İmam Cafer’in oluşturduğu büyük ilim mektebinin muhafazası -1-
İmam Kâzım (a.s.), babasının şehâdeti ile sonuçlanan vahim olayın ardından henüz yirmi yaşında iken İmamet ile şereflenmiştir
07.01.2024 08:05:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Kâzım (a.s.), babasının şehâdeti ile sonuçlanan vahim olayın ardından henüz yirmi yaşında iken İmamet ile şereflenmiştir.
Onun Halife Mansur'la başlayan sıkıntılı günlerindeki en büyük çalışması, babası İmam Ca'fer (a.s.) döneminde doruk noktaya ulaşan Ehl-i Beyt mektebinin öğretilerini yaşatmak ve bu mektebe yeni öğrenciler kazandırmak olmuştur.
Seyyid Emir Ali bu mektebe yaptığı hizmetler ile ilgili şunları yazmıştır:
"Hicrî 198 yılında İmam Ca'fer es-Sâdık (a.s.) Medine'de vefat etti. Ama ne mutlu ki, ilmî çalışmaları tatil edilmedi, yerine İmam olan oğlu İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) liderliğinde ilmî çalışmalar devam etti."
Sünnî İbn Hacer, eserinde İmam'ın ilmi konusunda şöyle yazmıştır:
"Mûsâ Kâzım, babasının ilimlerinin varisi, fazilet ve kemâl sahibiydi. O, halkla ilişkilerinde gösterdiği olağanüstü sabır ve bağışlama sayesinde Kâzım lakabıyla anılırdı. Onun zamanında İlâhî bilgilerde, ilim ve bağışta kimse ona erişemiyordu."
Bu mektep bir yandan ümmetin bozulan ahlâkının ve İslam'dan sapan gidişatın önüne geçmiş, diğer yandan yetiştirdiği seçkin talebeler ile Ehl-i Beyt sevenlerinin engin bilgiler ile çoğalmasını sağlamıştır.
İmam'ın seçkin talebelerinin 319 kişi olduğu söylenir. Fıkıh, kelam, lügat sahasında büyük âlimler yetiştirmiştir.
Yûnus b. Abdurrahman, Safvan b. Yahya beyyau's-Sabirî, Abdullah b. Muğire, Hasan b. Mahbub es-Serrad, Ahmed b. Muhammed b. Ebû Nasr el-Bezentî, İbn-i Ebû Umeyr fıkıhta ünlü talebeleridir.
İbn Ebû Umeyr, zamanının büyük âlimlerinden kabul edilirdi. Fadl b. Şazan şöyle diyor:
"Bazı kişiler, saraya İbn-i Ebû Umeyr'in bütün Irak'taki Ehl-i Beyt gönüllülerinin ismini bildiğini haber ettiler. Saray, ondan isim istediğinde İbn Umeyr, arkadaşlarının ismini vermedi.
Bunun üzerine elbiseleri çıkartılıp, iki hurma ağacı arasına asıp yüz kırbaç vurdular. Ayrıca ona yüz bin dirhem mâlî zarar da verdiler."
Şeyh Müfid rivâyet ediyor:
"İbn Ebû Umeyr, on yedi yıl zindanda kaldı ve bütün mallarını kaybetti. Bir kişi ona on bin dirhem borçluydu. İbn Ebû Umeyr'in servetini kaybettiğini öğrenince evini satarak onun parasını hazırladı ve zindana yanına gitti.
İbn Ebû Umeyr, 'Bu parayı nereden aldın?' diye sordu. 'Bir miras mı ulaştı sana yoksa bir hazine mi buldun?'
Adam, 'Evimi sattım' dedi.
İbn Ebû Umeyr, 'İmam Kâzım bana, kişinin içinde oturduğu, dolayısıyla temel ihtiyacı olan ev, borçtan müstesnadır, buyurmuştu. Bu yüzden bu paraların bir dirhemine bile ihtiyacım olmasına rağmen kabul edemem' demiştir.
Zindana atılıp eziyetler gördüğü sıralarda onun yazdığı hadis kitapları yok edilmiştir."
Safvan b. Yahya, Hasan b. Muhammed b. Sumae el-Kindi gibi talebeleri onlarca eser kaleme almıştır.
Safvan b. Yahya'nın güzel ahlâkı hakkında İmam Kâzım şöyle buyurmuştur:
"Çobansız bir sürüye saldıran iki yırtıcı kurdun verdiği zarar, makam sevgisinin Müslümanın dinine verdiği zarardan daha fazla değildir. Fakat bu Safvan, dünyaya ve makama bakmaz."
Ali b. Hasan et-Taturî on dört kitap, Hasan el-Mahbub es-Serrad altı kitap, Abdullah b. Cebele yedi kitap yazmıştır.
Ali b. Yaktin, "İmam Kâzım'dan Geleceğe Dâir Bilgiler", "İmam'ın Huzurunda Bir Şüpheci ile Münazara" ve "İmam Kâzım'dan Öğrendiğim Konular" isimli üç eser bırakmıştır.
