizden bir şey sakladığımı ve size vermediğimi sanıyorsanız, bu, sizindir ve ileride size dönecektir. Allah'a yemin ederim ki, babanızın vefatından bu yana hiçbir malı kendime ayırmış değilim ve sizin uygun gördüğünüz şekilde harcama yaptım.'
Abbas ileri atıldı ve dedi ki: 'Allah'a yemin ederim ki, böyle değildir. Allah senin görüşünün bizim üzerimizde etkin olmasını istememiştir. Fakat babamız bizi kıskandı ve öyle bir şey istedi ki, Allah bunu, ne ona ne de sana nasip etmeyecektir. Biliyorsun ki, ben, Kûfeli kumaş satıcısı Safvan b. Yahya'yı tanıyorum. Eğer sağ kalırsam, sen de onun yanındayken, onun yakasına yapışacağım.'
Ali (a.s.) dedi ki: 'La havle ve la kuvvete illa billâhil aliyyil azim, -Yüce ve büyük Allah'tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur-.
Ey kardeşlerim! Kardeşlerinin mutluluğuna düşkün bir kimseyim. Allah bunu biliyor. Allah'ım, eğer onların iyiliğini istediğimi, onlara karşı iyilik yapma amacında olduğumu, onlarla akrabalık bağlarımı sürdürdüğümü, onlara karşı şefkatli olduğumu, gece ve gündüz onların işleriyle ilgilendiğimi biliyorsan, bundan dolayı beni hayırla ödüllendir.
Eğer bunun aksi bir tavır üzereysem -ki Sen bütün gaybı en çok bilensin- o zaman da beni hak ettiğim şeyle cezalandır, hayırsa hayırla, şerse şerle karşılık ver. Allah'ım, onları ıslah et, onların işlerini de ıslah et.
Şeytanı bizden ve onlardan uzaklaştır. Sana yönelik itaatlerinde onlara yardım et. Sana doğru yol almaları hususunda onları başarılı kıl. Bana gelince, ey kardeşim! Sizin mutluluğunuza düşkünüm, sizin ıslâhınız için çaba sarf edeceğim. Allah söylediklerimize vekildir.'
Abbas dedi ki: 'Senin ne tatlı dilli biri olduğunu bilirim! Senin küreğinin belleyeceği balçık yoktur yanımda.' (Senin bu tatlı sözlerine kanmam ben, anlamında bir deyim. Bu tür sözlere karnım toktur).
Topluluk bu sözlerden sonra dağıldı. Allah'ınsalâtı Muhammed'in ve Âl'inin (Ehl-i Beyt'inin) üzerine olsun."
İbn Sinan şöyle rivayet etmiştir: "Irak'a gelmesinden bir yıl önce Ebu'l-Hasan Mûsa'nın (a.s.) yanına gittim. Oğlu Ali de önünde oturuyordu. Bana baktı ve dedi ki:
'Ey Muhammed! Bu sene bir hareketlilik olacak. Bundan dolayı telaşlanma.'
Dedim ki: 'Ne olacak, kurban olduğum? Sözün benim kanımı dondurdu.'
Buyurdu ki: 'Tağutların (Abbasi halifesi el-Mehdi'yi kastediyor. Hilafeti h. 158-169) bulunduğu yere gideceğim. Fakat ondan ve ondan sonraki halifeden (el-Hâdi. Hilafeti h. 169, 170) bana bir kötülük gelmeyecektir.'
Dedim ki: 'Peki, ne olacak, kurban olduğum?'
Buyurdu ki: 'Allah, zâlimleri saptırır ve dilediğini yapar.'
Dedim ki: 'Ne olacak, kurban olduğum?'
Buyurdu ki: 'Şu oğluma zulmeden ve benden sonra onun imamlığını inkâr eden kimse, Resûlullah'tan (s.a.v.) sonra Ali b. Ebu Tâlib'e zulmeden, onun hakkını inkâr eden kimse gibidir.'
Dedim ki: 'Allah'a yemin ederim ki, eğer Allah bana ömür verirse, ben onun hakkını mutlaka teslim ederim ve onun imamlığını kesinlikle kabul ederim.'
Dedi ki: 'Doğru söyledin ey Muhammed! Allah, sana ömür verecek ve sen onun hakkını teslim edecek, hem onun, hem de ondan sonraki İmam'ın imamlığını kabul edeceksin.'
Dedim ki: 'Ondan sonraki imam kimdir?'
Buyurdu ki: 'Oğlu Muhammed'dir.'
Dedim ki: Ona da râzı oluyor ve teslim oluyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Abbas b. Mûsa dedi ki: 'Allah seni ıslah etsin, hayırlarla ödüllendirsin. Bu vasiyetin içinde yazılanlar, bir hazine ve mücevher değerindedir. Fakat kardeşimiz bunu bizden gizlemek ve bizi ondan yoksun bırakmak istiyor.
