İmam Musa Kâzım’dan nakledilen hadislerden bir kaçı
Resûlullah ona dedi ki: ‘Dostum Cebrâil! Seni bu şekilde hiç görmemiştim
04.04.2022 23:58:00





Hz. Fâtıma (a.s.) hakkındaki hadisler
Ali b. Ca'fer, kardeşi Ebû'l-Hasan'dan (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle rivâyet etmiştir:
"Fâtıma (selâmullahi âleyha), sıddıka (çok doğru söyleyen, masume/günahsız)
ve şehitti. Nebilerin kızları, hayız kanını görmezler." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 832)
Ali b. Ca'fer şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû'l-Hasan'ın (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve âlihi) oturduğu bir sırada yirmi dört tane yüzü bulunan bir melek yanına geldi.
Resûlullah ona dedi ki: 'Dostum Cebrâil! Seni bu şekilde hiç görmemiştim.'
Melek, 'Ben, Cebrâil değilim Ya Muhammed! Allah Azze ve Celle beni, bir nuru bir diğer nurla evlendirmem için gönderdi' dedi.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Kimi kiminle?' dedi.
'Fâtıma'yı Ali ile' dedi. Melek arkasını dönünce omuzlarının arasında, "Muhammedü'n-Resûlullah, Aliyyü'n-Vasîyyuhu/Muhammed Allah'ın Resûlü'dür. Ali de O'nun vasîsidir' cümlelerinin yazılı olduğu görüldü.
Resûlullah dedi ki: 'Bu yazı ne zamandan beri omuzlarının arasında yazılıdır?'
'Allah'ın, Âdem'i yaratmasından yirmi iki bin yıl önceden beri' dedi." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 836)
İmam Zeynelâbidin (a.s.) hakkındaki hadisi
Hasan b. Ali b. İlyas şöyle rivâyet etmiştir: Ebû'l-Hasan'ın (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
"Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm) vefat edeceği sırada bayıldı, sonra gözlerini açtı ve Vâkıa Sûresi ile Fetih Sûresi'ni okudu.
Ardından şöyle dedi: 'Bize verdiği sözde sâdık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu Cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamd olsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş.' (Zümer, 74) Bunu söyler söylemez vefat etti, başka hiçbir şey söylemedi." (350 Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 847-848)
İlim ve âlimlerin önemi hakkındaki hadisleri
İbrahim b. Abdulhamid, Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'den (aleyhisselâm) şöyle rivâyet eder:
"Resûlullah bir gün mescide girdiğinde, insanların bir adamın etrafında kümelendiklerini gördü. 'Nedir bu?' diye sorduğunda, 'O bir allâmedir' dediler.
Buyurdu ki: 'Nedir allâme?'
Dediler ki: 'Arapların soylarını, Arap tarihinde yaşanan olayları, cahiliye döneminin önemli gelişmelerini ve Arap şiirini en iyi bilen adamdır.'
Bunun üzerine Nebi (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: 'Böyle bir ilmi bilmemek insana zarar vermediği gibi bilmek de fayda vermez.
Ardından, 'Asıl ilim üç kısma ayrılır: Kur'ân'dan muhkem bir âyet, yerine getirilen bir farz, pratikte yaşanan bir sünnet. Gerisi fazlalıktır' buyurdu." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 30; Kırk Hadis Şerhi, 2/57-65)
Ali b. Ebû Hamza şöyle rivâyet eder:
"Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'in (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum: Mü'min öldüğü zaman melekler, yeryüzünün üzerinde Allah'a ibâdet edilen mıntıkası ve amellerinin yükseldiği göğün kapıları onun için ağlarlar. İslam'da hiçbir şeyle kapatılamayacak bir gedik açılır. Çünkü fakih mü'minler, çevresindeki surların bir kenti korudukları gibi İslam'ın kaleleridirler." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 39)
İbrahim b. Abdulhamid, Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'den (aleyhisselâm) şöyle rivâyet eder:
"Bir âlimle çöplükte konuşmak, bir cahille koltuklar üzerinde oturarak konuşmaktan daha iyidir." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 40) (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Musa Kazım eserinden)
Ali b. Ca'fer, kardeşi Ebû'l-Hasan'dan (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) şöyle rivâyet etmiştir:
"Fâtıma (selâmullahi âleyha), sıddıka (çok doğru söyleyen, masume/günahsız)
ve şehitti. Nebilerin kızları, hayız kanını görmezler." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 832)
Ali b. Ca'fer şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû'l-Hasan'ın (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve âlihi) oturduğu bir sırada yirmi dört tane yüzü bulunan bir melek yanına geldi.