Meşhur talebelerinden Hişam b. Hakem, İmam Ca'fer'in ve İmam Kâzım'ın yanında yetişmiştir.
Seyyid İsmail-i Hımyerî, Ali b. Yaktin, Ali b. Suveyd-i Saî, Saffav-ı Cemmal, Muhammed b. Ebi Umeyr de önemli talebeleridir.
Kelam ilminde ustalaşan bu âlimin büyük münazaraları olmuş ve Ehl-i Beyt Ekolü'nün üstünlüğünü her seferinde ispatlamıştır.
"Yahya b. Halid el-Bermekî, Hişam'ı zor durumda bırakmak maksadıyla Reşid'in huzurunda ona bir soru sordu:
'Ali ve Abbâs miras hususunda Ebû Bekir'e başvurup, muhâkeme olduklarında hangisi haklı, hangisi haksızdı?'
Hişam bir süre ne diyeceğini bilemedi. 'Ali haksızdır dersem kâfir olurum, Abbâs haksızdır dersem Reşid boynumu vurur' dedi.
Bunun üzerine Hişam şöyle dedi: 'Hiçbiri haksız olmaz, ikisi de haklı olurlar. Buna benzer bir olay Kur'an-ı Kerim'de Dâvud'un kıssası kapsamında anlatılmaktadır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mâbedin duvarına tırmanmışlardı... Biz birbirine hasım iki davacıyız.'
Bu meleklerden hangisi haksız, hangisi haklıdır? Eğer bu iki melek haksızdı diyorsan, sana vereceğim cevap da bunun aynısıdır.'
Yahya dedi ki: 'Ben meleklerin hatalı olduklarını söylemiyorum. Bilakis ikisinin de isâbet ettiklerini söylüyorum. Çünkü onlar gerçekte birbirlerine hasım olmamışlardı, hükümde de ihtilaf etmemişlerdi. Bilakis, Dâvud'a yanlışını göstermek için böyle görünmüşlerdi. Amaçları ona hükmetmeyi gösterip, hükümde başarılı ve isâbetli olmanın yolunu belletmekti.'
Bunun üzerine Hişam şöyle dedi: 'Aynı şekilde Ali ve Abbâs da hükümde ihtilaf etmediler. Ha¬kikatte aralarında hasımlık da olmadı. Sadece ihtilaf ediyormuş gibi yaparak Ebû Bekir'e hatasını göstermeyi, hatasını düzeltmeye yardımcı olmasını, mirasla ilgili olarak işlediği haksızlığı ona göstermeyi amaçlamışlardı. Yoksa mesele ile ilgili olarak en küçük şüpheleri yoktu.'
Yahya şaşırıp kaldı ve karşılık veremedi. Reşid, verilen bu cevabı çok beğendi." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Onun Halife Mansur'la başlayan sıkıntılı günlerindeki en büyük çalışması, babası İmam Ca'fer (a.s.) döneminde doruk noktaya ulaşan Ehl-i Beyt mektebinin öğretilerini yaşatmak ve bu mektebe yeni öğrenciler kazandırmak olmuştur.
Seyyid Emir Ali bu mektebe yaptığı hizmetler ile ilgili şunları yazmıştır:
"Hicrî 198 yılında İmam Ca'fer es-Sâdık (a.s.) Medine'de vefat etti. Ama ne mutlu ki, ilmî çalışmaları tatil edilmedi, yerine İmam olan oğlu İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) liderliğinde ilmî çalışmalar devam etti."
Sünnî İbn Hacer, eserinde İmam'ın ilmi konusunda şöyle yazmıştır:
"Mûsâ Kâzım, babasının ilimlerinin varisi, fazilet ve kemâl sahibiydi. O, halkla ilişkilerinde gösterdiği olağanüstü sabır ve bağışlama sayesinde Kâzım lakabıyla anılırdı. Onun zamanında İlâhî bilgilerde, ilim ve bağışta kimse ona erişemiyordu."
Bu mektep bir yandan ümmetin bozulan ahlâkının ve İslam'dan sapan gidişatın önüne geçmiş, diğer yandan yetiştirdiği seçkin talebeler ile Ehl-i Beyt sevenlerinin engin bilgiler ile çoğalmasını sağlamıştır.
İmam'ın seçkin talebelerinin 319 kişi olduğu söylenir. Fıkıh, kelam, lügat sahasında büyük âlimler yetiştirmiştir.
Yûnus b. Abdurrahman, Safvan b. Yahya beyyau's-Sabirî, Abdullah b. Muğire, Hasan b. Mahbub es-Serrad, Ahmed b. Muhammed b. Ebû Nasr el-Bezentî, İbn-i Ebû Umeyr fıkıhta ünlü talebeleridir.
İbn Ebû Umeyr, zamanının büyük âlimlerinden kabul edilirdi. Fadl b. Şazan şöyle diyor:
"Bazı kişiler, saraya İbn-i Ebû Umeyr'in bütün Irak'taki Ehl-i Beyt gönüllülerinin ismini bildiğini haber ettiler. Saray, ondan isim istediğinde İbn Umeyr, arkadaşlarının ismini vermedi.
