İmam Rıza (a.s.) ve imameti
İmam Mûsâ Kâzım’ın şehâdetinden sonra sekizinci Ehl-i Beyt İmamı olarak İmam Rıza, Allah’ın, kendisine verdiği vazifeyi ifa etmeye başladı
01.09.2024 08:47:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Mûsâ Kâzım'ın şehâdetinden sonra sekizinci Ehl-i Beyt İmamı olarak İmam Rıza, Allah'ın, kendisine verdiği vazifeyi ifa etmeye başladı.
İmam Rıza, halife Harun Reşid'in hilafeti döneminde beş yıl geçirdi. Ardından Harun Reşid'in oğlu el-Emin halife oldu. Daha sonra el-Emin'e karşı ayaklanan ve onu öldüren Me'mun hilafete oturdu.
Me'mun kurnaz bir adamdı. İmam Rıza'yı kendisi için büyük bir tehlike olarak görüyor, O'nu köşeye sıkıştırmanın yollarını arıyordu.
İmam Rıza'nın Horasan'a gidişi ve Me'mun tarafından veliaht olarak tayin edilmesi
Me'mun yönetime geldikten iki yıl kadar sonra Hicrî 200 tarihinde İmam Rıza'ya bir mektup yazarak Horasan'a gelmesini istedi.
İmam, gitmemek için birçok gerekçe ileri sürdüyse de Me'mun mektup yazmayı ve gelmesi için ısrar etmeyi sürdürdü.
İmam, Me'mun'un vazgeçmeyeceğini anladı ve davetine icâbet etmek zorunda kaldı. Me'mun, İmam Rıza'yı getirmesi için görevlendirdiği adamına O'nu Kûfe ve Kum yolundan getirmemesini istedi.
O da Basra, Ahvaz ve Fars yolunu takip ederek Merv'e vardı. İmam'ın Medine'den Merv'e getirilmesi sırasında kendisine hiçbir şey sorulmamış, görüşü bile alınmamıştı.
Diğer yandan, İmam'ı Merv'e getirmekle görevlendirilen kişiler de İmam Rıza'ya karşı büyük düşmanlık besleyen kişilerdi. Bu iş için görevlendirilen Celludî denen komutan, Me'mun'a son derece bağlıydı. İmam Rıza'ya karşı ise büyük bir kin beslemekteydi.
Halife Me'mun'un niyeti İmam Rıza'yı kendisine veliaht tayin etmekti. Bu şekilde İmam Rıza'nın sevenlerini, Ehl-i Beyt dostlarını ve başta İmam'ın kendisini avucunun içinde tutmak istiyordu.
Kaynaklarda nakledildiğine göre; İmam, hilafeti kendisine vermek isteyen Me'mun'a şöyle buyurdu:
"Bu hilafet ya senin hakkındır, ya hakkın değildir. Eğer gerçekten senin hakkınsa, sen bu konuda hak sahibiysen ve bu hilafet İlahî bir hilafetse bu durumda Allah'ın sana has kıldığı böyle bir elbiseyi başkasına vermeye hakkın yoktur.
Yok, eğer hilafet senin hakkın değilse, yine onu başka birine veremezsin. Senin olmayan bir şeyi başka birine nasıl verirsin ki?"
Sonunda İmam, teklifi kabul etti. Kabul etmek zorunda kaldı. Ama bazı önemli şartlar ileri sürdü.
Ve dedi ki: "Ben veliahtlığı hiçbir şeyi emretmemek, hiçbir şeyi yasaklamamak, hiçbir hususta hüküm vermemek ve süregelen hiçbir uygulamayı değiştirmemek şartıyla kabul ediyorum. Bütün bunlardan beni muaf tutacaksın."
Me'mun bu şartları kabul ettiğini belirtti. Ardından İmam Rıza Hicrî 201 senesinin Ramazan ayının beşinci gününde Me'mun'un veliahtı olarak tayin edildi." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
İmam Rıza, halife Harun Reşid'in hilafeti döneminde beş yıl geçirdi. Ardından Harun Reşid'in oğlu el-Emin halife oldu. Daha sonra el-Emin'e karşı ayaklanan ve onu öldüren Me'mun hilafete oturdu.
Me'mun kurnaz bir adamdı. İmam Rıza'yı kendisi için büyük bir tehlike olarak görüyor, O'nu köşeye sıkıştırmanın yollarını arıyordu.
İmam Rıza'nın Horasan'a gidişi ve Me'mun tarafından veliaht olarak tayin edilmesi
Me'mun yönetime geldikten iki yıl kadar sonra Hicrî 200 tarihinde İmam Rıza'ya bir mektup yazarak Horasan'a gelmesini istedi.
İmam, gitmemek için birçok gerekçe ileri sürdüyse de Me'mun mektup yazmayı ve gelmesi için ısrar etmeyi sürdürdü.
İmam, Me'mun'un vazgeçmeyeceğini anladı ve davetine icâbet etmek zorunda kaldı. Me'mun, İmam Rıza'yı getirmesi için görevlendirdiği adamına O'nu Kûfe ve Kum yolundan getirmemesini istedi.
O da Basra, Ahvaz ve Fars yolunu takip ederek Merv'e vardı. İmam'ın Medine'den Merv'e getirilmesi sırasında kendisine hiçbir şey sorulmamış, görüşü bile alınmamıştı.
Diğer yandan, İmam'ı Merv'e getirmekle görevlendirilen kişiler de İmam Rıza'ya karşı büyük düşmanlık besleyen kişilerdi. Bu iş için görevlendirilen Celludî denen komutan, Me'mun'a son derece bağlıydı. İmam Rıza'ya karşı ise büyük bir kin beslemekteydi.
Halife Me'mun'un niyeti İmam Rıza'yı kendisine veliaht tayin etmekti. Bu şekilde İmam Rıza'nın sevenlerini, Ehl-i Beyt dostlarını ve başta İmam'ın kendisini avucunun içinde tutmak istiyordu.
Kaynaklarda nakledildiğine göre; İmam, hilafeti kendisine vermek isteyen Me'mun'a şöyle buyurdu:
"Bu hilafet ya senin hakkındır, ya hakkın değildir. Eğer gerçekten senin hakkınsa, sen bu konuda hak sahibiysen ve bu hilafet İlahî bir hilafetse bu durumda Allah'ın sana has kıldığı böyle bir elbiseyi başkasına vermeye hakkın yoktur.
Yok, eğer hilafet senin hakkın değilse, yine onu başka birine veremezsin. Senin olmayan bir şeyi başka birine nasıl verirsin ki?"
Sonunda İmam, teklifi kabul etti. Kabul etmek zorunda kaldı. Ama bazı önemli şartlar ileri sürdü.
Ve dedi ki: "Ben veliahtlığı hiçbir şeyi emretmemek, hiçbir şeyi yasaklamamak, hiçbir hususta hüküm vermemek ve süregelen hiçbir uygulamayı değiştirmemek şartıyla kabul ediyorum. Bütün bunlardan beni muaf tutacaksın."
Me'mun bu şartları kabul ettiğini belirtti. Ardından İmam Rıza Hicrî 201 senesinin Ramazan ayının beşinci gününde Me'mun'un veliahtı olarak tayin edildi." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)