İmam Rıza’nın Süleyman Mervezî ile tevhit münazarası -2-
Süleyman: ‘Biz Kur’an’ı Kadir Gecesi indirdik’ ayetinin hangi konu hakkında indiğini anlatır mısın?
20.03.2024 18:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Süleyman: 'Biz Kur'an'ı Kadir Gecesi indirdik' ayetinin hangi konu hakkında indiğini anlatır mısın?'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Allah-u Teala bu gecede, bu yıldan gelecek yıla kadar olan hayat, ölüm, hayır, şer ve rızık gibi şeyleri takdir eder ve bu gecede takdir ettiği her şey, kati ve kesindir.'
Süleyman: 'İşte şimdi anladım. Sana feda olayım, yine buyurun.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Bazı işler Allah'ın yanında O'nun idaresine bağlıdır. İstediğini ileri alır, istediğini geciktirir ve istediğini yok eder.
Ey Süleyman! Ali (a.s.) şöyle buyurdu: 'Allah katında olan ilim iki kısımdır, biri melek ve peygamberlerine öğretmiş olduğu ilimdir, bunlar gerçekleşir ve Allah kendisini, melek ve peygamberlerini yalanlamaz.
Allah katında olan diğer ilim ise gizlidir ve yarattıklarından hiç kimseye bildirmediği ilimdir. İşte bu ilimden istediğini ileri alır, istediğini geciktirir, istediğini yok eder ve istediğini gerçekleştirir.'
Süleyman Memun'a dönerek: 'Ey mü'minlerin emiri! Allah'ın izniyle bugünden itibaren bedâyı inkâr etmeyecek ve yalanlamayacağım.'
Memun: 'Ey Süleyman! Ebu'l-Hasan'a istediğin şeylerden sor ama iyi dinle ve insaflı ol!'
Süleyman, İmam'a dönerek: 'Efendim, soru sormama izin veriyor musunuz?'
İmam (a.s.): 'İstediğin şeylerden sor.'
Süleyman: 'İradeyi tıpkı, Hay, Semî, Basîr ve Kadir gibi isim ve sıfat bilenler hakkındaki görüşünüz nedir?'
İmam (a.s.): 'Siz 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu çünkü, Allah, onu öyle istedi ve irade etti' diyorsunuz. Ama 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu, çünkü, Allah Semî (duyan) ve Basîr (gören)'dir demiyorsunuz. İşte bu, irade ve meşiyetin Semî, Basîr ve Kadir gibi olmadıklarına bir delildir.'
Süleyman: 'Şüphesiz o, sürekli (ezelden) Mürid (irade eden) idi.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! İradesi kendisinden başka bir şey midir?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Allah'tan başka bir şeyi O'nunla beraber ezelî (kadim) olduğunu ispatladın!'
Süleyman: 'Hayır, hiçbir şeyin O'nunla beraber ezelî olduğunu ispatlamadım.'
İmam (a.s.): 'İrade muhdes midir, sonradan mı meydana gelmiştir?'
Süleyman: 'Hayır, muhdes ne demektir?!'
Memun araya girerek Süleyman'a yüksek bir sesle şöyle dedi: 'Ey Süleyman! Onun gibi birisi âciz kalır mı? Onun gibi birisine büyüklük taslanır mı? İnsaflı ol! Etrafındaki görüş sahiplerini görmüyor musun?' Daha sonra İmam'a dönerek, 'Ey Ebu'l-Hasan! Sözüne devam et, o Horasan âlimidir!' dedi.
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! İrade hadistir, çünkü ezelî olmayan her şey hadistir ve hadis olmayan bir şey ise ezelîdir.'
Süleyman: 'Allah'ın iradesi duyması, görmesi ve ilminin aynıdır.'
İmam (a.s.): 'Allah kendisini irade etti mi?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Mürid (irade eden), Semî (duyan) ve Basîr (gören) gibi değildir.'
Süleyman: 'Aynen kendi sesini işittiği, kendisini gördüğü ve kendisini bildiği gibi kendisini de irade etmiştir.'