Resûlullah ona dedi ki: 'Dostum Cebrâil! Seni bu şekilde hiç görmemiştim.'
Melek, 'Ben, Cebrâil değilim Ya Muhammed! Allah Azze ve Celle beni, bir nuru bir diğer nurla evlendirmem için gönderdi' dedi.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi), 'Kimi kiminle?' dedi.
'Fâtıma'yı Ali ile' dedi. Melek arkasını dönünce omuzlarının arasında, "Muhammedü'n-Resûlullah, Aliyyü'n-Vasîyyuhu/Muhammed Allah'ın Resûlü'dür. Ali de O'nun vasîsidir' cümlelerinin yazılı olduğu görüldü.
Resûlullah dedi ki: 'Bu yazı ne zamandan beri omuzlarının arasında yazılıdır?'
'Allah'ın, Âdem'i yaratmasından yirmi iki bin yıl önceden beri' dedi." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 836)
İmam Zeynelâbidin (a.s.) hakkındaki hadisi
Hasan b. Ali b. İlyas şöyle rivâyet etmiştir: Ebû'l-Hasan'ın (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
"Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm) vefat edeceği sırada bayıldı, sonra gözlerini açtı ve Vâkıa Sûresi ile Fetih Sûresi'ni okudu.
Ardından şöyle dedi: 'Bize verdiği sözde sâdık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu Cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamd olsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş.' (Zümer, 74) Bunu söyler söylemez vefat etti, başka hiçbir şey söylemedi." (350 Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 847-848)
İlim ve âlimlerin önemi hakkındaki hadisleri
İbrahim b. Abdulhamid, Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'den (aleyhisselâm) şöyle rivâyet eder:
"Resûlullah bir gün mescide girdiğinde, insanların bir adamın etrafında kümelendiklerini gördü. 'Nedir bu?' diye sorduğunda, 'O bir allâmedir' dediler.
Buyurdu ki: 'Nedir allâme?'
Dediler ki: 'Arapların soylarını, Arap tarihinde yaşanan olayları, cahiliye döneminin önemli gelişmelerini ve Arap şiirini en iyi bilen adamdır.'
Bunun üzerine Nebi (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: 'Böyle bir ilmi bilmemek insana zarar vermediği gibi bilmek de fayda vermez.
Ardından, 'Asıl ilim üç kısma ayrılır: Kur'ân'dan muhkem bir âyet, yerine getirilen bir farz, pratikte yaşanan bir sünnet. Gerisi fazlalıktır' buyurdu." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 30; Kırk Hadis Şerhi, 2/57-65)
Ali b. Ebû Hamza şöyle rivâyet eder:
"Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'in (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum: Mü'min öldüğü zaman melekler, yeryüzünün üzerinde Allah'a ibâdet edilen mıntıkası ve amellerinin yükseldiği göğün kapıları onun için ağlarlar. İslam'da hiçbir şeyle kapatılamayacak bir gedik açılır. Çünkü fakih mü'minler, çevresindeki surların bir kenti korudukları gibi İslam'ın kaleleridirler." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 39)
İbrahim b. Abdulhamid, Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'den (aleyhisselâm) şöyle rivâyet eder:
"Bir âlimle çöplükte konuşmak, bir cahille koltuklar üzerinde oturarak konuşmaktan daha iyidir." (Usûl-i Kâfî, c. 1, s. 40) (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.