Bunun üzerine elbiseleri çıkartılıp, iki hurma ağacı arasına asıp yüz kırbaç vurdular. Ayrıca ona yüz bin dirhem mâlî zarar da verdiler."
Şeyh Müfid rivâyet ediyor:
"İbn Ebû Umeyr, on yedi yıl zindanda kaldı ve bütün mallarını kaybetti. Bir kişi ona on bin dirhem borçluydu. İbn Ebû Umeyr'in servetini kaybettiğini öğrenince evini satarak onun parasını hazırladı ve zindana yanına gitti.
İbn Ebû Umeyr, 'Bu parayı nereden aldın?' diye sordu. 'Bir miras mı ulaştı sana yoksa bir hazine mi buldun?'
Adam, 'Evimi sattım' dedi.
İbn Ebû Umeyr, 'İmam Kâzım bana, kişinin içinde oturduğu, dolayısıyla temel ihtiyacı olan ev, borçtan müstesnadır, buyurmuştu. Bu yüzden bu paraların bir dirhemine bile ihtiyacım olmasına rağmen kabul edemem' demiştir.
Zindana atılıp eziyetler gördüğü sıralarda onun yazdığı hadis kitapları yok edilmiştir."
Safvan b. Yahya, Hasan b. Muhammed b. Sumae el-Kindi gibi talebeleri onlarca eser kaleme almıştır.
Safvan b. Yahya'nın güzel ahlâkı hakkında İmam Kâzım şöyle buyurmuştur:
"Çobansız bir sürüye saldıran iki yırtıcı kurdun verdiği zarar, makam sevgisinin Müslümanın dinine verdiği zarardan daha fazla değildir. Fakat bu Safvan, dünyaya ve makama bakmaz."
Ali b. Hasan et-Taturî on dört kitap, Hasan el-Mahbub es-Serrad altı kitap, Abdullah b. Cebele yedi kitap yazmıştır.
Ali b. Yaktin, "İmam Kâzım'dan Geleceğe Dâir Bilgiler", "İmam'ın Huzurunda Bir Şüpheci ile Münazara" ve "İmam Kâzım'dan Öğrendiğim Konular" isimli üç eser bırakmıştır.
Meşhur talebelerinden Hişam b. Hakem, İmam Ca'fer'in ve İmam Kâzım'ın yanında yetişmiştir.
Seyyid İsmail-i Hımyerî, Ali b. Yaktin, Ali b. Suveyd-i Saî, Saffav-ı Cemmal, Muhammed b. Ebi Umeyr de önemli talebeleridir.
Kelam ilminde ustalaşan bu âlimin büyük münazaraları olmuş ve Ehl-i Beyt Ekolü'nün üstünlüğünü her seferinde ispatlamıştır.
"Yahya b. Halid el-Bermekî, Hişam'ı zor durumda bırakmak maksadıyla Reşid'in huzurunda ona bir soru sordu:
'Ali ve Abbâs miras hususunda Ebû Bekir'e başvurup, muhâkeme olduklarında hangisi haklı, hangisi haksızdı?'
Hişam bir süre ne diyeceğini bilemedi. 'Ali haksızdır dersem kâfir olurum, Abbâs haksızdır dersem Reşid boynumu vurur' dedi.
Bunun üzerine Hişam şöyle dedi: 'Hiçbiri haksız olmaz, ikisi de haklı olurlar. Buna benzer bir olay Kur'an-ı Kerim'de Dâvud'un kıssası kapsamında anlatılmaktadır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mâbedin duvarına tırmanmışlardı... Biz birbirine hasım iki davacıyız.'
Bu meleklerden hangisi haksız, hangisi haklıdır? Eğer bu iki melek haksızdı diyorsan, sana vereceğim cevap da bunun aynısıdır.'
Yahya dedi ki: 'Ben meleklerin hatalı olduklarını söylemiyorum. Bilakis ikisinin de isâbet ettiklerini söylüyorum. Çünkü onlar gerçekte birbirlerine hasım olmamışlardı, hükümde de ihtilaf etmemişlerdi. Bilakis, Dâvud'a yanlışını göstermek için böyle görünmüşlerdi. Amaçları ona hükmetmeyi gösterip, hükümde başarılı ve isâbetli olmanın yolunu belletmekti.'
Bunun üzerine Hişam şöyle dedi: 'Aynı şekilde Ali ve Abbâs da hükümde ihtilaf etmediler. Ha¬kikatte aralarında hasımlık da olmadı. Sadece ihtilaf ediyormuş gibi yaparak Ebû Bekir'e hatasını göstermeyi, hatasını düzeltmeye yardımcı olmasını, mirasla ilgili olarak işlediği haksızlığı ona göstermeyi amaçlamışlardı. Yoksa mesele ile ilgili olarak en küçük şüpheleri yoktu.'
Yahya şaşırıp kaldı ve karşılık veremedi. Reşid, verilen bu cevabı çok beğendi." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.