İmam (a.s.): 'Kendisini irade etmiştir, derken neyi kastediyorsun? Bir şey olmayı mı irade etmiştir, diriliği, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı mı irade kastetmiştir?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Acaba iradesiyle mi böyle oldu?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Eğer kendi iradesiyle böyle olmamışsa, o zaman diri olmayı, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı irade etmesinin hiçbir mânâsı yoktur.'
Süleyman: 'Hayır, bunların hepsi kendi iradesiyle olmuştur.'
Böyle çelişkili konuşunca Memun ve etrafındakiler güldüler.
İmam (a.s.) da güldü. Daha sonra şöyle buyurdular: 'Horasan mütekellimine yumuşak davranın (onu zorlamayın). Ey Süleyman! Sizin inancınıza göre Allah-u Teala bir halden başka bir hale geçmektedir. Oysa Allah bu gibi şeylerle vasıflandırılamaz.'
Süleyman donup kaldı. Sonra İmam (a.s.) şöyle devam etti: 'Ey Süleyman! Senden bir mesele sormak istiyorum.'
Süleyman: 'Sana feda olayım, sorun.'
İmam (a.s.): 'Söyler misin, sen ve arkadaşların halk ile anladıklarınız ve bildikleriniz şeylerle mi, yoksa bilmediğiniz şeylerle mi konuşuyorsunuz?'
Süleyman: 'Elbette ki anlayıp bildiğimiz şeylerle.'
İmam (a.s.): 'Halk, Mürid'in (irade eden) iradeden başka bir şey olduğu, Mürid'in iradeden önce ve fâilin de mef'ulden önce olduğu kanısındalar. İşte halkın bu düşüncesi sizin Mürid'le irade aynı şeydir, şeklindeki sözlerinizi iptal edip çürütüyor.'
Süleyman: 'Size feda olayım, bunlar halkın anlamasına ve bilmesine göre değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, marifet ve bilginiz olmadan ilim iddiasında bulunduğunuzu ve iradenin Semî ve Basîr gibi olduğunu söylüyorsunuz. Böyle düşündüğünüz müddetçe inancınız akıl ve marifet esası üzere değildir.'
Süleyman cevapsız kaldı." devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Allah-u Teala bu gecede, bu yıldan gelecek yıla kadar olan hayat, ölüm, hayır, şer ve rızık gibi şeyleri takdir eder ve bu gecede takdir ettiği her şey, kati ve kesindir.'
Süleyman: 'İşte şimdi anladım. Sana feda olayım, yine buyurun.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Bazı işler Allah'ın yanında O'nun idaresine bağlıdır. İstediğini ileri alır, istediğini geciktirir ve istediğini yok eder.
Ey Süleyman! Ali (a.s.) şöyle buyurdu: 'Allah katında olan ilim iki kısımdır, biri melek ve peygamberlerine öğretmiş olduğu ilimdir, bunlar gerçekleşir ve Allah kendisini, melek ve peygamberlerini yalanlamaz.
Allah katında olan diğer ilim ise gizlidir ve yarattıklarından hiç kimseye bildirmediği ilimdir. İşte bu ilimden istediğini ileri alır, istediğini geciktirir, istediğini yok eder ve istediğini gerçekleştirir.'
Süleyman Memun'a dönerek: 'Ey mü'minlerin emiri! Allah'ın izniyle bugünden itibaren bedâyı inkâr etmeyecek ve yalanlamayacağım.'
Memun: 'Ey Süleyman! Ebu'l-Hasan'a istediğin şeylerden sor ama iyi dinle ve insaflı ol!'
Süleyman, İmam'a dönerek: 'Efendim, soru sormama izin veriyor musunuz?'
İmam (a.s.): 'İstediğin şeylerden sor.'
Süleyman: 'İradeyi tıpkı, Hay, Semî, Basîr ve Kadir gibi isim ve sıfat bilenler hakkındaki görüşünüz nedir?'