Babamız da -Allah rahmet etsin- her şeyi ona bırakmış, bizi yoksun bırakmış. Eğer kendimi tutmasaydım sana insanların huzurunda önemli bir şey söyleyecektim.' (İmamlığı ve İmam'ın yerine kimin geçtiğini kastediyor).
Bunun üzerine İbrahim b. Muhammed ileri atıldı ve dedi ki: 'Öyle bir durumda, Allah'a yemin ederim ki, bizim senden asla kabul etmeyeceğimiz ve kesinlikle seni doğrulamayacağımız bir şey haber vermiş olursun. Sonra sen bizim yanımızda kınanan ve tiksinti duyulan biri olursun.
Biz seni çocukluğunda da büyüklüğünde de yalancı biri olarak tanıyoruz. Baban seni herkesten daha iyi bilirdi. Eğer sende bir hayır olsaydı, kuşkusuz baban senin dışını da içini de bilirdi. Nitekim, sana iki tane hurmayı dahi emanet etmezdi.'
Sonra amcası İshak b. Câfer atıldı ve iki yakasından tutarak ona şöyle dedi:
'Sen kıt akıllının, zayıf iradelinin ve ahmağın birisin. Bugün yaptığın, dün yaptığının aynısıdır.'
Orada bulunanların hepsi bu tepkiyi onaylayıp onun karşısında birbirlerine yardımcı oldular.
Kadı Ebu İmran, Ali'ye dedi ki: 'Kalk, ey Ebu'l-Hasan (a.s.). Bugün babandan bana ulaşan lanet yeter. Baban sana geniş yetkiler tanımış.
Hayır, Allah'a yemin ederim ki, bir çocuğu babasından daha iyi hiç kimse tanıyamaz. Hayır, Allah'a yemin ederim ki, baban, bizim nezdimizde kıt akıllı ve zayıf görüşlü biri olarak bilinmiyordu.'
Abbas kadıya dedi ki: 'Allah, seni sâlih kılsın. Vasiyetnameyi yırt ve içinde neler yazıldığını oku.'
Ebu İmran dedi ki: 'Onu yırtamam. Babandan bugün bana ula-şan bunca lanet yeter.'
Abbas: 'O halde ben yırtacağım' dedi.
Kadı: 'Sen bilirsin' dedi.
Abbas vasiyetnamenin üzerindeki mührü yırttı. Gördü ki, vasiyette kendileri dışarı tutulmuşlar ve tek yetkili olarak Ali belirlenmiştir. Kendileri de isteseler de istemeseler de Ali'nin velayeti altına alınmışlardır. Sadakalar ve başka gelirler üzerindeki tasarruf yetkisi kendilerinden alınmıştır. Böylece vasiyetnâmenin açılması kendileri için bir utanç ve zillet, Ali (a.s.) için de bir hayır vesilesi olmuştu.
Abbas'ın açtığı vasiyetnâmenin altında şahit olarak şunların isimleri yazılıydı:
İbrahim b. Muhammed, İshak b. Câfer, Câfer b. Sâlih, Said b. İmran. Ümmü Ahmed'in de yüzünü, Kadı'nın meclisinde açtılar. Çünkü gelen kadının o olmayabileceğini, dolayısıyla yüzünün açılıp kimliğinin açıkça ortaya çıkmasını istediler.
Ümmü Ahmed bu olay üzerine şöyle dedi: 'Allah'a yemin ederim ki, efendim bunu bana haber vermişti: Sen zorla evinden çıkarılacak ve meclislere götürüleceksin' diye.
İshak b. Câfer onu tartakladı ve dedi ki: 'Sus! Çünkü kadınlar zayıftırlar. Onun böyle bir şey söylediğini sanmıyorum.'
Sonra Ali (a.s.), Abbas'a döndü ve dedi ki: "Ey kardeşim! Sizi böyle davranmaya iten şeyin üzerinizdeki borçlar olduğunu biliyorum. Ey Said, git ve onların ne kadar borcu varsa, hepsini tesbit et ve benim malımdan öde. Hayır, Allah'a yemin ederim ki, ben yeryüzünde yürüdüğüm sürece size eşlik etmekten ve size iyilik etmekten ayrılmayacağım. İstediğinizi söyleyin.'
Abbas dedi ki: 'Sen bize, mallarımızın fazlalık kısmından başka bir şey vermiyorsun. Bizimse, sendeki mallarımız bundan fazladır.'
Bunun üzerine dedi ki: 'İstediğinizi söyleyebilirsiniz. Benim onurum, sizin onurunuzdur. Eğer iyilik yaparsanız, bu, Allah katında sizin lehinize olacaktır. Eğer kötülük yaparsanız, biliniz ki, Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Allah'a yemin ederim ki, bugün çocuklarımın ve sizden başka vârislerimin olmadığını biliyorsunuz.