İmam (a.s.): 'Siz 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu çünkü, Allah, onu öyle istedi ve irade etti' diyorsunuz. Ama 'Eşya yaratıldı ve birbirleriyle farklı oldu, çünkü, Allah Semî (duyan) ve Basîr (gören)'dir demiyorsunuz. İşte bu, irade ve meşiyetin Semî, Basîr ve Kadir gibi olmadıklarına bir delildir.'
Süleyman: 'Şüphesiz o, sürekli (ezelden) Mürid (irade eden) idi.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! İradesi kendisinden başka bir şey midir?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Allah'tan başka bir şeyi O'nunla beraber ezelî (kadim) olduğunu ispatladın!'
Süleyman: 'Hayır, hiçbir şeyin O'nunla beraber ezelî olduğunu ispatlamadım.'
İmam (a.s.): 'İrade muhdes midir, sonradan mı meydana gelmiştir?'
Süleyman: 'Hayır, muhdes ne demektir?!'
Memun araya girerek Süleyman'a yüksek bir sesle şöyle dedi: 'Ey Süleyman! Onun gibi birisi âciz kalır mı? Onun gibi birisine büyüklük taslanır mı? İnsaflı ol! Etrafındaki görüş sahiplerini görmüyor musun?' Daha sonra İmam'a dönerek, 'Ey Ebu'l-Hasan! Sözüne devam et, o Horasan âlimidir!' dedi.
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! İrade hadistir, çünkü ezelî olmayan her şey hadistir ve hadis olmayan bir şey ise ezelîdir.'
Süleyman: 'Allah'ın iradesi duyması, görmesi ve ilminin aynıdır.'
İmam (a.s.): 'Allah kendisini irade etti mi?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Mürid (irade eden), Semî (duyan) ve Basîr (gören) gibi değildir.'
Süleyman: 'Aynen kendi sesini işittiği, kendisini gördüğü ve kendisini bildiği gibi kendisini de irade etmiştir.'
İmam (a.s.): 'Kendisini irade etmiştir, derken neyi kastediyorsun? Bir şey olmayı mı irade etmiştir, diriliği, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı mı irade kastetmiştir?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Acaba iradesiyle mi böyle oldu?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Eğer kendi iradesiyle böyle olmamışsa, o zaman diri olmayı, duymayı, görmeyi ve kadir olmayı irade etmesinin hiçbir mânâsı yoktur.'
Süleyman: 'Hayır, bunların hepsi kendi iradesiyle olmuştur.'
Böyle çelişkili konuşunca Memun ve etrafındakiler güldüler.
İmam (a.s.) da güldü. Daha sonra şöyle buyurdular: 'Horasan mütekellimine yumuşak davranın (onu zorlamayın). Ey Süleyman! Sizin inancınıza göre Allah-u Teala bir halden başka bir hale geçmektedir. Oysa Allah bu gibi şeylerle vasıflandırılamaz.'
Süleyman donup kaldı. Sonra İmam (a.s.) şöyle devam etti: 'Ey Süleyman! Senden bir mesele sormak istiyorum.'
Süleyman: 'Sana feda olayım, sorun.'
İmam (a.s.): 'Söyler misin, sen ve arkadaşların halk ile anladıklarınız ve bildikleriniz şeylerle mi, yoksa bilmediğiniz şeylerle mi konuşuyorsunuz?'
Süleyman: 'Elbette ki anlayıp bildiğimiz şeylerle.'
İmam (a.s.): 'Halk, Mürid'in (irade eden) iradeden başka bir şey olduğu, Mürid'in iradeden önce ve fâilin de mef'ulden önce olduğu kanısındalar. İşte halkın bu düşüncesi sizin Mürid'le irade aynı şeydir, şeklindeki sözlerinizi iptal edip çürütüyor.'
Süleyman: 'Size feda olayım, bunlar halkın anlamasına ve bilmesine göre değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, marifet ve bilginiz olmadan ilim iddiasında bulunduğunuzu ve iradenin Semî ve Basîr gibi olduğunu söylüyorsunuz. Böyle düşündüğünüz müddetçe inancınız akıl ve marifet esası üzere değildir.'
Süleyman cevapsız kaldı." devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.