Eğer sizden bir şey sakladığımı ve size vermediğimi sanıyorsanız, bu, sizindir ve ileride size dönecektir. Allah'a yemin ederim ki, babanızın vefatından bu yana hiçbir malı kendime ayırmış değilim ve sizin uygun gördüğünüz şekilde harcama yaptım.'
Abbas ileri atıldı ve dedi ki: 'Allah'a yemin ederim ki, böyle değildir. Allah senin görüşünün bizim üzerimizde etkin olmasını istememiştir. Fakat babamız bizi kıskandı ve öyle bir şey istedi ki, Allah bunu, ne ona ne de sana nasip etmeyecektir. Biliyorsun ki, ben, Kûfeli kumaş satıcısı Safvan b. Yahya'yı tanıyorum. Eğer sağ kalırsam, sen de onun yanındayken, onun yakasına yapışacağım.'
Ali (a.s.) dedi ki: 'La havle ve la kuvvete illa billâhil aliyyil azim, -Yüce ve büyük Allah'tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur-.
Ey kardeşlerim! Kardeşlerinin mutluluğuna düşkün bir kimseyim. Allah bunu biliyor. Allah'ım, eğer onların iyiliğini istediğimi, onlara karşı iyilik yapma amacında olduğumu, onlarla akrabalık bağlarımı sürdürdüğümü, onlara karşı şefkatli olduğumu, gece ve gündüz onların işleriyle ilgilendiğimi biliyorsan, bundan dolayı beni hayırla ödüllendir.
Eğer bunun aksi bir tavır üzereysem -ki Sen bütün gaybı en çok bilensin- o zaman da beni hak ettiğim şeyle cezalandır, hayırsa hayırla, şerse şerle karşılık ver. Allah'ım, onları ıslah et, onların işlerini de ıslah et.
Şeytanı bizden ve onlardan uzaklaştır. Sana yönelik itaatlerinde onlara yardım et. Sana doğru yol almaları hususunda onları başarılı kıl. Bana gelince, ey kardeşim! Sizin mutluluğunuza düşkünüm, sizin ıslâhınız için çaba sarf edeceğim. Allah söylediklerimize vekildir.'
Abbas dedi ki: 'Senin ne tatlı dilli biri olduğunu bilirim! Senin küreğinin belleyeceği balçık yoktur yanımda.' (Senin bu tatlı sözlerine kanmam ben, anlamında bir deyim. Bu tür sözlere karnım toktur).
Topluluk bu sözlerden sonra dağıldı. Allah'ınsalâtı Muhammed'in ve Âl'inin (Ehl-i Beyt'inin) üzerine olsun."
İbn Sinan şöyle rivayet etmiştir: "Irak'a gelmesinden bir yıl önce Ebu'l-Hasan Mûsa'nın (a.s.) yanına gittim. Oğlu Ali de önünde oturuyordu. Bana baktı ve dedi ki:
'Ey Muhammed! Bu sene bir hareketlilik olacak. Bundan dolayı telaşlanma.'
Dedim ki: 'Ne olacak, kurban olduğum? Sözün benim kanımı dondurdu.'
Buyurdu ki: 'Tağutların (Abbasi halifesi el-Mehdi'yi kastediyor. Hilafeti h. 158-169) bulunduğu yere gideceğim. Fakat ondan ve ondan sonraki halifeden (el-Hâdi. Hilafeti h. 169, 170) bana bir kötülük gelmeyecektir.'
Dedim ki: 'Peki, ne olacak, kurban olduğum?'
Buyurdu ki: 'Allah, zâlimleri saptırır ve dilediğini yapar.'
Dedim ki: 'Ne olacak, kurban olduğum?'
Buyurdu ki: 'Şu oğluma zulmeden ve benden sonra onun imamlığını inkâr eden kimse, Resûlullah'tan (s.a.v.) sonra Ali b. Ebu Tâlib'e zulmeden, onun hakkını inkâr eden kimse gibidir.'
Dedim ki: 'Allah'a yemin ederim ki, eğer Allah bana ömür verirse, ben onun hakkını mutlaka teslim ederim ve onun imamlığını kesinlikle kabul ederim.'
Dedi ki: 'Doğru söyledin ey Muhammed! Allah, sana ömür verecek ve sen onun hakkını teslim edecek, hem onun, hem de ondan sonraki İmam'ın imamlığını kabul edeceksin.'
Dedim ki: 'Ondan sonraki imam kimdir?'
Buyurdu ki: 'Oğlu Muhammed'dir.'
Dedim ki: Ona da râzı oluyor ve teslim oluyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.